Translate.vc / French → Turkish / Damé
Damé translate Turkish
13,722 parallel translation
Vous confirmez ces dires, ma bonne dame Barjo?
Bu gördüklerine yemin eder misin Goody Nutter?
Je suis une pauvre vieille dame qui se couche après les vêpres.
Ben sadece akşam duasını edip yatan biçare, yaşlı bir kadınım.
Mais qu'en est-il de cette bonne dame, traînée ici pour nous convaincre de sa pureté, qui n'a rien fait de plus qu'avoir une souris et donner du plaisir à un homme en manteau brun?
Ama bu sevgili, yaşlı kadının temiz olduğuna ikna olmamız için şimdi buralara sürüklememiz, şişede bir fare saklaması ve kahverengi paltolu bir adama sakso çekmekten öte bir şey değilse?
- Oui m'dame?
- Simone? - Buyurun efendim?
♪ Il y avait une vieille dame qui avala un chat ♪
Kediyi yutan bir yaşlı kadın varmış...
Dame Kenna.
Leydi Kenna.
Je suis toujours content de savoir que j'ai fait plaisir à une dame.
Bir leydiyi memnun etmek beni mutlu eder.
- Dame Lola est en vie, saine et sauve, comme son fils, le fils du roi. - ou la position de Lola, s'il-vous-plaît
- veya Lola'nın nerede olduğunu biliyorsan, lütfen...
Même mes élèves de maternelle se sont mis à m'appeler "La dame aux sacs".
Kreş öğrencilerim bile bana "Çantalı Kadın" diyor.
C'est 2015. Vous, belle dame, vous êtes une artiste burlesque.
Sen güzel bayan bürlesk eğlence uzmanısın.
Marcus dit qu'il a eu un appel d'une dame dont le frère était programmeur chez Zooss.
Marcus. Dediğine göre, kardeşi Zooss'da programcı olan bir kadın aramış.
Ce groupe dame Lynne est vraiment difficile à prendre.
Grup yöneticisi Lynne tahammül edilmesi zor birisi.
J'ai fait une offre à cette dame, elle l'a refusée.
Kadına evi için bir teklif yaptım, kabul etmedi.
À cause de toi, une vieille dame est morte.
Yaptıkların yüzünden yaşlı bir kadın öldü.
Tu te rappelles la dame suicidée à cause de son chat?
-'Kedisi öldüğü için intihar eden kadını biliyorsun?
Une vraie dame.
Normal, küçük hanım.
C'est comme la dame avec la... la boîte.
Sanki o kutusu olan kadın gibi.
La dame avec la boîte.
Kutusu olan kadın.
Yeah, ça allait très bien jusqu'à une rencontre inopportune avec Dame Nature.
Evet, aslında tabiat ana ile karşılaşana kadar gayet iyi gidiyordum.
J'arrive, ma dame.
- Geliyorum leydim.
Hôpital Nôtre Dame de la Pitié Washington D.C
OUR LADY OF SORROWS HASTANESİ WASHINGTON, D.C.
À l'hôpital Notre Dame Des Regrets, à Washington, DC, le Docteur Dana Scully, travaille à améliorer les vies des enfants souffrants.
Washington'daki At Our Lady of Sorrows Hastanesi'nde Dr. Dana Scully, talihsiz çocukların hayatını düzeltmek için çalışıyor.
Je suis maintenant la Dame de la Ville.
- Artık, Şehrin Hanımefendisiyim.
Yes, Dame Riesen.
Emredersiniz, Hanımefendi Reisen.
La Dame de la ville a decidé de donner quelques étages du Wynn pour les V-1.
Şehrin Hanımefendisi, Wynn'in birkaç katını V-1'lere vermeyi düşünüyor.
La Dame de la Ville a donné trois étages du Wynn aux V-1s.
Şehrin Hanımefendisi V-1'lere Wynn'den üç kat verdi.
- Dame Riesen, vous allez bien?
- Hanımefendi Reisen, iyi misiniz?
Vous êtes la Dame de la Ville, la tête de ce cadavre en décomposition.
Sen, Şehrin Hanımefendisisin. Bu çürüyen cesedin başısın.
Il semble que tu as sous-estimé la Dame de la Ville.
Belli ki Şehrin Hanımefendisini hafife almışsın.
Elle était dame de compagnie, vous savez?
Kendisi bir nedimeydi.
Aucune de ses chaises ne ressemble assez à un trône pour la Dame de la cité? Assieds toi.
Bu koltuklardan birisi Şehrin Hanımefendisi için taht'a benzemiyor mu?
Vous m'avez appelé, Mme La Première Dame?
Zili siz mi çaldınız, Bayan First Lady?
Je refuse d'être Première Dame.
First Lady olma işinde yokum.
Elle a dit à cette dame que j'étais le junkie du quartier.
Bu hanıma, mahallenin esrarkeşi olduğumu söylemiş.
On est venu chercher la dame de compagnie d'Henriette ce matin.
Bu sabah Henriette'in hanımını almışlar.
Donc... vous êtes la dame dont le mari... non?
Yani... Siz şu adamın karısısınız değilmi?
Désolée, Dame Riesen, nous avons un problème.
Üzgünüm, Bayan Riesen, bir sorunumuz var.
Je préfère ne rien dire devant une dame. Nous connaissons bien M. Barrow.
Ama bir hanım buradayken daha fazla şey söylemeyeyim.
mais je l'aime beaucoup.
Ama onu severim. "La Belle Dame sans Merci." ( Merhameti Olmayan Güzel Kadın )
La Belle Dame sans merci.
Ne demek o?
Combien de temps t'as parlé a cette vieille dame, espèce de taré?
O yaşlı kadınla ne zamandır konuşuyordun garip herif?
Bec et moi on avait l'habitude d'avoir tant de plaisir, mais quand je rentre maintenant Je ne peux jamais gagner, car elle parle de comment elle s'attelle au pouvoir de donner la vie elle-même, alors qui ça intéresse que j'aie fais en sorte qu'une vieille dame soit capable de planter des bulbes au printemps prochain?
Bec'le eskiden çok eğlenirdik ama şimdi eve döndüğümde hiç kazanamıyorum, çünkü sürekli hayatın gücünü topladığından bahsedip duruyor öyle olunca, ihtiyarın tekinin önümüzdeki baharda bahçe ekeceğini atlatsam kim takar!
- Comment est-Dame Edith?
- Leydi Edith nasıl?
Si vous êtes prêt, Mon Seigneur. Ma dame?
Hazır mısınız lordum, leydim?
Éventuellement, ce dont ils se souviendront sera combien ils t'aimaient comme leur première dame.
Sonunda tek hatırladıkları şey seni First Lady olarak ne kadar sevdikleri olacak.
- Venez avec moi à l'arrière du magasin, s'il vous plaît m'dame?
- Benimle arkaya gelir misiniz?
- Oui, m'dame.
- Evet, hanımefendi.
Eh, ce comportement "oui, m'dame"...
Bak bu "Evet, hanımefendi" numarası...
Oui, m'dame.
Tamam hanımefendi.
- Désolé M'dame.
Üzgünüm, hanımefendi.
Hé ma p tite dame, on se détend!
Hemen! - Bayan, sakin ol!