Translate.vc / French → Turkish / Deux
Deux translate Turkish
233,900 parallel translation
Patricia a eu des yeux. Deux nouveaux Cornetto.
Babacığım, sana tiyatromu göstereyim mi?
Mon patron insiste pour que je travaille sur sa campagne tous les deux ans.
Patronum her iki yılda bir kampanyasında çalışmamda ısrarcı.
Je n'ai pas eu de ping depuis plus de deux heures.
İki saatten fazladır bir dönüş almadım.
Je me suis ennuyé pendant ces quelques heures de ma vie, donc on a tous les deux perdu gros.
Ben de hayatımın geçmiş bir kaç saati sıkıntıdan patladım yani ikimiz de bu iş için çok çaba sarf ettik.
Je dois y aller, mais je vous laisse tous les deux pour discuter des problèmes.
Benim çıkmam lazım ama sizi konuşmak üzere baş başa bırakacağım.
Du cèdre traité sur le pont, de la fibre de verre thermoplastique- - les deux flottent bien.
Güverte işlenmiş sedir, termoplastik fiberglas ikisi de su üstünde iyi durur.
Vous coopérez, vous prenez deux ans.
- İşbirliği yaparsan, iki yıl yatacaksın.
Deux ans?
- İki yıl mı?
Deux filles m'ont invité à la danse de la St Valentin.
İki kız, sevgililer günü dansına gitmeyi teklif etti.
Prend les deux.
İkisini de götür.
Seulement deux pourcent des amours d'enfance finissent ensemble.
Çocukluk sevgililerinin sadece yüzde ikisi birbirinden etkilenir.
Ralph a été invité à la danse de la St Valentin par deux filles différentes et il ne sait pas quoi faire!
İki kız Ralph'a sevgililer günü dansına gitmeyi teklif etmiş ve o ne yapacağını bilmiyor.
Il y a deux semaines, un agent de la CIA en Sardovie a été tué, et son disque contenant les noms des Sardoviens nationaux espionnant pour les Etats-Unis a été volé.
İki hafta önce, bir CIA ajanı Sardovia'da öldürüldü ve içinde ABD'ye casusluk yapan Sardovia vatandaşlarının listesi olan bir taşınabilir bellek çalındı.
La liste de leurs identités est cryptée mais les Sardovians ont déjà réussi à craquer deux ou trois noms.
Kimliklerinin listesi şifreliydi fakat Sardovialılar bir kaç ismin şifresini çözmeyi başardılar bile.
Deux de nos informateurs ont été tués.
- Muhbirlerimizden ikisi öldürüldü.
"Haricot vert" c'est deux noms.
"Taze fasulye" iki sözcük.
Scorpion a réservé un vol pour Sardovie dans deux heures.
Scorpion'a iki saat sonra Sardovia'ya kalkan bir uçakta yer ayırtıldı.
Deux d'entre vous joueront dans ce tournoi.
İçinizde iki kişi o turnuvaya katılacak.
Ça fait deux.
İki eder.
Le premier tour va commencer dans deux minutes.
Birinci tur iki dakika içinde başlayacak.
Deux rencards, une seule soirée.
İki randevu, tek dans.
On ne peut qu'imaginer les stratagèmes psychologiques avancés dans lesquels se trouvent ces deux talentueux joueurs.
Bu iki yetenekli oyuncunun giriştiği gelişmiş psikolojik mücadele ancak hayal edilebilir.
Donc, nous avons tous les deux pensé au Gambit de l'évêque au même moment.
- İkimizin de aklına Fil'in Fedası geldi.
Et il n'en resta que deux.
Ve sonra baş başa kalmışlardı.
Il pensait que le programme soviétique d'armes biologiques menaçait les deux pays.
Sovyetlerin biyolojik silah programının iki ülke için de tehdit oluşturduğunu düşündüğü için yaptı.
Il y a deux accès à l'autoroute, de là-bas. Ils pourraient, mais...
Buradan otoyola çıkan iki iyi yol var o yüzden izleyebilirler ama...
