English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / French → Turkish / Clémence

Clémence translate Turkish

591 parallel translation
Je ne vois aucun motif de clémence puisque l'argent a été trouvé sur vous.
Para üzerinden çıktığından ceza indirimi için bir neden görmüyorum.
La clémence est plus puissante que la terreur.
Merhamet göstererek, cinayetle yaptığınızdan daha fazlasını yapabilirsiniz.
Vous vouliez ma clémence?
Af dilemek mi istiyorsunuz?
Nous avons droit à une clémence royale! Elle est bien digne du Roi Jacques.
Bize gerçekten asil bir merhamet bağışlandı, dostlarım tam da Kral James'e layık.
Priez le ciel... ayez confiance dans éternel pour sa bonté et sa clémence.
Doğru yol için dua etmeye sonsuz iyiliği ve merhametine güvenmeye.
Préservez-nous des dangers de la mer... que nous puissions protéger notre roi Georges, ses royaumes... et ceux qui prennent la mer... à des fins légitimes. Faites que nous revenions profiter... de la terre, du fruit de notre labeur... et qu'en souvenir de Votre clémence... nous puissions louer Votre saint nom... par Jésus-Christ, notre Seigneur.
Bizi denizin tehlikelerinden uzak tut ki, kralımız George ve onun krallığının muhafızı ve denizlerde güvenliğin bekçisi olalım ve ülkemize sağ salim dönüp İsa Efendimiz aracılığıyla sana şükranlarımızı sunalım.
Général Merritt, s'il a effectué la tâche qu'il s'est imposé... vous pensez que le gouvernement pourrait faire preuve d'un peu de clémence? .
General Merritt, eğer planladığı işi başarırsa, sizce devlet ona biraz müsamaha gösterir mi?
Si le meurtrier plaide coupable, je vous garantis la clémence pour son frère.
Suçlu sanık için olan cezayı kabul et iddia makamı diğeri için hoşgörülü olacaktır.
Je me contenterai donc de demander la clémence du tribunal, et je demande pour mon client, l'acquittement ou une peine très légère.
Bu yüzden, müvekkilimi mahkemenin babacan şefkatine emanet ediyorum çocuğun lehine, tam beraat talep ediyorum ya da çok hafif bir hüküm.
Si vous réapparaissez, vous ne bénéficierez pas de la même clémence.
Bir daha buraya getirilirseniz eğer, bu kadar sevecen bir şekilde olmayacaktır.
M. Walters, si vous étiez juge... et si cet homme comprenait que cette jeune fille était amoureuse de lui... et acceptait de l'aider à oublier... - ne seriez-vous pas enclin à la clémence? - Oui.
Bay Walters, eğer hakim olsaydınız ve bu adam, genç bir kızın kendisine malesef aşık olduğunu farketseydi ve kızın onu unutması için, yardım etmeyi kabul etseydi hoşgörülüğe meğilli birisi olmaz mıydınız?
Pour le drame qui commence Nous implorons votre clémence.
Güvenip cömert hoşgörünüze Bir oyun getirdik önünüze.
Admirez sa sagesse et sa clémence.
Harikalar! Efendimin merhametini ve bilgeliğini izleyin.
Je vous incite à la clémence.
Ordu Kumandanı olarak merhametli olayım.
Les chefs des armées déchues demandent la clémence.
Bozguna uğramış orduların kumandanları, Firavunun merhametine sığınmak istiyorlar.
La clémence l'emportera sur la violence.
Merhamet eden, şiddet kullanandan üstündür.
L'accusé plaide coupable et s'en remet à la clémence de la cour.
Efendim, sanık suçunu kabul etti ve mahkemenin merhametini umuyor.
Que ferais-tu pour invoquer la clémence de Son Excellence?
Ekselanslarının merhametini etkilemek için ne yapardın?
Que serait la clémence des rois sans la clairvoyance des juges?
Yargıçların öngörüsü olmadan, Kral affederse ne olur?
C'est pourquoi je vous implore humblement de faire preuve de clémence.
Bu yüzden size ümitsizce yalvarıyorum... bu adamlara acıyın.
Laisser un adversaire en vie après l'avoir vaincu... on appelle ça clémence, mais rien n'est plus cruel.
Düşmanı mağlubiyete uğrattıktan sonra yaşamasına izin vermek asilce olsa da acı verici bir davranış!
Les blessés incapables de continuer... seront abandonnés à la clémence de l'ennemi... civils ou militaires.
İlerleyemeyecek kadar ağır yaralılar, düşmanın merhametine bırakılacak. - Bütün askerler buna dahil.
