English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / French → Turkish / D

D translate Turkish

1,725,091 parallel translation
J'ai besoin d'un verre.
Önce bir şeyler içmeliyim.
- D'accord...
- Tabii...
Ajay est croyant?
Ajay inançlı mıdır?
Les témoignages continuent d'affluer, mais on compte six victimes et des douzaines de blessés.
SON DAKİKA-GALA KURŞUNLANMASI Bay Bak'ın misafirlerinden haberler gelmeye devam ediyor ancak en az altı kişi öldü ve onlarcası yaralandı.
Ça fait super mal.
Gerçekten acıdı.
On change d'avis?
Ne o, fikir mi değiştirdiniz?
Éloigne-toi d'eux.
Onlardan uzak dur.
Avant que je monte dans un avion et que je parte... avant que je découvre ce que ça fait... d'être dans la même pièce que toi... avant que je sache ce que ça fait vraiment... de sentir ces lèvres contre les miennes... pas seulement dans ma tête... pas quelque chose que j'imagine... je dois savoir quelque chose.
Ama uçağa binip bir yere gitmeden önce seninle gerçekten aynı odada olmanın nasıl bir şey öğrenmeden önce o dudakların dudaklarıma değmesini sadece kafamda, hayal ürünü olarak değil de gerçekten hissetmeden önce bir şeyi bilmeliyim.
- Pas d'hôpital.
- Hastaneye gidemem.
Alors... qui d'autre est là-dedans?
Şimdi bakalım orada başka kimler var?
Il n'y a qu'une façon d'y mettre fin.
Sona erdirmenin tek bir yolu var.
- Il serait mort - d'une crise cardiaque.
Benden sakladıkları bir şeyler var.
Tu ne peux pas créer un précédent disant que les clients d'Alex peuvent nous piétiner impunément.
Alex'in müvekkilinin bizi parmağında oynattığının düşünülmesini riske edemeyiz.
- Je ne m'en occupe pas. Tu vas l'écrire, et tu vas donner ça au client d'Alex.
O halde bunu yazıya döküp Alex'in müvekkiline teslim edeceksin.
Si tu es... un célibataire proche des 50 ans et que tu as besoin d'impressionner les femmes.
Ellisinde müzmin bir bekar olup kadınları tavlamaya ihtiyacın varsa tabii.
- et elle doit revenir. - D'accord, Louis, je ne la ferai pas revenir.
Louis onu geri almayacağım.
- Pas terrible d'envoyer Robin après Batman pour une rupture de contrat.
Sırf bir anlaşma ihlalinden Robin'in Batman'in peşine düşmesi hoş görünmezdi.
Laisse-moi deviner. Tu es fatiguée d'être chef manager, je te manque, et tu veux revenir à mon bureau.
COO olmaktan sıkıldın, beni özledin yeniden sekreterim olmak istiyorsun.
- Tu es un sur trois. - Tu ne le savais pas, mais ça suffit pour te placer sur le tableau d'honneur.
Belki haberin yok ama Şöhretler Geçidi için bu kadarı yeterli.
Au lieu d'être si arrogant, Harvey, tu devrais trouver un moyen de tous nous satisfaire.
Belki bu kadar burnu havada biri olmasan hepimizi mutlu edecek bir yol bulabilirdin. - İkinci numaradan başlayarak.
La première chose à faire quand tu as des ennuis est d'admettre ce que tu as fait pour en être là.
Bir sorunda yapılacak ilk şey o soruna neden olacak ne yaptığını kendine itiraf etmektir.
Rachel, c'est d'accord.
Rachel olur tabii ki.
Je te promets d'être présent à tous les prochains rendez-vous.
Söz diğer bütün randevularda olacağım.
Si tu es ici pour exiger que ma fille se marie dans une cabane d'amour, - sur un bateau naviguant.
Kızımın günah yuvanda evlenmesi için beni ikna etmeye geldiysen o gemi limandan çoktan demir aldı.
- D'accord, Harvey.
Benden bir iyilik mi istiyorsun?
Sans oublier que j'ai d'autres affaires. Le témoignage du gardien ne correspond pas avec leur version,
Gardiyanların ifadeleriyle olayların yaşanma şekli örtüşmüyor ama bunu kanıtlayamıyorum.
Alors c'est le bon chemin. Mais quand tes conneries poussent un de mes plus gros clients sur le côté, j'en ai assez d'être le bon petit soldat.
