Translate.vc / French → Turkish / Board
Board translate Turkish
192 parallel translation
Donc, cette semaine, c'est le moment de mettre à jour mon vision board, qui est juste là.
Hedef tahtamı güncellemenin zamanı geldi, ah işte burda.
Moi, j'ai dessiné le type au skate-board.
Kayak yapan bir çocuğun resmini çizdim.
Estelle s'est foulé la cheville. Quelle idée de faire du skate-board à son âge?
Ne tür bir kadın Estelle yaşında kaykay yapar?
Pas de skate-board dans mon secteur.
Size daha önce de söyledim, benim bölgemde kaykaya binmek yok.
Une bagarre avec des tapettes en skate-board.
Kaykaylı serseriler alışveriş merkezinde olay çıkardı.
Quand j'ai créé l'histoire, j'avais commencé à faire le story-board.
Sol ve sağ bakış açısını birlikte görebildiğimiz bir bilgisayar monitörümüz vardı. Ve bir de taktığımız şu gözlükler vardı.
Homer, t'as vu mon skate-board?
Hey, Homer, kaykayımı gördün mü?
Mais il me faut le story-board complet.
İlk olarak filmin hikâyesine ihtiyacım var.
Tu veux vraiment jouer à un jeu de société?
Gerçekten oynamak istiyor musun, like, a board game?
Il a même construit le Chicago Board of Trade.
Chicago Borsası kurulunda bile çalıştı.
Le champion de skate-board?
Sen kaykay şampiyonusun.
On faisait du skate-board.
Evet, eskiden kaykay kayardık.
Réfléchis, la prochaine fois que tu voudras un skate-board.
Bir daha kaykay istediğinde bunu hatırla.
Le capitaine restera, bien sûr, à board du S-33.
Kaptan güvenlik... -... nedeniyle S-33'te kalacak.
Pourquoi je ferais pas le story-board? Je passerai te le montrer demain. - Si tu es libre.
Neden bu fikri işleyip tekrar sana getirmiyorum?
Donc, votre complice était un nain en skate-board?
Suç ortağın kaykay yapan bir fare mi?
Zut, je jouerai au palet, ce jour-là.
O gün Shuffle-Board oynayacaktım.
Il y a une fille qui va s'envoler pour Paris, et je l'aime...
There's a girl about to board a plane to Paris right now that I love- -
J'ignorais si le story-board allait être respecté.
Ne kadar yakından inceIenecekIerinden hiç haberim yoktu.
Tu aimes le skate-board?
Kaykay yapmayı mı seviyorsun?
T'es incroyable sur un snow-board, sur une moto, sur tout!
Snowboard, motorsiklet ve her şeyde müthişsin.
J'ai cassé ma board.
Tahtam kırıldı.
C'est pas ma faute si t'as cassé ta board, espèce de tâche. - Tâche toi-même.
Tahtanı kırman benim suçum değil, çaylak.
T'as pété ta board. Ca craint.
Tahtanı kırmışsın.
- Je vais faire du skate-board.
- Tamam, kaykay kayayım.
Il a un surf-board pour la Californie et un snowboard pour l'Utah.
Adamın Kaliforniya için sörf tahtası Utah için kayağı var.
Quand on a onze ans, où est-ce qu'on va faire du skate-board dans le quartier?
11 yaşında bir çocuk kaykay kaymaya nereye gider?
On n'a pas de story-board après tout.
Sonuçta ortada belirli bir şablon yok. Durum şu :
This remote control s got plenty of juice, but... the board s clean, no scoring.
Eh... bu kumandaya meyve suyu bulaşmış, ama... içi temiz, kaçak yok.
C'est un spot d'enfer pour faire du dance-board.
Vay be! Jüpiter'in Büyük Kırmızı Lekesi kaymak için bir harika.
- Un dance-board?
- Yeni bir sörf tahtası mı?
On a converti ton vieux dance-board. T'en auras plus besoin.
Eski sörf tahtanı artık kullanamayacağın için buna çevirttik.
C'étaient les enfants en skate-board sur les trottoirs?
Çocukların kaldırımlarda kaykay kullanması mıydı?
Pour interdire de faire du skate-board sur les trottoirs!
Tamam. O çocukların kaldırımda kaykay kullanmasını engellemeliyiz!
Et qu'on interdise aux gamins le skate-board sur les trottoirs!
Ayrıca kahrolası çocukların kaldırımda kaykay kullanmasını istemiyoruz!
II était en Amérique du Sud avec sa mére missionnaire, et cet été il a fait une tournée avec l'association chrétienne de skate-board.
Güney Amerika'da annesiyle misyonerlik görevindeydi, ve bu yaz Hıristiyan kaykay topluluğuyla dünya turunu yeni tamamladı.
Passe-temps... les hot dogs, skate-board et sieste.
Hobileri- - sosisli sandviç, kaykay ve şekerleme yapmak.
Chouette skate-board.
Kaykayın ne güzel.
Ton skate-board est toujours devant la porte?
- Kaykayım hala kapının önünde mi?
Tu couches avec moi, et je te laisserai emprunter mon boogie board.
Benimle yatarsan, dans tahtamı kullanmana izin veririm.
Ils font des compétitions de skate-board.
Kaykay yarışmalarına katılıyorlar.
Eliot est dans Sports Illustrated. Il est champion junior de snow-board.
Spor dergisi Elliot'un snow board yarışmasındaki resmini bastı.
J'ai joué dans un film intitulé Totally Board One.
"Totally Board Bir" adlı filmle çıkış yaptım.
La deuxième vague de néviplanchistes a été inspirée... par les têtes brûlées du punk et du skate-board des années 80.
Bir sonraki snowboardcu nesli 80'lerin sert paten ve punk hareketinden esinlenmişti.
Il y a des gars là-bas qui achètent six planches par année.
Yılda altı board alan insanlar vardır.
T'en fais assez longtemps... et tu acquiers l'œil pour figurer le parcours.
Board yeterince uzun ve bir gözünüzle yolunuzu belirlemeye çalışıyorsunuz.
Allons faire du snow-board.
Boş ver, hadi board yapmaya gidelim.
En plein sur la plage, le cul posé sur des long board avec des minettes autour.
Sahilde, bizim eşeklerimize ve tavşan kızlara uygun bir yer.
Bon, et c'est là qu'arrive le skate-board?
- Tamam, ve sonra kaykay mı geliyor?
Voici l'inspecteur Sutter du B.S.T.N., le Bureau de Sécurité du Transport National.
Bu Dedektif Sutter, NTSB'den, Ulusal Taşımacılık Güvenlik Masası ( National Transportation Safety Board. )
J'essaye juste de finir ces story board pour un certain tyran exigent.
Üzerimde baskı kuran zalim biri için şu çizimleri bitirmeye çalışıyorum.