English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / French → Turkish / Câlin

Câlin translate Turkish

2,356 parallel translation
Et mon câlin?
Oynaşacak mıyız?
Venez tous, qu'on se fasse un câlin.
Gelin bakayım, size bir sarılayım.
Allez, un gros câlin de Thanksgiving.
- Şükran günü sarılması bu. - Hadisenize.
Allez, câlin collectif.
Grup sarılması yapacağız.
- Je fais pas de câlin.
Grup sarılması sevmem ben.
- Un câlin? - Papa.
- Grup sarılması mı?
Je voulais dire adieu à l'arbre avec un dernier câlin, et sans m'en rendre compte, je suis arrivé là.
Ağaca veda edip son bir kez kucaklamaya gelmiştim ama bir de baktım buraya çıkmışım.
Un dernier câlin?
"Son bir kez kucaklamak" derken?
Oh-oh, il veut faire un câlin.
- Carl sarılmaya çalışıyor.
C'est un câlin.
Bu sarılma işte.
Un câlin?
Sarılsak olur mu?
C'est juste un câlin.
Sadece sarılıyoruz.
Un câlin de colocs.
Ev sarılması.
Il y a encore une place dans le câlin.
Sarılmada her zaman yeni biri için yer vardır.
Et... et il y en a une de moi en train de faire un câlin à Peggy.
Birinde Peggy'ye sarılıyorum.
Je pense que j'ai juste besoin d'un câlin.
Sanırım, birinin bana sarılmasına ihtiyacım var.
Tu viens ici et tu me fais un câlin tout de suite, bon sang!
- Hemen buraya gelip bana sarıl, kahrolası!
Ici, tu as une collègue déprimée, misérable, qui se tient en face de toi. Tu peux même pas me donner un simple câlin?
Karşında depresyona girmiş, perişan halde bir iş arkadaşın duruyor ve sen ona basit bir sarılmayı bile veremiyorsun.
- Tu as l'air de vouloir un câlin.
Sarılmak ister gibi görünüyorsun.
- Tu as l'air de vouloir un câlin. - Oui.
- Sanki birinin sana sarılmasını ister gibisin.
Tu te souviens de ce "bon pour un câlin" que tu m'as donné et que j'ai jamais utilisé?
Hani 9 yaşına girerken bana bedava sarılma hakkı vermiştin de hiç kullanmamıştım ya?
Je veux que tu fasses un câlin au cul de Kent.
Kent'e sarılırken götünü ellemeni istiyorum.
Qui veut un câlin?
Pekala, birinin kucaklanmaya mı ihtiyacı var?
Je veux un câlin.
Gel bir sarılayım sana.
- Je veux un câlin.
Sarıl bana.
Allez, un câlin.
Hadi lütfen. Sarıl bana, Nick.
Fais-moi un câlin.
- Hey, hey. - Sarıl bakalım.
Oh, viens me faire un câlin, mon fils.
Sarıl bana oğlum.
En fait, oui. Encore un gros câlin.
Aslinda, evet, ama du bir kez daha sarilayim.
Faites-vous un câlin.
Kendinize sarılın bakalım.
Assure toi de lui faire un gros câlin pour moi.
Ona benim için sıkıca sarıl.
Viens vite faire un gros câlin à Tante Mattie
Mattie Fae halana gel de bir öpücük kondur.
Viens, que je te fasse un câlin.
Sana küçük bir şeker vereyim.
Faites-lui un gros câlin et un gros bisou de ma part, et dites-lui qu'elle manque à sa maman.
Onu benim için kucakla ve öp.
Veux-tu un câlin?
Sarılmak ister misin?
Il est doué, mais... j'ai souvent hésité entre le câlin et la raclée.
Zeki bir çocuk ama ne zaman sarılacağımı ne zaman pataklayacağımı bilemedim.
le câlin!
Kucak!
- Fais-moi un câlin.
Evet, tamam.
Câlin à la con.
Sarılma mı?
Thumbs et moi, on peut te faire un câlin?
Thumbs ile sana bir dakika sarılabilir miyiz?
J'aimerais que Thumbs et toi, vous me fassiez un câlin.
Thumbs ile ikiniz bir dakika bana sarılın.
Pourquoi pas un câlin?
Onun yerine sarılalım mı?
Quand on les verra, je leur ferai un énorme câlin.
Eddie'yle Isaac'i görür görmez, üzerlerine sarılacağım. Ah.
Fais-moi un câlin.
Sayende..
Un câlin?
Ya da sadece dokunabilirsiniz?
D'accord, encore un câlin, Barry.
Tamam. Tamam. Sarıl bakalım, Barry.
Non, mais nous pourrions avoir besoin d'un câlin.
Hayir fakat bi kucak alabiliriz.
Fais-moi un câlin.
Gel. Sarıl bana.
Depuis quand Nate fait un câlin au client?
Ne zamandan beri Nate müşterilere sarılıyor?
Je te fais un câlin.
Bayıldım. Bir kucak ver.
Parce que je suis très câlin.
Sana neden sarılıyorum?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]