Translate.vc / French → Turkish / Der
Der translate Turkish
7,482 parallel translation
Je ne suis pas en train de parler de ce supermarché bidon, je parle des bonnes friandises allemandes. Der Gummi. Ramène du monde.
Süper marketteki boktan sakızları demiyorum kaliteli Alman sakızlarını diyorum.
Les français appelle l'orgasme "la petite mort"
Fransızlar orgazma "la petite mort." der.
Échec et mat.
- Şah der.
Les Noirs disent comme ça. Baisse ta "culonne".
- Siyahiler böyle der : "Donla'nı çıkar."
Les Blancs disent comme ça.
Beyazlar böyle der :
Voulez-vous m'appeler Mon Père?
- Bana Peder der misin?
Lui, c'est Kenneth, mais on l'appelle Yo-Yo.
Bu Kenneth ama herkes ona Yo-Yo der.
Mon nom est Katsurou Ryouichi, mais mes amis m'appellent M Gus, junior.
Benim adım Katsurou Ryouichi ama arkadaşlarım bana Bay Gus, Jr. der.
Puisque tu demandes ce que j'ai dit était " quand elle monte sur la balance, ça dit :
Madem sordun dedim ki : Bu tartıya çıktığında tartı'teker teker lütfen'der.
A la seconde où je veux m'en débarrasser, tu retravailles dessus?
Onu atalım der demez, gelmiş çalışıyorsun.
Tous les jours il arrive et dit "Bonjour".
Her gün gelir ve günaydın der.
Au déjeuner, il mange un sandwich à la dinde et dit "retournez au boulot".
Öğle yemeğinde hindili sandviç yer ve işinizin başına dönün der.
À la fin de la journée, chaque fois c'est "À demain".
Ve her günün sonunda yarın görüşürüz der.
Qui prononce orange "oange"?
Kim turuncuya turruncu der?
Mes amis m'appellent "Le Chat".
Arkadaşlarım bana "Kedi" der.
Peut-être "aïe".
- Belki de "ay" der.
Tu dis oui et tu trouves des solutions.
Evet der ve karar verirsin.
Tous les fainénants qui ne peuvent rien faire, se disent peintres.
Bir işe yaramayan her serseri kendisine ressam der.
- Moi? La coccinelle m'appelait "mon lapin".
Pekala, şey, uğurböceği bana tatlım der.
"On est bien là où on est", qu'il dit.
"Olduğumuz yerde iyiyiz", der hep!
Vous savez, dans le "Brady bunch", [série US des années 70] quand ils disent qu'ils vont faire quelque chose, ils s'y mettent tous et le font.
The Brady Bunch'ta herkes bir şeyler yapalım der işe koyulurlar ve yaparlar.
Certains disent que la seule lumière qui brille dans le château éclaire l'ombre du roi autrefois puissant dans la chambre de son enfant, mais comme les bêtes impitoyables ont pris le contrôle du royaume du roi déchu, loin de se douter que lui et son frère
Bazıları der ki, kalede parlayıp bir zamanların güçlü kralının gölgesini ortaya çıkaran tek ışık çocuğu için ayırdığı odadan gelirmiş. Ancak bilmedikleri şey, acımasız canavar düşen kralın topraklarında güç kazandıkça kral ve ağabeyi düşmanları tamamen ortadan yok olmadıkça rahat bir nefes alamayacaklardı.
Mes amis m'appelle Oliver, et tu es rayonnante, comme toujours.
Arkadaşlarım bana Oliver der. Her zamanki gibi göz alıcı görünüyorsun.
Dans l'Évangile selon Saint-Jean, Jésus dit : "Je suis venu pour que les brebis aient la vie, la vie en abondance."
Yuhanna İncili'nde onuncu bölümün onuncu ayetinde, İsa der ki "Ben herkes yaşamı tam mânâsıyla yaşasın diye geldim."
Oui, non, mais c'est ce que tout le monde dit juste avant qu'ils en aient un.
Evet ama ilk kazalarından önce herkes bunu der.
Allez viens par ici, toi! "
Gel bakayım buraya! " der.
Si on te met la pression, dis que tu déballes tout. Il te lâchera.
Sana baskı yapmaya başlarlarsa, her şeyi açığa vururum der, onları tehdit edersin.
"elle a pas l'air grosse?". Et moi j'ai dit : "non, on dirait un rat-taupe nu".
Hemşireler "Şişmanlamış gibi durmuyor mu?" der gibi bakarken ben "Çıplak bir fareye benziyor" diye düşündüm.
Certaines personnes m'appellent Kaminski qui déchire.
Bazıları Muhteşem Kaminski der.
Dit quelque chose comme, "Vivian, je t'aime, mais nous devons parler d'Ottawa".
Vivian, seni seviyorum ama Ottowa hakkında konuşmamız lazım der gibi.
Alors il se penche, et il est genre, "j'ai un calibre dans la bagnole".
Onlara doğru ilerliyorlardı, ve o "arabada silah var" der gibi görünüyordu.
Tout le monde m'appelle Mme Fitz.
Herkes bana Bayan Fitz der.
Et Daniel, hein? Que va-t-il dire?
Daniel ne der peki?
Peux-tu m'appeler Berlin... comme tout le monde?
Diğer herkes gibi sen de bana Berlin der misin?
Rayetso exige qu'aucun méfait ne soit impuni.
Rayetso der ki hiçbir günah cezasız kalmamalıdır.
Et tout le monde m'appelle "Berlin".
Herkes bana Berlin der.
Et Chris?
Peki ya Chris ne der?
Il est un jour dans la vie d'un homme où celui-ci dit à son fils, "Je veux que notre histoire aille plus loin."
Chris vakit gelir, her baba oğluna bakar ve "Bunu bir sonraki aşamaya geçirmek istiyorum," der.
Les gens sont genre "c'est qui?"
İnsanlar "O da kim?" der.
Moi gisant mort? Vous êtes entrée sans autorisation? Avec cette vieille rancune que vous portez?
Bana karşı beslediğin o büyük kinle buraya izinsiz şekilde girip beni öldürünce, patronların bu işe ne der sence?
Le Proverbe 22 : 6 nous dit de
"Atasözleri" 22 : 6 bize der ki...
Et tu sais ce que le règlement dit à propos d'un membre du comité mettant en oeuvre une modification sans approbation?
Komitedeki bir üyenin onaylanmamış bir değişikliği yürürlüğe sokması hakkında kanunlar ne der biliyor musun?
Et un des moines dit à l'autre moine...
İlk keşiş diğerine der ki...
La direction nous dit d'acquérir les terres, on les acquiert.
Yönetim, bölgeyi ele geçirin der, biz de geçiririz.
Mais tout le monde m'appelle Bunchy.
Ama herkes Bunchy der.
Elle te dit quand tu dois est supposé éviter une situation. Mais tu ne l'écoutes jamais.
Bazı durumlardan kaçınmalısın der.
C'est comme si tu avais dit :
Sesin "Şunu hemen bitirelim mi?" der gibi çıktı.
Aujourd'hui c'est un va.
Bir de millet iş modelini salaklar bile anlar der.
King, pour les amis.
Arkadaşlar bana Kral der.
Qui dit ça?
Kim böyle bir şey der?
"Tu ne tueras point."
İncil der ki, "Öldürmeyeceksin."