Translate.vc / French → Turkish / Buses
Buses translate Turkish
73 parallel translation
Si tu refuses, je t'attache à un arbre et je te laisse à la merci des buses.
Yemezsen, seni bir ağaca bağlayacağım ve akbabalarla başbaşa bırakacağım.
On engraisserait les buses.
Sayemizde akbabalar bayağı şişmanlardı.
D'ici une semaine, les buses et les fourmis lui auront réglé son compte.
Bir hafta içinde karıncalar ve akbabalar nasılsa hallederler.
Mais j'aurais peut-être dû enterrer ses vêtements et l'abandonner aux fourmis et aux buses.
Belki de yapmam gereken şey, elbiselerini gömmek ve onu karıncalarla akbabalara bırakmaktı.
Les buses!
Akbabalar!
Les buses ne l'ont pas encore repéré.
Akbabalar henüz Ortalıkta yok.
Tout commença par ce vol de buses.
Öykü, akbabaların gökte daireler çizdiğini görmemle başladı.
- Ce sont des buses?
- Bu yüzden mi?
Il était prêt à appeler les buses. Depuis qu'il est arrivé ici.
Buraya geldiğinden beri felaket tellallığı yaptı.
Là où les buses font leur nid
# Nerede şahinin yaptığı yuva
Pourquoi 3 buses portent bonheur et 2 portent malheur?
ya da üç akbaba kötü şans demekken, iki tanesi iyi şans anlamına gelir?
- Quatre années fastes pour les buses.
- 4 yıl çok uzun bir zaman.
Ils tuent des mustangs et les laissent pour les buses.
Bu yabani atları da vurup, akbabalar için bırakırlar.
José et Jesse sont partis pour éloigner les buses.
José ve Jesse şahinleri çiftlikten uzak tutuyorlar.
Les buses nettoient la campagne.
Bölgeyi temiz tutuyorlar.
Les buses s'en chargeront.
Büyütmeyin. Bırakın şahinler yesin.
Laissez Abalone... aux buses!
Abalone'u akbabalara bırakın.
Mes deux buses de combat.
İki savaşan akbaba.
Les buses sortent seulement quand quelqu'un meurt.
Akbabalar sadece bir şeyler öldüğünde gelirler.
Il n'y a qu'à suivre les buses.
Akbabaları takip etse yeterli.
La prochaine fois, je vous abandonnerais aux buses.
Gelecek sefere, seni akbabalara terkedebilirim.
C'est un bel appât à buses que tu veux jeter.
Güzel bir akbaba yemini atmaktan bahsediyorsun.
M'asseoir dans le jardin pour que les buses me bouffent les yeux.
Arka bahçede bir şezlonga oturup akbabaların gözlerimi oymalarına izin vermek.
Les buses à combustible auraient pu geler?
Yakıt giriş servoları döngüde mi kalmış?
J'adore foncer dans les buses.
Buna bayıIıyorum! Akbaba bowlingi.
Au début, nous ne savions pas qui c'était, mais je savais ce que les buses savaient :
Onun kim veya ne olduğunu biz bilmiyorduk. Ama şahinler biliyordu.
On est tellement répartis et réglementés... et politiquement corrigés et écologiquement sensibilisés, que seules les multinationales, avec leurs douzaines d'avocats qui attendent comme des buses d'avoir à plaider, ont les moyens de poser une brique sur l'autre.
Bizi kuşattılar. Nizama soktular. Politik açıdan düzelme ve çevre açısından hassaslaşma öyle bir noktadadır ki, sadece, dava açmak için birer şahin gibi bekleyen 12 avukatları olan çok beynelmilel kişilerin bir tuğla üzerine bir diğerini koyacak maddi güçleri vardır.
Tu t'en fais pour tes maudites... buses de marais!
Şu bataklık şahini için o kadar çok endişelendin ki...
Buses de coquillages.
- Salyangoz çaylağı.
Tu veux t'échapper? Les buses te nettoieront en trois jours.
Kaçacak olursan, üçüncü günün sonunda akbabalar seni çoktan temizlemiş olur.
Les buses s'en chargeront.
Sıfır, akbaba yemi olacak.
Regarde, Timon, des buses.
Bak, Timon, akbabalar.
Les buses.
Şahinler.
Des buses, on peut le dire.
İşe yaramaz kuşlar.
- Par ici, je pense qu'il s'agit de rongeurs, coyotes, buses... éventuellement un puma.
Evet, burada, sanırım yapanlar, ıh, kemirgenler, çakallar, şahinlerdir... birde nadir görülen dağ arslanı.
Les rats, les écureuils, les corbeaux, les buses.
Fareler, sincaplar, kargalar, akbabalar.
Deux buses sous sa antennes gicler colle.
Dokunaçlarının altında yer alan iki meme, dışarıya yapışkan bir sıvı fışkırtıyor.
- Les buses.
- Şahinler...
2 buses ont noyé.
2 otobüs suya düşmüş.
Comment tu pourrais, avec toutes ces buses?
Etrafın kıl heriflerle sarılmışken, nasıl yapabilirsin ki?
Je vais aller voir ce que font les buses.
Ben gidip şu kıl herifleri bir kontrol edeyim.
- Des buses. Le corps n'est pas loin.
Ceset fazla uzakta değil.
Si les faucons vous dévorent pas, les buses le feront.
Eğer şahinlere öğle yemeği olmazsanız, atmacalara olursunuz.
Et si les buses vous chopent pas, les dingos attendent dans les arbres, et quand vous passez à côté...
Eğer atmacalara yem olmazsanız bu sefer de ağaç tepelerinde bekleyen vahşi köpekler, sizi havada kap...
Pour que vous sackiez Vince, et si vous y arrivez pas, vous êtes vraiment des buses.
Söylüyorum, çünkü Vince'in çuvallamasını görmek istiyorum. Eğer bunu yapamazsanız, gerçekten de işe yaramazsınız demektir. Hazır mısınız?
Une gorgée et je regarderai les buses ronger tes os au soleil.
Bir laf daha edersen güneşin anlında akbabaların kemiğini gagalamalarını izliyor olacağım.
- Les buses à queue rousse.
Kızıl kuyruklu şahinleri.
De buses à queue rousse.
Kızıl kuyruklu şahinler.
Sûrement. Mais pour les buses, et je vous prie de le consigner, je ne mentirais jamais sur des oiseaux que j'observe.
Eminim onaylarlar, ama şahinlere dönersek... bunun resmi kayda geçmesini istiyorum gözlemlediğim kuşlar hakkında asla yalan söylemem.
J'ignorais que les buses volaient la nuit.
Akbabaların gece de uçtuğunu bilmiyordum.
Des putain de buses!
Lanet serseriler.