English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / French → Turkish / Bros

Bros translate Turkish

319 parallel translation
Pictures, Inc
Warner Bros. Pictures, Inc
Je passe après Ringling Bros., Barnum et Bailey.
Benim için ancak dördüncü. Ringling'den sonra Bros., Barnum ve Bailey.
Alimentation Franklin Bros.
Franklin Kardeşler Bakkaliye
Delly m'accompagnait.
Warner Bros. filmi. Delly de benimle geldi.
On a remis le vélo fait sur mesure à l'enfant star, Kevin Morton, aux Studios de Warner Brothers, à Hollywood, en Californie.
Özel yapıImış bu benzersiz bisiklet, Kaliforniya, Hollywood'daki... Warner Bros. Stüdyoları'nda, çocuk yıIdız Kevin Morton'a hediye edildi.
Warner Brothers pense que ton histoire ferait un excellent film.
Warner Bros. Senin hikayenden müthiş bir film çıkacağını düşünüyor.
Warner Bros.
HIÇBIR ILGISI YOKTUR.
- Tu veux le savoir maintenant? Oui, maintenant! Oui ou non?
Seni küçük yaramaz, bak istediğin broş burada.
II aurait pris une canne et l'aurait battue.
Kendine bir Kuzey Amerika cevizi kırardı.Bir ceviz. O'nu pataklayarak bir güzel tozunu silkelerdi ve daha sonra da elmas bir broş alırdı.
C'est le moment ou jamais d'être éblouissante.
Eğer Judy bir dizi broş için gidip... Agatha.
- Et la broche?
- Peki ya broş?
- La broche?
- Broş mu?
Cette broche et ces rubis vous enverront à la potence!
Bu broş ve yakutlar seni darağacına gönderecek.
La broche?
Broş mu?
Vous avez une... une épingle, un genre de broche, dans la vitrine.
Ah-Ah, şey var mı, a? ...... iğne, vitrindeki broş gibi.
Je l'avais perdue à la Tour!
Kulede kaybettiğim broş.
C'est tout ce que je veux.
Tek istediğim bu. Onun bana verdiği bir broş bir de bilezik var.
De n'avoir jamais pu vous ouvrir une telle broche.
Size öyle bir broş hediye etmeye şansı bulamadığıma da.
J'allais l'épouser.
Genç bir kızın, benimle evlenecek kızındı o broş!
Et ça, c'est pour la broche.
Ve bu parada broş için.
Puis, une broche en or...
Sıradaki neymiş bakalım? Altın bir broş...
Une petite broche pour vous... avec nos armes
Sana küçük bir broş. Üstünde Karpatya arması var.
un bijou de femme.
Bu broş bir kadına layık.
J'ai vu votre compte, cette broche ne vaut pas 2 cents.
Bu öğleden sonra şans eseri senin özel hesabına rastladım, o broş iki sent bile etmez.
Avec une canne et un cornet acoustique?
Lal taşından bir broş, bir baston ve bir kulak borusu.
Et une jupe de paysanne hideuse.
Göğsünde adi, küçük bir broş vardı ve şu berbat köylü eteklerinden giyiyordu.
Elle porte un chemisier souple, une broche démodée, une jupe longue.
Anlayışlı bir kadın! Üzerinde hafif bir bluz, eski moda bir broş uzun etek.
Elle porte un chemisier rose souple, une broche démodée, une jupe longue.
Üzerinde hafif, pembe bir bluz... Eski moda bir broş, uzun etek var.
C'est une broche.
O bir broş iğnesi.
La broche verte!
Broş! Yeşil broş.
Nous nous sommes fiancés et il m'a offert une grosse broche de verre.
Nişanlandık ve bana kocaman yeşil camdan bir broş hediye etti.
Ils veulent tous une broche!
Herkes broş istiyor.
- Je ne l'ai pas volée.
- Ben broş falan çalmadım.
Une broche volée a moins de valeur.
Köprümün parasını çıkarmaz. Ralph broş o kadar etmez. Zaten haber duyuldu.
Diana portait-elle une broche quand elle a quitté la soirée?
Söylesene, Kosterman malikanesinden kaçtığı gece Diana'nın üzerinde elmas bir broş var mıydı?
- Je ne l'ai pas.
- Broş bende değil.
- La broche est à mon bureau.
Broş ofisimde.
Lors de l'interrogatoire de l'amie du steward, j'ai remarqué sa broche, de même facture que le scorpion.
Öldürülen erkek hostesin kız arkadaşını sorguladığımız görüşmede kızın ceketinde, o kol düğmesine benzeyen bir broş fark ettim.
Une broche?
Madalyon? Broş?
Et un bracelet avec sa queue.
Ya da ufaklığı broş olarak kullanmak ister?
Objets de valeur : deux alliances, une broche, 32,50 marks en liquide.
Değerli eşyalar : İki nikah yüzüğü, bir broş 32 Mark ve 50 Peni nakit.
Tu as une très belle broche.
Ne güzel bir broş!
Mais dans le noir nous risquons de nous égarer, ou de manquer un signe.
Ama karanlıkta yolu kaybedebiliriz veya bir işareti atlayabiliriz şu broş gibi mesela.
Je peux en faire un chapeau, ou une broche ou un ptérodactyle...
Bununla mı? Bir broş ya da pterodaktil yapabilirim...
J'ai vu une broche.
- Bir broş gördüm. - Evet, ben de öyle düşüyorum.
J'ai vu une broche adorable!
Öyle güzel küçük bir broş ki!
Donnez-moi une broche de 300 marks.
300 marka bir broş almak istiyorum.
J'ai dit une broche de 300 marks, ce n'est pas si difficile que ça!
300 marka nasıl broş varsa olur. Bu kadar zor olamaz.
Jolie broche, vous ne trouvez pas?
Çok güzel bir broş, öyle değil mi sence?
J'espère que votre doigt va mieux.
Broş doğru durmayıp bükülecek.
C'est une broche... habilement ciselée dans une pépite de vert pur!
Broş, Lordum. Saf'yeşil'den zekice imal edilmiş bir broş.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]