Translate.vc / French → Turkish / Différences
Différences translate Turkish
820 parallel translation
Eh bien, je vous apprendrai moi à faire des différences!
Pekâlâ, sana yapman gerektiğini öğreteceğim.
C'est l'ennui à l'armée : Il n'y a pas de différences.
- Ordunun kötülüğü bu fark gözetmiyor.
Ce diagramme expose les différences en cas d'émission différée.
Felaketlerin oluş saatleriyle kaydedilmiş yayınların saatlerini gösteren bir çizelge hazırladım.
Nous avons eu des différences d'opinion sans importance jusqu'ici.
Bazı fikir ayrılıklarımız oldu ama çok önemli değillerdi.
Les différences doivent être si petites que personne ne saura.
Farklar çok az olacak ve kimse bilmeyecek.
Cet uniforme... Il permet d'effacer les différences.
O üniforma büyük bir dengeleyici.
Nous régler nos différences selon les droits de l'homme.
Aramızdaki farklılıkları insanlık onuruna uygun olarak çözmeye çalışabiliriz.
Quand les temps sont difficiles, les femmes oublient les différences.
Farkındamısın sorunlar bizi daha da kadın yapıyor Farklılıkları unutuyoruz.
Il est impossible que quelqu'un se fasse passer pour votre oncle sans que vous, ou votre tante Eleda ou même moi... ne décelions un million de petites différences.
Hiç kimse, Eleda yengen de dahil ufak tefek de olsa milyonlarca hata yapmadan amcanın rolüne bürünemeyiz.
Et qu'importe nos... Nos différences, j'ai bien peur que j'oublie les politesse d'usage.
Bizi ayıran sebepler her neyse, ben bunları unutmaya hazırım.
Toutes les différences entre les gens sont inventées.
İnsanlar arasındaki bütün bu farklar uydurma.
Inutile de prétendre que les différences n'existent pas, c'est faux.
Farklılıkları yokmuş gibi yaşamak işe yaramaz.
Il n'y a pas de différences.
Hiç fark yok.
Tout m'étonne chez vous. Vos différences de classe par exemple.
İtalya'da kafamın anlam veremediğim pek çok şey var, özellikle büyük sınıf farklılıklarına.
De petites différences entre certains hommes nous ont permis d'avoir la bombe atomique avant Hitler.
Birkaç adamın atom bombasını Hitler'den önce bulmamızı sağlaması küçük bir olağan dışılıktı.
Parlez-moi... de ses différences avec notre monde.
Oradaki yaşam buradakine göre nasıldır anlatın.
Il va vous surprendre Mais entre vous et moi, il n'y a que peu de différences.
Seni şaşırtacağım ama seninle aramızda çok az fark var.
Mais nos différences sont intéressantes.
Ama bazı çok ilginç farklarımız var.
Ensuite, nous pourrons parler de nos différences.
Sonra farklılıklarımızı tartışabiliriz.
Je ne parle pas de différences idéologiques mineures.
Küçük ideolojik farklardan bahsetmiyorum.
Je suis prêt á balayer toutes nos différences mais toi, tu refuses.
Farkları konuşup ortamı yumuşatmayı çok isterdim ama sen reddediyorsun.
Et la façon dont nos différences se mêlent pour créer sens et beauté.
Ve farklılıklarımız bir anlam ve güzellik yaratmada yollarımızı buluşturuyor.
Les Vulcains sont fascinants de différences et ce à bien des égards.
Görünüşe göre Vulcanlar büyüleyici bir şekilde farklılar, birçok açıdan.
Quelles que soient nos différences, c'est à nous de décider.
Farklılıklarımız ne olursa olsun, hepimiz insanız.
Mais pas en éliminant nos différences.
Ama başkaldırıyı engelleyen bir birliğe değil.
Nos voix ne sont pas à l'unisson, mais nos différences sont plus d'accent que fondamentales.
Seslerimiz uyumlu çıkmıyor ama farklılıklarımız özde değil, sözde.
Les différences d'opinion doivent être tolérées, sauf si elles sont trop différentes.
Görüş farklılıkları hoş görülmelidir. Ama sadece çok aşırı olmadıklarında.
Il y a beaucoup de différences sensibles.
Gözlemlenebilir farklılıklar.
Quand nous sommes arrivés à Magdalena, nous ne ressentions que nos différences.
Magdalena'ya ilk geldiğimde kendilerini suçlu hissediyorlardı.
Oubliez vos différences et joignez-vous à nous pour combattre nos ennemis.
Düşünün bir kere! Japonlara karşı direnişe sizde katılın!
Quand les hommes vieillissent, leurs différences s'accentuent.
