Translate.vc / French → Turkish / Collier
Collier translate Turkish
4,239 parallel translation
On t'a offert mon collier.
- Kolyem hala sende
Je crois que mon collier est coincé dans mon tee-shirt ou dans mes cheveux ou peut-être dans les deux.
Sanırım kolyem ya saçıma takıldı ya da kıyafete.
Il y a un mois, elle a volé un collier appartenant à sa mère.
Bir ay önce, annesinden bir kolye çaldı.
Un collier en rubis vraiment très cher.
Oldukça pahalı yakut bir kolye.
Maria était la seule personne qui connaissait où je rangeais ce collier.
Maria kolyeyi nereye sakladığımı bilen tek insandı.
Un collier de rubis extrêmement cher est un bien meilleur mobile.
Evet, son derece değerli bir yakut kolye oldukça iyidir.
Mais nous n'avons aucune preuve que Charlie a réellement volé le collier de sa mère.
Ama Charlie'nin kolyeyi annesinden çaldığına dair elimizde hiç kanıt yok.
Elle essayait de se racheter auprès de Maria, la femme de ménage qui a été virée pour le vol du collier.
Kolyeyi çaldığı için kovulan hizmetçi Maria'dan özür dilemeye çalışıyordu.
Mais on n'a jamais trouvé le collier dans l'appartement de Charlie ou dans sa chambre au Oasis Ranch.
Ama kolyeyi Charlie'nin dairesinde veya Oasis Ranch'teki odasında asla bulamadık.
Si Charlie a bien volé le collier et qu'elle s'est sentie coupable, ne penses tu pas qu'elle s'est confiée à quelqu'un?
Eğer Charlie kolyeyi çaldıysa ve suçlu hissettiyse sence de birisine sırrını söylemez miydi?
Donc vous avez entendu parler du collier et vous avez vu une porte de sortie.
Sen de kolyeyi duydun ve çıkış yolu olarak gördün.
Elle, euh, est entrée en thérapie m'a dit qu'elle avait volé le collier
Terapiye girdi ve bana kolyeyi çaldığını söyledi.
Donc vous l'avez tuée et vous avez ramené le collier à Oasis Ranch en laissant ses parents croire qu'elle est morte en achetant de la drogue.
Yani onu öldürdün ve kolyeyi Oasis Ranch'e geri götürdün ve ailesinin uyuşturucu satarken öldüğüne inanmasını sağladın.
Parce qu'ils ont coupé les oreilles des Vietcongs et ils les ont enfilées en collier pour les porter en trophée.
"Viet Kong'ların kulaklarını kesip ipe diziyor ve ödül gibi boyunlarına takıyorlarmış."
Pourriez vous parlez près de mon collier? "
Kolyeme doğru konuşur musunuz? "
Et tu t'es juste assis ici, avec ton collier et ton électricité, à faire des trucs?
Burada kolyen ve elektriginle oturup bunlari mi yapiyordun?
Ton collier, c'est emmêlé.
Kolyen birbirine dolaşmış.
Gamin, attrape le collier de serrage du camion.
Evlat, kamyonetten kelepçeleri getir.
Vous allez diriger le vote du sénat comme promis, et vous aurez une petite chance de ne pas porter vos intestins en collier.
Söz verdiğin gibi senato oyunu ver bağırsaklarını kolye olarak takmayacağın küçük de olsa bir şansın olsun.
Maman, ton collier de perles, vraiment?
Anne, inci kolyen mi, ciddi misin?
Il leurs met un collier de bombe autour de leur cou.
- Nasıl? Boyunlarına bombalı tasma takıyor.
J'ai eu la sagesse de mettre un collier à une blonde particulièrement curieuse.
Tasmayı fazlasıyla meraklı bir sarışına takacak kadar öngörülüydüm.
Regardez-moi ce piti collier tout mimi.
Aa bak sen şu şiyin şiyin boncuklara.
C'est le nouvel ordre du monde, M. Collier.
