Translate.vc / French → Turkish / Béat
Béat translate Turkish
311 parallel translation
Le public béat de surprise comprend la supercherie.
Seyirci kandırıldığını anlayıp içini çekiyor.
Le public est béat de surprise en comprenant la supercherie.
Seyirci kandırıldığını anlayıp hayretle içini çekecek.
Il restait assis des jours entiers, béat, à caresser un morceau de velours. Sonja lui donnait des cookies, à sa grande joie.
Berdykov, öylece oturur günlerce gülümser, bir kadife parçasına sarıIır ve Sonja da onu kurabiyeleriyle besleyerek mutlu ederdi.
Tu vas encore avoir ton sourire béat.
Yüzünde büyük bir gülümseme olacak.
et votre optimisme béat ne m'aidera guère au procès. Dommage!
Bu senin sersemce iyimserliğinin davaya zerre kadar faydası olacağını sanmıyorum.
Je comptais jouer à fond la carte de l'optimisme béat devant les juges. 'mande pardon?
Çok yazık efendim, zira mahkemeniz süresince'sersemce iyimserlik'kartını oynamayı planlıyordum.
Tu affiches ce sourire béat... et Donna va sans doute... épouser ce crétin avec qui elle était avant toi.
Donna, muhtemelen, senden önce tanıştığı herifle evlenecek ve sen hâlâ pişmiş kelle gibi sırıtıyorsun.
Parce que j'arbore un sourire béat, il y a des chances que, au moment où je t'apercevrai, il y a des chances que tu penses que je suis amoureux de toi,
Bir ihtimal seni gördüğümde oluşan yüzümdeki aptal ifadeden Bir ihtimal benim sana aşık olduğumu sanıyorsun
Peut-etre suis-je un éternel béat.
Belki de hiçbir şeyi umursamayan bir tipim.
J'ai aimé manger cette nourriture médiocre face à votre visage béat et moralisateur.
Sıradan yemek yemek ve kendini beğenmiş,... abartılı iyimser suratına bakmaktan keyif aldığıma inanamıyorum.
Je resterais 5 minutes sans rien dire, riche et béat.
Beş dakikalığına orada sakince oturur gülümser ve zengin olmaya bakardım.
Et à ton sourire béat... - t'es pas trop futé. - Arrête.
Şapşal sırıtışına bakılırsa pek zeki de değilsin.
Vous êtes béat, vous n'êtes pas drôle,
Kendini beğenmişsin. Hiç komik değilsin.
Le même que pendant le spectacle. Béat.
Tıpkı bu akşamki gibi... neşeli, mutlu.
Ils n'avaient plus "Chiche, vieux, rendez-vous au bar".
Hiçbirinde'Beat Me Daddy','Eight to the Bar'kalmamıştı.
- Comme Beat me, Daddy? .
"Beat Me, Daddy, Eight to the Bar" şarkısının sonraki ayağı mıydı yoksa?
Tu imagines Battons huit temps dans une mesure chanté par papa O'Malley?
"Beat Me Eight To The Bar" söylerken düşünebiliyor musun beni?
J'espère que ce n'est pas un remake de la "beat génération jazz".
Şu asi gençlik cazı kitaplarından biri olmasa bari.
le carnet de Route de la carte fait référence à S14X02... patrouille 5 allez a 200 yards vers la Boîte Bleue 44.
Yol barikatı, harita referansı S14X02... Beat 5, Blue Box 44 yönüne 180 metre yayıl.
Patrouille 6, attendez les instructions.
Beat 6, talimat bekle.
Place à la musique.
Ve şimdi "Night Beat."'e geri dönüyoruz
- If you can t join them, beat them.
- "Onlara katılamıyorsan, yenersin!"
- Non, monsieur. C'est : If you can t beat them...
- Yok beyefendi, "Yenemiyorsan..."
The Beat master.
The Beat master.
Pourquoi faut-il toujours que tu pleures avant d'être battu? ( beat about the bush )
Neden her şeyi ağzında geveliyorsun?
And beat the shit out of us, too!
Ve bize iyi bir de dayak attılar!
- Beat It, de Michael Jackson.
- Beat lt, Michael Jackson.
BEAT Takeshi HAKU Ryû
ITTOKU KISHIBE
Je suis le producteur de "Kitchen Sink"... et de "L.A. Beat".
George Lazan, Kitchen Sink'in baş yapımcısıyım ve şimdi de, L.A. Beat'in.
- Essayons ce beat Bossa Nova.
Bossa vova vuruşu deneyelim derim.
Un petit beat latin lui ira mieux.
Biraz Latin ezgileri olsa iyi olur.
Bienvenue au Spotlite où le beat t'éclate...
Spotlite'a hoşgeldiniz. Burada ritmi yakalar dövüşemeyiz.
Tu l'as pas soigné, après qu'un primate... l'ait roué de coups.
You haven't had to clean him up after some Neanderthal... beat the hell out of him.
BATTEMENTS DE COEUR
HEART BEAT
Le rock anglais, nouveau?
İngiliz beat takımı yeni mi sanıyorsunuz?
La productrice d'une mini maison de disques... dit que j'ai un son très frais, très off-beat. On va faire une maquette de "Chat Qui Pue".
Az önce küçük bir plak şirketinin yapımcısıyla tanıştım çok yeni ve berrak bir sesim olduğunu söyledi ve ve "Smelly Cat"'in bir demosunu yapmak istiyor.
Dans le rôle de Nishi : BEAT Takeshi Sa femme :
Başrolde BEAT TAKESHI ve KAYOKO KISHIMOTO
Nishi : BEAT Takeshi
BEAT TAKESHI as Nishi
Et moi, je lis Black Beat
Evet, Maureen. Ben de Black Beat dergisini okurum.
Le neurologue le plus sexy d'après OK Magazine.
Teen Beat tarafından "en çıkılası beyin cerrahı" seçildim?
Mais mon pote a mis le beat car Laney,
§ Tempoda adamım Click § § Laney §
Goûte sa fraîcheur! C'est plein de vie!
"Taste that freshness Just can't beat it"
C'est prévu depuis ton arrogante, ta calamiteuse... prestation télévisée.
Senin Capitol Beat'deki bencil, sataşmacı, felaketi davet eden performansından sonra!
Hier matin, dans l'émission Capital Beat... ce mépris a eu une voix... un visage et un nom.
Dün sabah bir televizyon programında bu uğursuz çaba, bir sese, bir yüze ve bir isme büründü.
[Drum Machine Plays Beat]
/ / / / [Drum Machine Plays Beat]
[Boîte à rythme]
[Drum Machine Plays Beat]
Vous êtes des poètes de la beat generation.
Ritm şairlerisiniz.
Peut-être parce que je lis des romans plutôt que "fan 2"...
Belki Tiger Beat gibi bir ergen dergisi yerine roman okuduğum için olabilir.
Tu peux Ie battre, Fred!
You can beat him, Fred!
Une sorte de déferlante... mélange de hip-hop et de break beat sur fond de cordes.
YükseIen tempoIu, ağır, hip-hop... ... tarzı, teIIi bir tempo.
On l'appelait "Syd the Beat".
Çok dar kotlar giyerdi. Lakabı "Bit Syd" di.