English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / French → Turkish / Cûté

Cûté translate Turkish

80 parallel translation
II est déjà de notre cûté.
O, zaten bizim tarafımızda.
Si ton gars se retrouve du mauvais cûté, ça aussi tu le paieras.
Eğer adamın F.B.I'ın düşündüğü gibi yapamazsa darısı senin başına patlar.
Même toi tu admettras que c'est bien d'avoir un ami de l'autre cûté de la table.
Böyle düşünüyor olsan bile masanın bu tarafında bir arkadaşının olması iyi bir şey.
Je t'offre de l'aide de ce cûté de la table.
Sana masanın bu tarafından yardım teklif ediyorum.
Count Basie nous interprète "Cute".
Count Basie'nin muhteşem "Cute" kaydı.
- He's cute!
Bu köpek beni hasta ediyor.
C'est une très vieille histoire Que vous devez connaître
That's where cute little ol'me-e lay down my sweet head!
Si on met de côté le maquillage, les fringues... sa coiffure, son parfum... sa moue quand elle me lèche les couilles...
You take away the makeup, the clothes the way she wears her hair, the smell of her perfume that cute face she makes when she's tonguing my balls....
Il est plutôt mignon. mais... il a toujours été un con fini.
He is kind of cute, but he's always been a total jerk.
Laisse tomber le numéro du beau gosse sensible et populaire.
Lose the I'm-The-Cute-And-Sensitive Popular-Boy routine.
Tu es très touchant, mais tu ne fais pas confiance aux femmes.
Zorluyken çok çekicisinvery cute when you try so hard. ama kadınlara güvenmiyorsun.
- Tu es mignon dans cette tenue.
- You look so cute in that outfit, Freddy.
- Ce n'etait pas l'effet recherche.
- Cute? That's not what I was going for.
Mais monsieur on n'a pas dit que si le pakistan libère nos prisonniers... une vieille habitude d'eux. L'un cùtÉ essaye de mettre la baume sur la blessure.
Ama efendim, eğer Pakistanlı mahkûmları serbest bırakırsak eskiden olduğu gibi, elin biri yaranın üzerinde.
Et l'autre cùtÉ cache un poignard pour attaquer.
Bir diğeri de saldırmak için hançerle bekliyor.
Et cette attachée de presse, elle est cute?
Peki bu halkla ilişkiler uzmanı, Michael, hoş bir kız mı?
Bon, d'accord. Elle est cute, je dirais.
Tabii, biraz tatlı sanırsam.
Maintenant que tu m'y fais penser, elle est cute.
Pekâlâ, şu an düşünüp karar vermemi istiyorsan... Tatlı biri.
Elle est vraiment cute.
Sevimli bir kız. Çok tatlı.
Cute à croquer. Mais je l'ai jamais trop regardée.
Ama hiç dikkatimi çekmemişti.
- Et cute?
Yani.
C'est cute. On dirait un mannequin dans une annonce de lait.
Şu Got Milk * modellerinden biri gibisin.
C'est plus que cute et exotique.
Sevimlilikten de öte... egzotik.
Cute kid.
Sevimli bir çocuk.
So cute.
Çok tatlı.
- Qu'il est cute...
O çok tatlı!
Elle est cute, aussi.
Seninki de öyle.
C'était un meet-cute très agréable. - Pardon?
Bu biraz "tatlı tanışma" gibi oldu.
Ils se regardent, et c'est un "meet-cute".
"Sadece bir pijama üstüne ihtiyacım var." Göz göze gelmişler. İşte bunun adı, "tatlı tanışma".
J'ai beaucoup apprécié notre "meet-cute".
Tatlı tanışmamız güzeldi.
- En tout cas, Luc, lui, il trouve ça bien cute!
Her neyse.
- Cute!
Sevimli.
Il la dà © pucà ¨ le puis l'exà © cute.
Sonra bekâretini aldılar ve onu idam ettiler.
- Ben non, c'est cute!
Hayır, bunlar çok cici. Cici mi?
Je suis à cùté de toi Mary.
Buradayım işte Mary.
Ce n'était pas la volonté de Dieu que Bobby grimpe de l'autre cùté de la passerelle d'autoroute et saute directement sur le chemin d'un camion de 18 roues qui l'au tué instantanément.
Bobby'nin üst geçite tırmanıp doğrudan yola kamyonun altına atlaması, Tanrı'nın istediği değildi.
so you start thinking, then you start blinking a bridesmaid looks and thinks that you re winking she think you re kinda cute, so she winks back and then you re feeling really fine cause the girl is stacked
* Başladın düşünmeye, kırpmaya gözlerini * * ona göz kırpıyorsun sandı, nedimelerden biri * * O da göz kırptı, çünkü yakışıklı buldu seni * * ve sonra çok iyi hissettin kendini, çünkü kız balık eti *
Cute!
Güzel!
Il lui avait mis un grelot parce que... je sais pas, il trouvait ça cute puis on l'entendait d'habitude.
Kediye çan takmıştı. Şeker göründüğünü düşünmüştü. Her zaman sesini duyardın.
Toutes les filles étaient après. C'était tellement cute. Il se faisait donner des becs.
Kızlar onun için delirirdi.
Il aimait ça, il était cute...
O da bayılırdı.
- C'est vrai que t'es cute.
- Ben de. Çok tatlısın.
Tu sais, c'est cute au début, là, mais... Puis c'est tellement le fun.
Tamam, başlarda güzeldi ama sonra bir eğlencesi kalmadı.
Un mignon grain de beauté dans son dos!
A cute mole on her back!
- Cute? - Ouais,
- Yakışıklı, değil mi?
Non, c'est correct. Je trouve ça cute.
Önemli değil.
- Ah... t'es donc bien cute, toi!
Çok tatlısın.
C'est trop cute.
Ah, ne güzel.
C'est bon, ne vient pas voir la chose la plus cute qui a jamais existé.
Peki, yaşayan en tatlı şeyi gelip görme.
♪ met a boy cute as can be ♪
Benim gibi tatlı bir erkek
Je ne m'exà © cute pas à chaque fois.
Bazen çekmem.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]