- Yeni dünyanın hali, Bay Collier.
Je t'ai fait ce collier.
Baba, sana kolye yaptim.
Il y a une adresse sur son collier.
Tasmasında adres yazıyor.
Il met un collier de bombe autour de leur cou.
- Nasıl? Boyunlarına bombalı tasma takıyor.
Je lui ai donné une bonne idée de collier jusque là une blonde particulièrement curieuse.
Tasmayı fazlasıyla meraklı bir sarışına takacak kadar öngörülüydüm.
Le collier de fleurs du Roi Kamehameha te transporte vers un paradis tropical, donc je me relie à lui pour savoir sur quelle étagère le ranger.
Kral Kamehameha'nın Havai çelengi seni tropik cennete götürüyor konulacağı rafı anlamak için onunla bağ kuruyorum.
C'est sur un collier autour de son cou.
Boynundaki zincirde.
Un collier.
Bir kolye.
Le collier de mon père.
Babamın kolyesi.
Tu seras content de savoir que je viens juste d'avoir de Betsy un super collier avec une croix qui va carrément souligner mon décolleté.
Şimdi Betsy'den çok havalı bir haç kolyesi aldığımı öğrendiğin için mutlu olacaksın. Bu kesinlikle göğüslerimi belirginleştirecek.
C'est mon collier.
Bu benim kolyem.
SIDLE : Pourquoi mon collier est sur le moniteur? Sara...
- Benim kolyemin ekranda ne işi var?
Nick, tu-tu as trouvé le collier dans la chambre d'hôtel?
- Sara... Nick, o kolyeyi otel odasında mı buldunuz?
Je ne portais pas ce collier hier soir.
Geçen gece o kolyeyi takmamıştım.
Ce collier était chez moi dans ma chambre.
O kolye evimde, yatak odamdaydı.
Dis moi juste- - Avez vous trouvé ce collier dans la chambre d'hôtel?
Sadece cevap ver, o kolyeyi otel odasında mı buldunuz?
C'est pour ça que vous avez laissé le collier?
Bu yüzden mi kolyeyi bıraktın?
Le collier que Edie m'a offert.
Edie'nin bana verdiği kolye.
Il a laissé le collier d'Edie parce qu'il voulait que je sache que s'était lui.
Edie'nin kolyesini oraya bıraktı, çünkü onun olduğunu bilmemi istedi.
Ce collier est presque aussi splendide que le mien quand j'étais reine.
Ben kraliçeyken sahip olduğum kadar büyük kolyen var.
Ils m'ont acheté un collier pour chien et ils ont écrit toutes les informations me concernant sur l'étiquette.
Bana bir köpek tasması alıp künyesine bilgilerimi yazdılar.
Mais je pense que c'est à cause de ce collier.
Eğer o kolyeyle bir ilgisi olduğunu düşünüyorsan...
Pourquoi un collier que ton mafieux de père a donné à une ado enceinte, t'énerve à ce point là que tu te tiens la tête en bas comme une chauve-souris?
Neden mafya babası olan babanın bu kolyeyi hamile kalmış genç annene vermiş olması seni yarasa gibi sallanacak kadar üzsün değil mi?
Eh bien, vous avoir vu a du déclencher quelque chose dans son cerveau, mais comme vous pouvez en témoigner, j'ai collé un collier électrique très puisant à son cou.
Sizi görmek beyninde bir şeyleri tetiklemiş olmalı. Ama gördüğünüz gibi, boynuna güçlü elektrik veren bir tasma yapıştırdım.
Le suivant, elle est responsable de sept homicides dont on est au courant et elle porte un collier électrique conçu pour le bétail.
Bir de bakmışsın yedi cinayetin sorumlusu ve hayvanlar için tasarlanmış bir şok tasması giyiyor.
Où est ton collier?
- Kolyen nerede?
Ben m'a donné ce collier.
- Rachel.
Je vois même que tu as un collier.
- Tasman bile var.