Translate.vc / French → Turkish / Dealer
Dealer translate Turkish
2,408 parallel translation
Jason, est le plus gros dealer du quartier. C'était un de mes gars à "Scrubs". Cinq mois en détention provisoire, puis ils l'ont juger "non coupable".
- Thompson, hapisten yeni çıktı 5 ay yattı ve sonra çıkardılar en az 10 yıl kalmalıydı
Vous pourriez envoyer vos assistants chercher du linge propre, le Miami Herald, et le Cleveland Times?
Niye asistanını yeni çarşaf almak için Miami Herald'a ya da Cleveland Plain Dealer'a göndermiyorsun?
Et tu ne sais pas où le dealer local gardait ses réserves?
Yerel torbacının zulasını nereye sakladığını bilmiyor muydun?
Teddy Sextramp, que j'ai rencontré en même temps qu'un dealer et la police, et avec qui j'ai volé des trucs comment peux-tu regarder, moi, une inconnue comme ça?
Teddy Sextramp, uyuşturucu satıcıları ve polislerin yanında tanıştığım ve hırsızlık yapmaya gittiğim adamsın. Ama ben yabancılara bu şekilde bakmaya alışkın değilim.
Tu viens aussi de rendre visite à ton dealer.
Ayrıca daha birkaç saat önce uyuşturucu satıcını gördün.
Ton dealer? Ça attendra.
Alice, her ne istiyorsa bekleyebilir.
Kris Echols est un dealer.
Kris Echols meth satan patenci serserinin tekiymiş.
Que faisait Rosie avec un dealer?
Rosie'nin hap satıcısıyla işi ne?
Il nous a rejoints, mais on n'aurait pas été dans cette situation s'il n'était pas parti pour tenter de sauver un dealer de drogues.
Tamam, geldi ama en başta gitmeseydi o durumda olmazdık. Gidip de torbacı herifin tekini kurtarmak istemeseydi o olay yaşanmazdı.
Si t'avais parlé de moi, elle aurait dit : "Quoi, le dealer?"
Benden bahsetseydin hemen "torbacı" diyecekti.
- Ce type, c'est un dealer!
- Uzak dur o torbacıdan!
Qui ça? Le dealer?
Torbacıyla!
Zoé Brant... vous purgez votre quatrième année sur sept pour avoir presque battu à mort votre dealer.
Zoe Brant... Uyuşturucu satısını öldürmeye teşebbüsten dört yıldır hapiste.
Cette affaire est connectée à un dealer nommé Neil Cavell.
İşin altından da, Neil Cavell adında bir uyuşturucu kaçakçısı çıkmış. - Bir bu eksikti!
Il appartient à Jesus Milic, un dealer de drogue serbe.
Jesus Milic adında Sırp bir emlak komisyoncusuna ait.
- Moi, dealer?
- "Tutuyorsun" derken?
Qui est le plus grand dealer de cocaïne du West Side.
Batı Yakası'nın en büyük kokain tüccarıydı.
Il ne s'agit pas d'un petit dealer de bas étage.
Bu köşede uyuşturucu satan bir adam değil.
Au fait, votre avocat va vous dire que ça se passe comme ça. Ensuite, le dealer vous retrouve, il vous découpe en morceaux
Ha bu arada, avukatın sana yüzde yüz bunun bir oyun olduğunu söyleyecek.
Leur dealer était bien dans le parc.
Uyuşturucu satıcısını parkta söyledikleri yerde buldum.
Tu m'as fait venir ici pour te voir arrêter un dealer?
Bana onca yolu bir uyuşturucu satıcısını basmanı seyretmem için mi getirttin?
Mes voisins penseraient que je suis un dealer de drogue.
Komşularım uyuşturucu satıcısı olduğumu düşünürler.
Je connais un dealer qui garde l'argent de son boss yakuza.
Yakuza patronundan para saklayan bildiğim bir uyuşturucu satıcısı var.
Un de mes cousins était dealer.
Kuzenlerimden biri satıcıydı.
L'autre mec, Juan Molina, est un dealer cubain.
Diğeri de, Juan Molina, Küba'daki başlıca uyuşturucu tacirlerinden.