Voilà un steak. Même deux, si tu veux.
İstersen ikisini birden al.
On a attendu deux jours et le garde nous a dit que mon père n'avait pas le droit aux visites.
Sonra gardiyan gelip diyor ki babamın ziyaretçilerle görüşmesi yasak.
On en a deux autres que l'on va lancer cette semaine.
Bu hafta sunacağımız birkaç tane daha iş var.
Très bien, disons qu'après deux mois comme ça on soit chanceux et l'un de ces types, un commercial, soit prêt à travailler avec nous.
Tamam, diyelim ki bu olaya birkaç ay daha devam ettik şansımız yaver gitti ve bu adamlardan biri rasgele bir satış temsilcisi yani, bizimle çalışmayı kabul etti.
Ils se voient vraiment beaucoup tous les deux.
Sık sık görüşmeye başladılar.
Nous tenons tous les deux à lui.
İkimiz de önemsiyoruz.
On n'a pas été seuls tous les deux en presque deux semaines.
Neredeyse iki haftadır baş başa kalamıyoruz.
- J'ai prévenu le conseil hier soir. Ils réuniront un comité. Je ne pars que dans deux mois.
Üstlerime daha dün gece söyledim, atama komitesi kurulacak gitmeme daha iki ay kadar var.
Votre pays, mon pays, pour moi, le plus important c'est que les deux se comprennent et s'entendent.
Sizin ülkenizle bizim ülkemiz benim için iki tarafın da birbirini anlaması ve anlaşması önemli.
Vous aurez des problèmes dans les deux cas.
Bence her türlü sıkıntı çekeceksiniz.
On imagine mal les problèmes d'adaptation, là-bas, pour deux ados américains.
İki Amerikalı çocuğun oradaki hayata alışmaya çalışırken yaşayacağı sorunları hayal etmesi zor.
S'il est admis, il passera deux mois à l'internat, puis ce sera les vacances et à nouveau deux mois à l'internat et à nouveau les vacances.
Kabul edilirse birkaç ay orada kalacak sonra eve dönecek, ardından birkaç ay daha gidecek peşine tekrar eve dönecek.
Elle garde sa petite fille deux matinées par semaine.
Haftanın iki günü, sabahları torununa bakıyor.
L'homme que vous recherchez... est en prison pour deux autres meurtres à San Quentin, et il s'appelle Wes Gillian.
Aradığın adam, San Quentin'daki başka iki cinayet yüzünden hapiste yatıyor. Adı da Wes Gilliam.
Lucy, le meurtrier de Jessica a tué deux autres femmes.
Lucy, Jessica'nın katili iki kadını daha öldürdü.
Écoute, tout ce qu'on a à faire... c'est de s'assurer que ces deux-là ne fassent rien ce soir.
Bak tek yapmamız gereken... bu ikisinin birlikte takılmasını engellemek.
Peut-on avoir deux rhum coca, dont un avec du citron?
İki rom ve kola alabilir miyiz? - Birisi limonlu olsun. - Evet.
Deux rhum coca, un avec du citron.
İki rom ve kola, birisi limonlu.
Regarde moi ces deux là.
Şu ikisine bir bakar mısın?
La vie de ma femme est dans la balance de ces deux idiots en train de flirter.
Karımın hayatı şurada flört eden iki salağın ellerinde duruyor.
Non, ce sont juste deux personnes qui stupidement décident de baiser dans une chambre d'hôtel, et ma femme meurt à cause de ça.
Hayır, bu sadece yanlış karar vermiş iki aptalın otel odasında sevişmesi ve karımın ölümüne sebep olmasından ibaret.
Elle vit dans un deux pièces avec son fils.
Çocuklarıyla tek katlı bir evde yaşıyor.
Vous en avez perdu deux.
İki tane kaybettiniz sonuçta.
Ils sont à plus de deux heures
- Bizde iki saatten fazla uzaklıktalar.
- Dans deux mois.
- İki ay sonra.