Translate.vc / French → Turkish / Damar
Damar translate Turkish
2,822 parallel translation
Ce que les médecins appellent couramment la "maladie coronarienne", c'est une maladie causée par un dérèglement au sein des artères qui approvisionnent le coeur en sang.
Doktorların koroner damar hastalığı dediği hastalığa, genelde kalbe kan getiren damarların durumu sebep olur.
C'est cette "plaque" accumulée à l'intérieur de nos vaisseaux sanguins qui est la première cause de la maladie coronarienne.
'Plak'adı verilen bu içerik, kan damarlarımızın iç kısmında toplanır ve koroner damar hastalığının en büyük sebebidir.
René excellait en salle d'opération et en 1967 il fit sa première greffe d'artère coronaire à la clinique.
René ameliyathanede gerçekten parladı ve 1967'de ilk bypass grefini yaptı : koroner damar bypass grefi.
Cette procédure révolutionnaire consiste à prélever une veine sur la jambe du patient et à lui greffer sur le coeur afin de contourner l'artère bouchée.
Devrim niteliğindeki bu yeni işlem hastanın bacağından bir damar alarak, kalbin tıkanan koroner damarına dikmeye dayanıyordu, böylece tıkanıklık atlanarak kan etraftan dolaşıyordu.
Est-ce qu'on a jamais vu une chute de mortalité aussi importante grâce aux médicaments comme les statines?
Daha önce hiç kalp-damar hastalığı kolesterol ilaçlarıyla bu kadar düşen bir nüfus görmüş müydük?
! De pontage coronarien? Ou de stents?
Bypass ameliyatı veya damar açıcıyla?
Pendant les années 80 le Dr. Caldwell Esselstyn se démenait pour faire une étude sur les maladies des artères coronaires.
1980'lerin ortasında Doktor Caldwell Esselstyn koroner damar hastalığı üzerine bir çalışma hazırlamakla uğraşıyordu.
La conclusion que l'on a tirée de ces corrélations était claire : un régime alimentaire à base végétale, constitué principalement de céréales, graines, légumes, fruits et de très peu d'aliments d'origine animale, est toujours associé à un faible taux de mortalité
Bence tüm bu bağlantı analizlerinden çıkardığımız ana mesaj, tek bir mesaj. Tahıl, sebze ve meyveyi temel alan bitkisel beslenme ve çok az hayvansal gıda her zaman daha az kanser, inme ve koroner damar hastalığı ölümüyle ilintili.
Les cellules endothéliales sont au coeur du mécanisme responsable de l'inversement de la maladie.
Damar uzanma yönünde bu gerilemeye sebep olan biyolojik mekanizma : endotel hücreler.
Le Dr. Crowe eu de la chance. Dans 25 % des cas, le premier et seul signe de la maladie coronarienne est la mort subite.
Vakaların % 25'inde ani ölüm koroner damar hastalığının ilk ve tek belirtisi.
Un dysfonctionnement érectile est le premier signe d'une maladie cardio-vasculaire.
Ve ereksiyon bozukluğu aslında genel kalp damar hastalıklarının ilk klinik göstergesidir.
Cela vous informe que vous êtes atteint d'une maladie endothéliale et vasculaire, bien avant l'arrivée d'une crise cardiaque par exemple.
Size kalp krizi veya benzeri bir şeyin çok öncesinde, önemli bir endotel ve damar hastalığınız olduğunu bildiren şeydir.
Le sang circule dans tout le corps donc si vous êtes atteint d'une maladie cardio-vasculaire quelque part, elle est partout.
Gerçekten öyle değil. Kan vücudumuzun heryerine gider ; dolayısıyla, herhangi bir yerde damar hastalığı varsa her yerde hissedersiniz.
Les stents et les pontages coronariens traitent essentiellement les grosses obstructions artérielles.
Plaklar ve bypass ameliyatları temelde geniş damar tıkanıklıklarının tedavisinde kullanılıyor.
On dirait une fibre nerveuse.
Sinir damarı gibi görünüyor.
Pourquoi tu te sens obligé de l'énerver?
İlla damarına basmak zorunda mısın?
- Elle m'énerve.
Damarıma basıyor!
Vous voyez que ce garçon pousse à bout?
Çocuğun nasıl damarına bastığını gördün mü?
Ces émissions sont le coeur de cette industrie.
Öyle programlar bu sektörün can damarıdır.
"Le sang neuf est le coup de sang du sang de chaque société."