Ce mec... Je suis pas sûr, mais je pense que c'est un dealer.
Bence şu çocuk satıcı ama emin değilim.
J'ai déjà un dealer.
Benim torbacım var zaten.
J'ai perdu 28 ans à fumer et 7 autres à dealer.
28 yıl kullandım. Yedi yıl da sattım ve teslimat yaptım.
Le dealer du parc est maintenant un agent avec un biper et un flingue.
Parktaki yaşlı torbacının artık çağrı cihazı ve tabancısı olan aracısı var sadece.
Ivory Fong, un Chinois-Jamaïcain qui n'a plus de dealer mais fait pousser...
Çinli-Jamaikalı Ivory Hong. Artık aracısı yokmuş. Tek bölgede çalışıyormuş.
Un dealer a plus de chances de mourir qu'un condamné à mort - au Texas.
Trevor, uyuşturucu satarken ölme riski Texas'ta ölüm cezası alan birine göre bile daha fazladır.
Quel dealer demande l'heure à un flic, avec une valise pleine d'herbe?
Hangi uyuşturucu satıcısı elinde bir çanta otla polise saatin kaç olduğunu sorar ki?
Je veux rester sobre au cas où l'on doit séparer Joy de son dealer.
Joy'la satıcıyı ayırmamı gerekirse diye kafayı bulmak istemiyorum.
Donc, ce soir, Denny le dealer, à qui t'a volé le bâtiment, m'a rendu une petite visite au magasin.
Binasını çaldığın uyuşturucu satıcısı Denny var ya bugün dükkâna geldi.
Je devais approcher un dealer qui vendait chez eux. J'ai eu un champignon!
İşini pedikür maskesi altında yapan bir uyuşturucu satıcısını takip ediyordum.
Je suis dealer.
Ben uyuşturucu satıcısıyım değil mi?
Lone Vengeance a tabassé un dealer. Et là, il met le feu à un camion d'écrans plats.
Yalnız İntikam, bir uyuşturucu satıcısını dağıtmış ve burada da bir kamyon dolusu çalıntı televizyonu yakarken görüyoruz.
La Police de Boston a ouvert la porte de la prison et remis en liberté un dealer meurtrier.
Boston Cinayet Masası dedektifleri hapishane kapısını açtı ve uyuşturucu satıcısı bir katili tekrar sokağa saldı.
Ils avaient aussi arrêté le dealer Terrance Jones...
Bu iki ismi, Terrance Jones'un... Herkes baksın!
Un dealer de Phoenix.
Phoenix'li bir uyuşturucu satıcısı.
Je comprends pas... Comment un dealer a récupéré mon arme?
Burda anlamadığım nokta- - benim silahımın uyuşturucu satıcısında ne işi var?
Les études t'ont fait comprendre qu'il y a sûrement mieux à faire que devenir dealer de drogue?
Üniversitede, belki sana... dışarıda uyuşturucu satıcısı olmaktan... daha rahat bir hayat olduğunu anlatmadılar mı?
Dealer de crack.
Uyuşturu satıcısı.
Les détectives aux homicides de Boston ont ouvert la porte de la prison et ont laissé un meurtrier dealer de drogue retourner dans la rue.
Boston cinayet bürosu dedektifleri bir hapis kapısını açıp, Uyuşturucu satıcısı bir katili sokağa bıraktı.
Vous vous en souviendrez comme ceux qui ont un jour arrêté le dealer de drogue Terrance Jones...
Bu ikisini önceki Terrance Jones davasından hatırlarsınız...
Le dealer de drogue avec le plus d'antécédents est Xavier Sardina.
En kıdemli uyuşturucu satıcısı, Xavier Sardina.
J'ai l'air d'un dealer.
Yakışmış dostum! Torbacılara benziyorum.
Avant la têmpete, J'étais un dealer Je lui fournissait tout.
Fırtınadan önce ben sıradan bir torbacıydım.
J'ai commencer par dealer deux trois trucs pour mes potes.
Arkadaşlara birkaç mal satarak işe girdim.
Je voulais devenir... le plus gros dealer.
En iyi satıcı olmak istedim.
Dealer?
Torbacı mı?