Allez-vous sonner une halte, mon Colonel, ou les abandonner à la clémence de l'ennemi?
Burada duracak mıyız yoksa düşmanın merhametine mi kalacaklar?
Tu veux que j " implore ta clémence?
Senden merhamet dilememi mi bekliyorsun,?
Vous voulez échanger votre courage de meurtrier contre la clémence de ce tribunal!
Sen katilin cesaretinin ticaretini yapıyorsun. Bu mahkemenin merhamet göstermesi için, değil mi?
La défense dispose de déclarations sous serment émanant d'autorités légales et de juristes renommés, appelant à la clémence dans l'affaire qui nous intéresse, et affirmant que la conduite d'Ernst Janning était dictée par un seul souci :
Savcılık tüm dünyadan gelen....... en iyi hakimlerin ve ünlü hukukçuların yazılı olarak gönderdiği ve bu davaya özel bir itina gösterilmesini rica eden belgeleri sunuyor. Hepsi Ernst Janning'in tek birşeyden ilham aldığını söylüyor :
Si c'est une tentative pour obtenir la clémence, je crache dessus.
Gemi bizim, efendim.
Mais grâce à la clémence du ministre Itakura, tu es relaxé.
Bununla birlikte, Başbakan, temize çıkarılmanı talep etmiş.
J'attendais des dieux plus de clémence.
Tanrıların memnun olacağını umuyorum.
Ta religion est contraire à la loi de l'Empereur. Notre clémence nous dispose à te pardonner.
Senin dinin imparatorluk yasalarına aykırı ama biz merhametliyiz ve affetmeye hazırız.
Si vous le pouvez il vous faudra un peu de clémence.
Eğer becerebilirsen birazcık merhamete ihtiyacın olacak.
- J'implore votre clémence.
- Merhamet istemeye geldim.
- Notre clémence?
- Merhamet?
Mais si vous êtes disposé à vous rendre et faire route à mes côtés. Je veillerai à ce que vous soyez jugés, et traités avec clémence.
Ama teslim olup benimle gelirsen mahkemende görece hafif bir ceza alabilirsin.
Elle pense que son charme pourra me permettre d'être traité avec clémence!
Tatlı diline çok güveniyor ama ona düşündüğü gibi yumuşak davranmayız.
Votre Honneur, j'implore votre clémence.
Sayın Hakim, sizde yalvarıyorum, merhamet diliyorum.
Eux, qui furent sans merci, aujourd'hui réclament votre clémence.
Merhameti olmayanlar, şimdi sizden merhamet bekliyor.
J'espère que vous appréciez la clémence dont Il fait preuve.
Efendimizin yeni emirlerini kendi rızanızla kabul edecek misiniz?
Sentimentalité, clémence... Les émotions de la paix.
Aşırı duygusallık, merhamet, barışçıl duygular.
La clémence doit venir de la main d'un ami.
Arkadaşın biraz hoşgörülü olmalı.
Si on retrouve les cartes, je demanderai la clémence.
Eğer planları geri alabilirsem, sana merhametli davranacağım.
La justice fera preuve de clémence si vous nous dites qui vous êtes.
Aleyhinizde mümkün olan en küçük suçlamalar yapılacak, eğer kimliklerinizi belirtirseniz.
Vu les formidables qualités de ce témoin de moralité, je demande la clémence.
Bu karakter tanığının mükemmelliği karşısında af talep ediyorum.
J'aurais pu t'expliquer mais tu aurais cru... que j'implorais ta clémence.
Sanırım bunu çok daha önce söylemeliydim...
Vous faites appel à ma clémence mais ne demandez pas à être gracié.
Sizi bağışlamam için bana bir dilekçe gönderdiniz.
Pourquoi espérer un acte de clémence de ma part?
Sizi bağışlayacağım fikrine nereden kapıldınız?
M. Fuller, vous me reprochez d'avoir demandé un acte de clémence?
Bay Fuller... Bizim davamızı görmezden geliyorsunuz dilekçemi de.
Un acte de clémence changerait-il son opinion vis-a-vis du pouvoir? Ou y verrait-on un acte de faiblesse?
Size merhamet etmek sistemde ciddi şüpheler uyandırabilir, ya da zayıflık olarak algılanabilir.
Pas de clémence!
Böyle olaylara göz yumamayız.
Savoir utiliser la clémence dépend de chacun.
Başkalarının kibarlığından ne çıkardığın sana kalmış!
Un petit geste de clémence.
Biraz merhamet Maxine.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]