Ama senin saçmalıkların yüzünden en büyük müvekkilim riske girecekse işte orada uslu çocuk olmayı bırakırım.
tu ne veux pas l'aide d'Harvey parce que tu es en colère contre lui.
Ama en azından Alex'e gidebilirsin.
D'accord Louis, fais comme tu veux.
Pekala Louis nasıl biliyorsan öyle yap. Ama her türlü şeye hazır olsan iyi edersin.
D'accord, écoutez, vous voulez que je sois honnête?
Pekala dinle dürüstçe konuşalım.
Rien ne facilite la douleur d'une connerie de procès - comme l'argent dans ta poche.
Saçma sapan bir davanın acısını hiçbir şey cepteki nakit para gibi hafifletemez.
[RAPIDEMENT] D'accord. Que se passe-t il?
Pekala tam olarak nedir durum?
[SONNERIE D'ASCENSEUR] Y a t-il quelque chose d'autre que tu veux règle pour toi avant que je revienne à mon cas?
Davama dönmeden önce senin için düzeltmemi istediğin başka bir şey var mı?
Comment ton cabinet a pu avoir autant d'informations sur notre dossier?
Başka türlü, firman, devam eden davalarla ilgili bu kadar çok bilgiyi nasıl elde edebilir?
Non seulement je ne leur donne pas d'informations mais ils n'ont pas besoin de mon aide et ne m'ont rien demandé.
Ayrıca benim onlara bilgi vermediğim gibi onların da benim yardımıma ihtiyaçları yok ve zaten istemediler.
Tu penses qu'il y a d'autres cas comme celui-ci.
Yani bunun gibi daha fazla vaka olduğunu mu söylüyorsun? . - Birisi bu şekilde davranıyorsa bulunacak daha çok şey vardır diyorum.
C'est plus d'argent
Bu para tüm ailesinin gördüğünden bile fazla.
S'il y a d'autres victimes, je compatis.
Eğer daha fazla kurban varsa, onlar için içtenlikle üzgünüm.
D'habitude j'utilise la première heure pour vous offrir du champagne et apprendre à vous connaître.
İşin doğrusu, ilk saatte size şampanya ikram edip sizi tanımaya çalışıyorum.
- Pas tout. D'ici demain matin, je débaucherai 20 de vos clients et j'attaquerai 20 des vôtres.
Yarın sabah 20 tane müvekkilinin peşine düşeceğim diğer 20'sine ise dava açacağım.
- J'en ai rien à foutre d'Alex Williams.
- Alex Williams umrumda bile değil.
- Avec quelle main d'oeuvre?
Hangi insan gücüyle?
Rendez-moi mes clients, ou ce que vous lèguerez de Pearson Specter Litt ne seront que les cendres d'une boîte brûlée par vos soins.
Bu yüzden bana müvekkillerimi geri ver yoksa Pearson Specter Litt'teki tek mirasın firmanı toprağa gömmek olacak.
Ils me proposent plus d'argent que je n'en verrais dans toute ma vie et vous voulez que je refuse car ce qui serait arrivé à Chris - serait arrivé à d'autres? - Ce n'est pas hypothétique.
Hayatım boyunca görebileceğimden daha fazla bir para teklifi alıyorum ve sen, Chris'in başına gelenlerin başkalarının da başına gelmiş olabileceğini hissettiğin için bu parayı reddetmemi mi istiyorsun?
Elle l'a pris, au lieu d'aller au tribunal.
Mahkemeye gitmek yerine parayı kabul etti.
Oscar, aucune somme d'argent ne peut effacer la souffrance.
Oscar, dünyada acını dindirebilecek miktarda bir para yok.
Faire tout ce que vous pouvez pour vous assurer que personne d'autre ne la ressente.
Bu acıyı başkası da tatmasın diye elinden geleni yapmak.
Il ne s'agit plus d'argent ou de justice maintenant.
Bu da konunun paradan çok adaletle ilgili olduğu anlamına geliyor.
Il s'agit d'empêcher d'autres personnes comme lui de mourir.
Başka insanların da onun gibi ölmesini durdurmamızla ilgili.
Et ça peut être fait mais... même si c'est impossible... on se doit d'essayer.
Bunu başarabileceğimizi düşünüyorum fakat başaramayacaksak bile denemeliyiz.
Donna, je me suis excusée auprès d'elle.
Donna, özür diledim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]