Translate.vc / French → Turkish / Confusion
Confusion translate Turkish
1,404 parallel translation
Quand vous êtes arrivés... il y a eu un peu de confusion.
Buraya kaydınız yapıldığında, ufak bir karışıklık olmuş. Biliyoruz.
La police pense que tu- - que tu les as effacées dans la confusion.
Polise göre, sen izleri, karışıklıktan yararlanarak sildin.
C'était une manière pour Cyril de supporter la confusion du procès. Mais malheureusement, la marionnette est devenue plus que ça pour lui.
Cyril'ın dava sürecinde kafasının karışıklığını gidermek için bir yoldu, ama maalesef kukla onun için bundan daha fazla şey ifade etmeye başladı.
Pourquoi être si pressées de passer de l'état de confusion à Confucius?
Karmaşıklıktan Konfüçyus'a geçmek için neden bu kadar acele ediyoruz?
Chaque fois que je le vois, c'est la confusion dans ma tête.
Ama onu ne zaman görsem kafam karışıyor.
Vous évitez la confusion en fixant un sein sur un homme?
Bir erkeğe meme takarak onun karmaşa yaşamasını mı önlüyorsun?
Respect à mes amis, confusion à mes ennemis.
Tüm dostlarıma saygılarımı ve de düşmanlara kargaşa diliyorum.
Je ne sais pas, ça parlera de confusion.
Bilmem. Kafa karışıklığı gibi bir şey.
Je sens une légère confusion en vous.
Şu anda biraz kafanın karıştığını hissediyorum.
Mon sang seul vous répond dans mes veines. Je suis victime d'une telle confusion.
Ama damarlarımda akan kanım adeta size doğru akıyor ve duygularım karma karışık.
Nous nous chargerons d'une attaque terroriste sur la tour dans la confusion des prémices de la guerre.
Bizse savaşın kargaşasından yararlanıp Kule'ye terörist saldırı düzenleyeceğiz.
Pour qu'il n'y ait aucune confusion :
Kesinlikle bozulmak yok.
Pour moi c'est une énigme. De telles énigmes peuvent mener à la confusion.
Böyle sürprizler güvenilirliği zedeliyor.
La confusion régnait et beaucoup de cinéastes ont dû faire du travail... qu'ils n'auraient pas fait d'ordinaire.
Bu, tiyatro klasiklerinde rol almış, ve aynı zamanda bir aktör olan James Earl Jones idi.
Confusion mentale.
Vücut ısısı 40 derecenin üzerinde.
Et tu m'escorteras en descendant durant la confusion
Karışıklık sırasında beni indireceksin.
Elle vit un manifestant se faire tuer, mais dans la confusion elle ne fut pas certaine que ce soit Peter.
Bir göstericinin vurulduğunu görmüştü, ama görüntü net olmadığı için vurulanın Peter olup olmadığını bilemiyordu.
Je suis dans la confusion totale.
Bulmaca gibi. Aynı zeka bulmacası gibi.
Par exemple, vu que je sais que vous prenez des béta bloquants pour l'anxiété, et qu'un des effets secondaires possibles est la confusion, je suis éthiquement obligé d'en parler
Mesela senin anksiyete için beta-bloker aldığını bildiğimden bazı muhtemel yan etkileri, baş dönmesi olsun zihin karışıklığı olsun artırmak benim zorunlu görevim.
Mais pour éviter la confusion, disons "gay".
Ama karışıklığı önlemek için şuna gay diyelim.
Et la drogue peut aussi provoquer des crampes, des vertiges, la confusion, un trouble de la vision, de la nervosité.
O ilaç aynı zamanda kas krampları,.. ... baş dönmesi, şaşkınlık, göz bozukluğu ve uykusuzluk yapar.
Jusqu'ici, beaucoup de confusion.
Şimdilik sadece kafa karıştırmaya yarıyorlar.
Uh, bien... beaucoup de confusion. Et?
- Bir dolu karmaşa işte.
Elles ont dû être déplacées dans la confusion.
O kargaşada ayak altında kalıp tepilmiş olmalılar.
Garvey, mais il y a eu une... une confusion.
Böldüğüm için kusura bakmayın Bay Garvey, ama sanırım bir karışıklık olmuş.
