Translate.vc / French → Turkish / Carton
Carton translate Turkish
1,755 parallel translation
Tout le carton, si tu veux.
Bütün kutuyu alabilirsin. Al götür.
- J'en veux pas un carton...
- Bütün bir kutu istemiyorum...
- Prends un carton.
- Dolu kutuyu al ve eve götür.
Ouvre ton carton, Jemaine.
Kutuyu aç, Jemaine.
- Comiquement parlant, on fait un carton.
- Hangi iyi taraf. - Komik. Umduğumuzdan iyi gidiyoruz.
Ce con est pas content car il croit que je lui ai tiré son carton de coke.
O küçük orospu çok üzgün çünkü Atını ( = eroin ) çaldığımı düşünüyor.
Mais je sais que ce gars, ce scénario et ta réalisation... même si t'es un vrai connard, c'est un carton assuré.
Ama bu adamı, senaryoyu ve senin yönetmeliğini biliyorum - tam bir aptal olmana rağmen bu film bize bir servet kazandıracak.
Car j'en avais marre de toujours devoir cacher ce carton.
- Çok iyi. - Tamam. Çünkü o kutuyu saklamaktan bıkmıştım.
Mais, hé, tant qu'on y est. Faites votre meilleur carton.
Bu arada en iyi atışını yap.
Je fais un carton à mon cours de sage-femme.
Ebelik sınıfımdaki derslerim harika.
Le carton a dû aller tout droit à la poubelle.
Bana göndermeden çöpe attıklarından eminim.
Va chercher un carton, et mets tes affaires dedans.
Gidip bir kutu bulmani istiyorum. Esyalarini icine koyabilmen icin.
Il y a quoi dans le carton?
Kutuda ne var?
Vous faites tous les deux un vrai carton à L.A..
Siz ikiniz gerçekten de L.A.'de fırtına gibisiniz.
- Pose le carton par terre, Tom.
Dosyaları yere koy, Tom.
J'ai trouvé du papier cadeau et ses empreintes sur le carton.
Kutunun üzerinde bir ambalaj kağıdı ve onun parmak izlerini buldum.
Et j'ai trouvé le carton d'un siège bébé dans le garage.
Ayrıca garajda bebek koltuğu kutusu buldum.
Je fais un carton ce soir, Ray.
Bu gece seni yere sereceğim, Ray.
On y va! Il y a un carton de saucisses là-haut.
- Bir kutu sosis var orada.
- Il faut tout mettre en carton.
Hepsini topla.
Difficile de faire un puzzle sans l'image sur le carton.
Evet. Tamamlanmış resmi olmadan bir yapbozu bir araya getirmek pek kolay olmaz.
Et là en voyant cette boîte en carton de mes jeunes yeux innocents, Ça a été la déception.
Ve gelen postayı açtığımda tüm çocuksu masumluğumla elimde tuttuğum şey bir hayal kırıklığıydı.
J'admets avoir été un peu perplexe quand j'ai vu qu'il était en carton.
Denizaltı elimize geçtiğinde kartondan yapılmış olduğunu gördüğüm zaman biraz şüphelendiğimi söylemeliyim.
Et voilà le roi du carton de Cleveland.
Cleveland'in mukavva kralı geliyor işte.
Il était dans un carton avec 300 autres B.D.
300 tane daha çizgi roman olan bir kutudaydı.
Il savait quoi chercher dans un carton.
Bir kutu açılmıştı.
Je trouverai ce que le criminel a retiré du carton.
O kutudan ne aldığını bulmak zorundayım.
Je dois voir le carton.
Depodaki kutuyu görmem lazım.
L'inventaire du carton d'affaires de Mette.
Depolama tesisindeki kutunun içindekilerin bir listesi.
J'ai enterré mon chien dans le carton de ma chaîne hi-fi.
Köpeğimi bir hoparlör kutusunun içinde gömmüştüm.
Combien de ces murs de carton avons-nous endurés ensemble, mon vieux copain?
İnce duvarlar arasında kaç kere birlikte oturduk eski dostum?
Carton rouge!
Evet, kırmızı kart!
Premier match en tant que titulaire et premier carton rouge.
İlk 11'e ilk çıkışı, şimdi ilk erken duşa dönüştü.
Ce carton rouge était justifié.
Bu kırmızı kart için hiçbir bahanesi yok.
OK, mes sœurs, Les boites en carton d'abord.
Tamam, öncelik karton kutularda.
Quel carton.
Her kurşun hedefe isabet ediyor.
Premier carton jaune.
1. darbeyi yediniz!
Deuxième carton jaune.
2. darbeyi aldınız.
Et il ne lui manque qu'un carton jaune pour me faire fermer boutique... définitivement.
Ve burayı kapatmak için fırsat kolluyor. Sonsuza dek!
Troisième carton jaune.
3. Darbe!
Je t'apporte un carton moins compromettant.
Gidip daha az utanacağım bir kutu getireceğim. Tamam.
T'as pas oublié un carton dans le camion?
Kamyonette hiç kutu unutmadın, değil mi?
Alors vous allez vous mettre dans les tribunes, - sinon c'est carton jaune!
Yukarda bir yere çık, yoksa sarı kartı yersin.
Alors pas de carton rouge, ok?
Seni 3 dakikadan daha fazla, oyunda görmek istiyorum. Yani kırmızı kart yok, tamam mı?
4 minutes 30 sans carton! - C'est ton record! - Mais j'ai rien fait!
4 dakika 30 saniye maçta kart görmedin, bu senin rekorun.
Tu sais, c'est juste une ceinture en carton.
Esasen mukavvadan yapılır.
Prends des assiettes en carton dans l'armoire là-bas.
Şu dolaptan kağıt tabakları çıkarsana.
On met tout en carton.
Hepsini topla.
- Vous avez le carton?
- Hemen buraya gel.
Carton jaune en prime!
Bir de sarı kart.
- Johnny, monte le carton.
Johnny, kutuyu yukarı getir!