"Taze kan her firmanın kanının can damarıdır."
Et une faille semble se former sur l'axe qui les relie, comme s'ils s'affrontaient.
İki nokta arasında şekillenmiş bir damar gibi. Sanki birbirlerine çekiyorlar.
D'abord je dois faire du relationnel, avec des chirurgiens vasculaires.
Önce damar cerrahları ile muhabbet etmeliyim.
La cantine continuera de servir des hamburgers qui bouchent les artères.
Kantinde korkunç, damar tıkayan hamburger satılmaya devam edilecek.
Tu devras le maintenir et trouver la veine.
Onu zapt edebilmelisin, anne. Çünkü damarın yerini bulman lazım.
Et qu'il t'a poussée à bout.
Damarına bastığını falan da eklemen lazım.
La force de l'explosion a rompu son aorte.
Patlamanın şiddeti aort damarını delmiş.
Et le grand final... Une entaille de 6 cm, d'oreille à oreille, sectionnant l'artère carotide.
Ve büyük final için 6 santimlik kesik, kulaktan kulağa, şah damarını kesmiş.
Je veux pas sectionner de vaisseaux.
Damarını deşmek istemem. - Ne?
Une révélation aux proportions faramineuses, monsieur.
Damascan damarım tuttu diyelim bayım.
Cette personne est le pilier de Telamericorp.
Bu kişi Telamericorp'ın can damarıdır. Kahramanımdır.
La lame est passée à côté d'une artère, aux dires du docteur.
Doktorun dediğini göre neredeyse ana atar damarımı kesiyormuşsun.
Selon la base de données, ça sert à faire des ligatures.
Veritabanına göre bu bir damar bağlama cihazı.
Voici la veine lombaire qui suit la veine rénale.
İşte, oradaki böbrek damarının arkasındaki lomber damarı.
Le dispositif de ligature fonctionne de nouveau.
Dayan. Sanırım damar bağlama cihazını çalıştırdım.
Vous devez d'abord rattacher la veine rénale à la veine iliaque externe.
Devam edin. Peki, ilk önce böbrek damarını bağlamalısın. Onu ilyak damarına tuttur.
Reste à la surface, n'endommage pas l'artère radiale.
Yüzeyde kal, böylece ön kol damarını kesmezsin.
Ne pince pas le vaisseau.
Şimdi damarı sıkıştırma.
Tensiomètre, intraveineuses, antibiotiques.
Tansiyon aleti, damar içi sıvısı ve antibiyotikler.
Son potassium s'affole.
Köprücük kemiği damarı. Potasyum seviyesi tavan yapmış.
Tu as fait du bon travail avec la sous-clavière.
Köprücük kemiği damarında iyi iş çıkardın.
Après une semaine, je serais terré chez ma grand-mère à chercher une veine sur mon pénis.
Bir hafta içinde anneannemin evinde, penisim düğümlenmiş bir hâlde damar ararken bulursunuz beni.
Docteurs, quels vaisseaux sont à risque?
Pekâlâ doktorlar, burada hangi damar risk altında?
L'artère cérébrale postérieure.
- Arkada ki beyinsel atar damar. - 2...
Oh. Vous êtes toujours bien élevée et raffinée, Mais vous perdrez ça et deviendrez effrontée.
Demek hâlâ terbiyeli ve kibarsın ama yakında ar damarın çatlar, açılırsın.
C'est une rupture massive des vaisseaux, causée par une côte cassée, mais je n'en saurais pas plus tant que je n'aurais pas vidé la cavité.
Büyük bir damar patlamış. Muhtemelen kırık kaburgadan oldu. Bu boşluğu temizleyene kadar neyin neyi patlattığını bilemem.
Il a été disloqué durant l'attaque, a percé l'aorte, causant une déchirure catastrophique.
Saldırı sırasında yerinden kopup damarı delmiş ve feci bir yırtılmaya sebep olmuş.
Il lui faut des narcotiques.
Damar yolu uyuşturucuya ihtiyacı var.
Il faut clamper et ligaturer les deux extrémités.
Cole, şimdi klempleyip damarın iki tarafını da dikmeliyiz.
Le Dr Quinn t'a recousu l'artère.
Doktor Quinn, hekim, damarına dikiş attı.
Vérifiez les drains.
Pekâlâ, kanayan damarı kontrol edin.
Dr. Quinn, "femme médecin", ici présente vient de recoudre ton artère.
Doktor Quinn, hekim, damarına dikiş attı.