Et dans cet état de confusion, t'as pas vu ses intentions, son supposé frère, et leur histoire à dormir debout.
O sersemlik içinde de, kızın ve sözde kardeşi olacak... bacaksızın amacını yanlış anlayıp gülünç hikayelerine kandın.
J'étais en pleine confusion, c'est tout, mais plus maintenant.
Önceden aklım karışıktı ama artık değil.
Désolé de la confusion.
- Karışıklık için özür dilerim.
Il était dans un état de confusion mentale aiguë, ce qui ne correspond pas aux maladies dégénératives comme la sclérose en plaque.
Bu da akut bir sanrı gördüğü anlamına gelir. MS gibi demiyelinize eden hastalıkların tanımına uymaz.
La perte de connaissance? L'augmentation de la confusion, la dépression? Ca n'arrivera pas?
Yani bayılma, aklının karışması, depresyon gibi etkiler olmayacak.
Ca peut prêter à confusion, mais... il semblerait que je sois lesbienne aussi! Bizarre... son index et son annulaire sont exactement de la même taille. Ce qui veut dire?
tartışmalı olabilir ama bende lezbiyen olabilirim gibi gözüküyor huh bu çok garip işaret ve yüzük parmakları hemen hemen eşit bunun anlamı ne?
Je ne sais pas ce que tu ressens de l'enthousiasme et de la confusion.
Senin ne hissettiini bilemiyorum ama. Sıcak ve bulanık.
- Il doit y avoir une confusion.
- Bir karışıklık olmalı.
Écoutez, dans la confusion, on a renversé pas mal de choses, et j'ai retrouvé ceci.
Dinleyin, bütün o kargaşada, bir kaç şey devirdik, ve bunu buldum.
Il n'y a pas de confusion sur ses sentiments.
Nasıl hissettiği konusunda karışıklık yok.
C'est commun pour des enfants autistes d'être sujet à confusion pendant des périodes de transition, n'est-ce pas?
Değişiklikler otistik çocukların kafalarını karıştırır.
Il y a eu une confusion de la compagnie de téléphone, on est temporairement déconnecté.
Şirkette karışıklık olmuş. Şu anda telefonumuz yok.
Des mensonges et des secrets. Et un monde de confusion.
Yalan ve sırlar ve yığınla kafa karışıklığı.
Nous allons voter simultanément pour éviter toute confusion.
Bu sabah, hataları önlemek için hep birlikte oy vereceğiz.
Seigneur, profitez de la confusion pour fuir.
Efendim, bu durumda size onlarla birlikte kaçmanızı tavsiye ederim.
Je sens de la confusion en toi.
Aklın karışık, bunu hissedebiliyorum.
Seul un énorme sortilège de Confusion l'aurait dupée.
Onu ancak ender rastlanır güçte bir Kafa Karıştırma Büyüsü aldatabilir.
La confusion fut à son comble quand Timothy apparut. Il était à la fois l'esclave qui portait le vin en tremblant, et le cheik en personne, dont les mains impérieuses exploraient les orifices les plus intimes de Grace.
Timothy'nin ortaya çıkması ile işler daha da tuhaf bir hal aldı, çünkü o, hem titreyen elleriyle şarabı sunan köleydi, hem de kararlı elleriyle Grace'in vücudunun en mahrem noktalarına dokunmakta olan Şeyh'in ta kendisiydi.
Au bout d'un certain temps, on s'habitue à la confusion
Bir süre sonra bu karışıklığa alışıyorsunuz.
Ça prête à confusion.
- Kafa karıştırıyorsun.
JACK DRISCOLL - "CONFUSION!"
JACK DRISCOLL - "UYARI!"
Aide-nous à travers la confusion et le désarroi à accomplir Ta volonté sur Terre.
Bu dünyada senin amaçlarını yerine getirirken karşılaştığımız kafa karışıklığını giderme mücadelemizde yardım et.
Seigneur, donnez-moi confiance, épargnez-moi la confusion.
Tanrım, sana tevekkül ediyorum. Yalvarırım beni şaşkınlığa düşürme.
- Tant de douleur, de confusion...
- Tüm acılar...
Avec la confusion, personne ne l'a vu.
O kargaşada kimse onu görmüyor.
Toutes vos histoires parlent de confusion, de désir inassouvi et de déception, n'est-ce pas?
- Ooofff.