Translate.vc / French → Turkish / Call
Call translate Turkish
820 parallel translation
L'entreprise "À vos ordres".
Beck ve Call Şirketi.
Attends-moi. Il est peut-être pire que l'autre.
Elena, wait here, I'll call for you.
Un gendre mêlé à un scandale de call-girls à un million!
Birinin telekızlarla bir milyonluk bir skandal yaratma arzusu tuttu!
Ces call-girls ont mentionné ton nom aux interrogatoires.
O telekızlar, soruşturmada senin ismini verdiler.
Les call-girls ont été une occasion pour moi de réfléchir à un tas de choses.
Açtığın o telefonlar yüzünden... pek çok şeyi düşünmeye başladım!
Ou une call-girl.
Yoksa bir telekız mıydı?
Je n'ai pas le temps. La call-girl, c'est moi!
Kimin telekızlara ayıracak vakti var ki?
- Jerry, a call from London.
Jerry! Londra'dan telefon var!
- They must go, Jerry. - If you decide about Capri, call me this evening.
Capri konusunda kararınızı verdiğiniz takdirde bu akşam beni arayın.
Dans l'affaire du double suicide... la fille était une de nos call-girls.
İntihar vak'alarının dedektifi içerdiğini biliyor musun? O kız bizim fahişelerimizden biri.
Est-ce qu'on dirige un réseau de call-girls?
- Fahişeleri kaçırdık mı?
Des call-girls?
- Fahişeleri mi?
Onodera n'arrêtait pas de demander si on avait des call-girls.
Onodera, fahişeleri kaçırıp kaçırmadığımızı sorup duruyor. Kaçırdık mı?
Pas avec une call-girl...
Fahişeyle birlikte değildi.
Il avait découvert notre réseau de call-girls. Quels étaient vos liens?
Fahişemizin araması hakkında bir şey buldu.
Je regrette d'avoir à faire ça, mais tu mets les call-girls du coin sur la sellette.
İspiyonculuktan nefret ederim, hayatım ama tele kızların hepsini tehlikeye attın.
La place du nu dans l'histoire des catins... call-girls... je suis désolé.
Çıplağın orospu tarihindeki... Telekız...
l'll call you when l need you.
İhtiyacım olduğunda haber veririm.
Et à minuit, les délégués de l'Europe agricole purent regagner leurs chambres où les attendait une call-girl bien excitée. "
"... odalarında onları bekleyen güzel birer telekızla karşılaştılar! "
"Les délégués de l'Europe agricole purent regagner leurs chambres où les attendait une call-girl bien excitée."
"... odalarında onları bekleyen... " "... güzel birer telekızla karşılaştılar! "
Don't call me, enough!
Benden uzak dursun!
Bonne "call-girl".
Sağlam bir telekız.
Etre appelée comme mannequin ou comme "call-girl", quelle différence?
Bir telefonla dışarı çıkan bir model, bir oyuncu veya bir telekız arasında ne fark var?
Vous réussissez comme "call-girl"...
Sen bir telekız olarak başarılısın.
Parce que la "call-girl" fait ce qu'elle veut.
Çünkü telekız olduğunda, kontrol sende ; sebebi bu.
A propos, de ce scandale avec les call-girls?
Bana söyleyebilirsiniz. Şu skandal. Tele kızlara 10.000 dolar.
J'étais sa meilleure call-girl et sa copine attitrée.
Onun en iyi kızı ve özel sevgilisiydim.
- La call-girl locale.
- Bölgesel call-girl.
Sur le papier à lettres de Muskie, déclarer que le sénateur Humphrey sortait des call-girls?
Yani, Muskie'ye Senatör Hubert Humphrey'nin tele kızlarla görüştüğünü yazan bir mektup gönderdiğiniz gibi mi?
Une call-girl s'est noyée dans la piscine d'un gars.
Kızlarından biri, bir adamın havuzunda boğulmuş.
André joue merveilleusement la Diane matinale.
Andre "Morning Call" u çok güzel oynar.
Quels infos aurait-elle dans un maison pour call girls?
Telefon santralinde ne haber olur ki?
Je rassemble des ragots pour le Post Call.
Sadece gazeteler için dedikodu toplarım.
Une call-girl, en fait.
Aslında bir tele kız.
Des call-girls lui font ses commissions?
Emanetlerini alması için tele-kızları kullandığı doğru mu?
Elle est devenue call girl, elle a eu des clients importants.
( Çavuş Dedektif Gina Calabrese ) Kiminle? Tele-kız işine girdikten sonra, paralı sporcu tiplerle takılıyormuş.
Il y a trois mois, on a eu un centre de réadaptation pour filles... qui avait organisé en douce un service de call-girls.
Üç ay önce, öğrendik ki kızların evi aynı zamanda satış merkeziymiş.
Je suis entrain d'aller au lit, so call me in the morning.
Ben şimdi yatıyorum, sabaha konuşuruz.
Celle-là me fait penser à l'anniversaire de mariage de mes parents.
# That I can call my own... Bu şarkıyı her dinlediğimde mutlaka annemlerin evlenme yıldönümlerini hatırlarım.
C'est le "call-boy" qu'on a envoyé au patron pour sa fête.
Galiba doğum gününde Yüzbaşı'ya gönderdiğimiz striptizci yüzünden.
Je t'avais dit d'envoyer une call-girl.
- Kadın gönderelim demiştim.
Lincoln a libéré des Africains, pas plus Américains que ce cher Call.
Abe Lincoln Afrikalıları özgür bıraktı. Buralarda pek fazla Amerikalı yok.
Le Ranger Woodrow F. Call monte la garde. Il vous protègera des Indiens et des bandits mexicains.
Kaptan Woodrow F. sizi Meksikalı ve Kızılderili'lerden korumak için nehri kolluyor.
Il paraît que Call et toi, vous avez un troupeau.
Duyduğum kadarıyla sen ve Call bir sürü yetiştiriyormuşsunuz.
Call a fini par le faire travailler, il y a pas de raison pour ne pas accepter une passe.
Fakat bugün ona yapılacak işler verdim. Bu durumda ortada benimle vakit geçirmemen için bir sebep yok.
Tu ne t'y connais qu'en call-girls.
Sen sadece...
- Paul is going to call you. - What about you?
Peki ya sen?
Call et toi, vous me surprenez.
Sana ve Call'a şaşırdım.
Call en a un.
Call yapıyor.
Avant, c'était Call et moi.
O sürekli birilerinin bakımına ihtiyaç duyar.
Maintenant, c'est toi.
O ben ve Call'dum. Şimdi de sensin.