Bunu biliyordunuz, değil mi? Yaşlı insanlar çürür ve her biri benzer hale gelir.
Elles ont une forme humanoïde, mais beaucoup de différences internes.
Hoşgeldiniz. İnsansı formlar, ancak ayrıntılarda pek çok farklılık var.
Tous dans l'Union, toutes différences effacées, et plus besoin de parler de la guerre.
Hepimiz piyasadayız... tüm farklılıklar unutuldu... savaşı anımsatmanın gereği de yok.
En vous accrochant à un dogme impérialiste désuet qui cultive les différences sociales et économiques dans notre société!
Toplumumuzdaki ekonomik ve sosyal farkları devam ettiren... çağdışı emperyalist dogmaya sığınarak!
Les différences entre un garçon et une fille sont énormes.
Bunun nedeni, oğlanlarla kızlar arasındaki farklılıkların... çok belirgin olmasıdır.
éthique et intellectuelle, créée, que vous le vouliez ou non, par le sang et les différences de classe.
Beğensen de, beğenmesen de bu durum kan bağı ve sınıf ayrılıklarından kaynaklanır.
Quand il s'agit de conquérir, d'opprimer, de prendre ce qui n'est pas à eux, il n'y a pas de différences entre les Chrétiens et les Païens.
Fethetmek, zulmetmek, kendilerine ait olmayan bir şeyi almak istediklerinde, Hrıstiyanlar ve kafirler arasında hiçbir fark yoktur.
Nous avons fait face à l'ennemi pour la première fois hier soir... juste à notre porte... et nous nous sommes rassemblés... balayant nos différences et continuant dans le vrai esprit américain.
Geçen gece ilk kez, hem de kendi bahçemizde düşmanla yüz yüze geldik ve birlik olduk, anlaşmazlıkları bir kenara koyduk ve Amerika'nın gerçek ruhunu yaşattık.
Si l'on compare les os, les muscles, les molécules... il n'y a pas de grandes différences entre les singes et les humains.
Kemik, kas ve molekülleri dahi karşılaştırdığımızda, maymunlar ve insanlar arasında önemli bir fark göremeyiz.
Un extraterrestre qui étudierait les sociétés humaines... constaterait peu de différences... mais beaucoup de ressemblances.
Fakat dünyadışı bir varlık için... insanlar arasındaki farklılıklar benzerliklere nazaran son derece önemsiz...
La question est, pourquoi est ce si différent en électrodynamique, comment ces petites différences, ces petits termes qui sont différents dans l'équation, produisent des effets si différents, entièrement différents?
Soru ise, bunun elektrodinamikte neden bu kadar farklı olduğudur. Nasıl oluyor da denklemdeki bu kadar küçük terim farklılıkları, tamamen farklı etkiler üretebiliyor.
L'uniforme est censé supprimer les différences.
Sözde üniforma herkesi aynı kılmalı.
Eh bien... il y a des différences d'opinion à ce sujet.
Şey... Kanımca bu konuda değişik fikirler var.
Vous avez dû noter un tas de différences entre l'homme que vous êtes, M. Osborne, et l'homme que je suis.
Sizinle benim, ne kadar farklı olduğumuz gözünüzden kaçmamıştır.
Nous espérons que d'autres poissons suivront l'exemple de ces derniers, afin qu'à l'avenir, tous les poissons du monde vivent en harmonie et dans le respect, en mettant de côté leurs petites différences, qu'ils cessent de se bouffer entre eux et vivent ainsi dans un monde meilleur ainsi que tous ceux qui les aiment.
Umarız diğer balıklar da, gelecekte... filmde yer alanların izinden giderek, dünyadaki bütün balıkların... uyum ve karşılıklı anlayış içinde yaşamalarını... ve anlaşmazlıkları unutup birbirlerini yemekten vazgeçerek... bütün balıklar ve balık sevenler için parlak bir gelecek kurulmasını sağlar.
Je pensais qu'à part nos différences raciales, on était deux vieux amis, deux Californiens.
Şurada bir kaç arkadaş, Irksal farklılıklar bir yana birlikte olduğumuzu sanıyordum. İkimiz de California'lıyız.
Il y a des différences...
Farklı.
C'est le moment d'oublier nos différences... et de nous retrouver pour qu'on puisse... se retrouver.
Bir araya gelmek için dargınlıkları unutup- - Bir araya gelmek için bir gün.
Non! Entre elle et Inès... Il y a autant de différences... je sais pas moi... que...
Inès'le aralarında bir gramofonla radyonunki kadar fark var.
Les différences de brûlures ne nous ont pas échappé.
Ama Haydut direksiyonun arkasına mıhlanmış.
Y a des tas... de différences.
Ve şunlar...