Translate.vc / French → Turkish / Caïn
Caïn translate Turkish
644 parallel translation
"L'œil était dans la tombe et regardait Caïn."
Kabil'i izleyen mezardaki göz gibi!
Caïn ayant tué Abel,
Kabil, Habil'i öldürdüğünde, tanrı ona bunu söylemiştir.
Nous sommes tous les enfants de Caïn.
Hepimiz Kabil'in çocuklarıyız. Hepimiz bir kez de olsa cinayet işlemeyi düşünmüşüzdür.
Je vous tuerai avant que vous mettiez la marque de Caïn sur mon frère.
Bana bunu söyleme. kardeşime bulaştırmaktansa kendi ellerimle öldürürüm seni.
Mon crime est infâme, digne de Caïn.
Ah, bir leş benim suçum, gökleri tutuyor kokusu.
" Caïn se jeta sur son frère Abel et le tua.
" Kabil kardeşi Habil'e saldırıp onu öldürdü.
C'est avec sa main gauche que Caïn... a tué son frère.
Kabil'in, kardeşine ölümcül darbeyi indiren, sol eliydi.
C'est avec sa main gauche que Caïn a donné le coup... - qui tua son frère. - Ces enfants sont à vous?
Kabil'in, kardeşine ölümcül darbeyi indiren, sol eliydi.
Mais marqué à vie, tout comme Caïn.
Kabil gibi, damgalanmış.
" Et Caïn sortit de la présence de l'Eternel
"Kabil rabbin huzurundan ayrıldı..."
"Et Caïn connut sa femme."
"Ve Kabil karısıyla yattı."
- Mme Caïn.
Bayan Kabil.
Si à l'origine, il n'y avait qu'Abel, Caïn, Adam et Eve, d'où venait donc cette femme?
Başlangıçta sadece Kabil, Habil, Adem ve Havva varsa eğer bu fazladan kadın nerden geldi?
Et Caïn alors? Caïn?
Peki Kabil'e ne demeli?
Le péché de Caïn sera sur vous.
Günaha gireceksiniz.
"Suis-je le gardien de mon frère?" demanda Caïn.
Kabil kardeşini öldürmüştü.
Vas-tu imiter Caïn et tuer ton frère?
Kardeşlerini öldürecek misin?
Et le Seigneur dit à Caïn :
" Tanrι Kabil'e'Neden öfkelisin?
Et Caïn parla à son frère Abel.
" Kabil, kardeşi Habil'le konuştu.
Caïn se jeta sur son frère Abel et le tua.
"Kabil kardeşinin üzerine çullandι... " ve onu öldürdü. "
Il y a dans l'âme humaine une sombre profondeur où nulle clarté n'a pénétré depuis que Caïn tua son frère.
Ama insan ruhunun karanlık bir tarafı vardır... iltihaplanmış bir yara gibi.
Surveille ton langage.
Anne, dün gece Cain'i aklımdan çıkartmak için dışarı çıktım.
- Caïn a seulement tué Abel.
Kabil'in Habil'e yaptığı tek şey onu öldürmekti.
La femme de Caïn.
Kabil'in karısı.
Qu'est-ce qui s'est passé avec Caine?
Hey Wes, Baksana, Cain'le aranızda ne geçmişti sizin?
Pourquoi Cain a tué Abel?
Kabil, Habil'i neden öldürdü?
" Tel Caïn, poursuivi et chargé d'une lourde et longue souffrance.
Bahçede bir asma çardağı olduğunu fark ettim ilk olarak.
Pensez-vous que nous avons été choisis pour un moment de vie extraordinaire, ou maudits par Cain?
Ne kadar tuhaf isimlerimiz var. Sizce de bunun için hayatımızın en önemli ânını beklememiz gerekmez miydi? Ya da hepimiz ismimizin anlamını yaşamalıydık.
Ève enfanta Cain dans la sueur et dans le sang.
Ve Havva kan ve ter içinde Kabil'i doğurdu.
- Tu es folle? Cain va être dingue si on les laisse filer.
Eğer kaçarlarsa Cain akşam yemeğinde bizi yiyecek.
A Cain, le plus grand commandeur militaire.
Cain, tanıdığım en iyi askeri lider.
Prévenez le commandeur Cain.
Komutan Cain'i uyarın.
Si Cain n'avait pas déployé toute sa ruse, on serait morts aussi.
Eğer Cain harika bir tuzak kurmasaydı biz de ölmüş olacaktık.
Une autre ruse de Cain.
O da Cain'in bir diğer tespitiydi.
Messieurs, excusez nos invités, le commandeur Cain souhaite les voir dans ses quartiers.
Eğer siz subaylar, misafirimiz olursanız, Komutan Cain sizi kendi odasında görmek isteyecektir
Je savais que je vous trouverais, toi et ta flotte, assis sur vos astrums. Cain.
Seni bulacağımı ve filonuzun popoları üstünde oturuyor olduğunu bilmeliydim.'
Par tous les saints!
Cain? ! Bu kutsal bir şey.
Sauf, peut-être, pour ce que je fais à ces golmongings de Cylons. C'est un miracle, Cain.
'Belki o sefil Cylonlara yaptıklarım dışında.'
Une bénédiction.
Bu bir mucize Cain.
Impossible Cain a péri avec la Cinquième Flotte il y a deux yahrens.
Cain 5. filoyla birlikte yok oldu 2 yıl önce.
Le commandeur Cain demande permission de monter à bord.
Pegasus'tan Komutan Cain Galactica'ya iniş izni istiyor.'
Du commandeur Cain.
- Komutan Cain.
Je m'en fiche si Cassiopée éprouve quelque chose pour ce Cain.
Bak, eğer Cassiopeia, bu Cain için birşey hissediyorsa umrumda değil.
Même le légendaire Cain devra peut-être modifier ses techniques de combat. Et qui va le lui dire?
Hatta ünlü Komutan Cain bile savaş tekniklerini değiştirmeli.
Je ne veux pas que l'Escadron Bleu arrive aux tankers après que Cain ait planté le drapeau.
Gidelim. Mavi Filonun o tankerlere,
C'est une question de fierté.
Cain koloni bayrağını uçurduktan sonra ulaşmasını istemiyorum. Bu bir gurur meselesi.
- On dirait Cain.
- Kaptan, bu Cain'in sesi değil mi?
Ne parlez pas sauf si on vous le demande...
- Komutan Cain. Teğmen Boomer, değil mi?
Personne ne veut que Cain soit blessé ou disgracié.
Hiçkimse Cain'i incinmiş ya da küçük düşmüş görmek istemiyor.
Commandeur Cain en ligne, monsieur.
Komutan Cain'den mesaj geliyor efendim.
A Cain, le plus grand commandeur militaire.
Cain, gelmiş geçmiş en iyi askeri lider.