Translate.vc / French → Turkish / Boston
Boston translate Turkish
4,235 parallel translation
C'est un ancien détenu de Southie.
Adam Güney Boston'dan eski bir dolandırıcı.
Les infirmières à "Boston General" n'avaient que des bonnes choses à dire sur lui.
Boston General'daki hemşireler onun hakkında sadece güzel şeyler söylüyorlar.
Susan Murphy, fille de William et Patricia, une fille du coin qui est née à l'hôpital Brigham, elle a grandi pres de Fenway Park, elle a eu une bourse pour B.C.U où elle était une star du cross-country
William ve Patricia'nın kızı... Brigham Kadın Hastanesi'nde doğmuş, Fenway Park çevresinde büyümüş. Boston Üniversitesi'nden tam burs kazanmış.
C'est la police de Boston.
Boston polisi.
Police de Boston.
Boston polisi.
- Police de Boston.
- Boston polisi!
Et si son alibi est vérifié, alors je suis de retour à la case départ. - avec tout les pédophiles connus a Boston.
- Eğer mazereti doğrulanırsa Boston'daki bütün sübyancılarla her şeye baştan başlamam gerekecek.
Donc, Caitlin n'a pas d'alibi parce qu'elle est resté à Boston et a tué Susan.
Yani artık Caitlin'in mazereti kalmadı. Susan'ı öldürmek için Boston'da kalmıştı.
Votre téléphone était sur le mass pike - Vous étiez à Boston dans Baxter Park.
Telefonun otobandaydı, sen Boston'daki Baxter Parkı'ndaydın.
Ou peut-être que vous étiez à Boston dans Baxter Park.
- Ya da Boston'da, Baxter Parkı'ndaydın.
Oh, Police de Boston.
Boston polisi.
- Teri! Teri, police de Boston.
Teri, Boston polisi.
Elle avait un pass pour les transports.
Boston şehrinin bütün toplu taşıma kartları var.
Des moules en gelée. de la tarte à la crème de Boston.
Jöle kalıpları, Boston kremalı pastası.
Je pense revenir à Boston.
Boston'a geri dönmeyi düşünüyorum.
- Au moins à Boston, oui.
- En azından Boston'da çıkacak, evet.
Avec les attentats de Boston, il a fallu trois jours à un super ordinateur CR-47 pour retrouver les salauds.
Boston bombacıları olayında,... o dangalakları bulmak, su soğutmalı CR-47... süper bilgisayarı ile üç gün sürmüştü.
Quelle est la vraie raison de ton retour à Boston?
Boston'a geri dönmenin asıl sebebi ne?
Je ne me sens pas prête à quitter Boston, mais merci.
Boston'ı terk etmeye hazır hissetmedim. Yine de teşekkür ederim.
Maintenant, je comprends. C'est pour ça que tu ne peux pas quitter Boston.
Anladım, bu yüzden Boston'ı terk edemiyorsun.
C'est pas comme si on quittait Boston.
Boston'ı terk etmiyoruz ya.
Et si on quitte Boston?
Boston'dan ayrılsaydık?
Tout ce "sortons de Boston," vivre tel un dimanche banal.
Tüm o "Boston'ı terk edelim, mutlu Pazar'lar geçirelim" lafları...
Que son petit garçon veut diriger Boston?
Küçük oğlunun Boston'u idare edecek kadar büyüdüğünü mü?
Boston c'est le nouveau rendez-vous pour le sang le plus frais.
Boston'ın en yeni ve en iyi canlı kan merkezi.
Je suis un fantômes sans abris errant dans les rues de Boston, attendant le réchauffement climatique ou qu'un super virus nous liquéfie?
Küresel ısınmanın ya da süper bir virüsün bizi yok etmesini bekleyen, Boston sokaklarını dolaşan bir hayaletim.
Nous pouvons reconstruire Boston, post-apocalypse.
Boston'ı kıyametten sonrası gibi yeniden inşa ederiz.
Avec Bishop et Mère j'ai déjà dirigé Boston.
Boston'ı zaten Bishop ve Anne'yle idare ettim.
Quelle est la vraie raison pour laquelle tu es revenu à Boston?
- Boston'a asıl gelme sebebin ne?
Je suis revenue à Boston, pour une seule raison...
Her zaman yaptığımı yapmak için Boston'a geldim.
Ceux qui dirigent Boston sont différents.
Suzanna, Boston'ı idare edenler bu sefer farklı.
J'ai besoin de frapper ces vampires de Boston là où ça fait mal.
Boston'ı tam kalbinden vurmalıyım.
Et c'est un peu dur de faire ça quand j'ai transformé le nouveau leader de Boston.
Boston'ın yeni liderini ben dönüştürünce bu işler çok kolay olmuyor.
Tu vas rester à Boston?
- Boston'da mı kalacaksın?
Tu savais tout de ma réputation avant de mettre un pied à Boston.
Boston'a gelmeden çok önce neler yaptığımı biliyordun.
Il a été courtisé par Boston, Los Angeles, San Francisco, Munich, et nous l'avons.
Peşinde Boston, Los Angeles San Francisco ve Münih var.
Les démineurs confirment qu'il s'agissait d'une cocotte-minute.
Bu lige lige Boston olduğunu.
C'est comme à Boston.
Muhtemelen Internet kapalı tarifi var.
- Il manquerait plus que les médias s'emparent de cette affaire.
- Evet, son isteyeceğimiz şey medyanın senatörü Boston Polis Merkezi'nde bulması olur.
- Non, Boston lui manque.
- Yok ya, Boston'u özlediğinden.
Ce n'est pas du Boston joe s mais c'est buvable, Jane.
Tabi bir Boston joe's değil ama idare eder, Jane.
Et 3 inspecteurs de la criminelle de Boston.
Ve Boston cinayet masasından üç dedektifi.
C'est une filiale locale à Boston
Bize bağlı yerel bir Boston kanalının yayını.
Qu'est-ce qui vient de se passer à Boston?
Boston'da ne oldu?
- Filiale à Boston
- Boston kanalı.
- Police de Boston
Boston PD. FBI.
"un incident causant un grand nombre de victimes à la fin du trajet du Marathon de Boston"
"14.54, Boston Maratonu yolu sonunda kitle imha saldırısı yapıldı."
Je n'envoie pas Will pour dire qu'il y a chose de grave à Boston, mais on ne sait pas exactement quoi.
Boston'da kötü bir şey olmuş olabilir ama ne olmuş bilmiyoruz demesi için Will'i yayına çıkartamam.
Le Boston Globe a une question pour vous.
- Açıklama yapacak mısınız? Ben Boston Globe'den size bir sorum olacak.
Le pass de Ray a été enregistré à chaque péage. - du sud de Boston à Chicopee.
Ray'in elektronik geçiş kartı Boston'dan Chicopee'ye kadar...
Teri, police de Boston!
Teri, Boston polisi.