English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / French → Turkish / Dire

Dire translate Turkish

352,209 parallel translation
Je me demandais si vous pouviez me dire comment régler ça.
Nasıl tamir edebileceğimi söyler misiniz diye- -
- Je suis sûr que c'est... temporaire mais ça veut dire qu'on est... coincés sur Mars pour l'instant.
- Eminim geçici bir şeydir ama bu süre zarfında Mars'ta sıkıştık demek oluyor bu.
Peut-être pourriez-vous tout nous dire?
Biraz karışık. Belki bize her şeyi anlatırsın.
Eh bien, j'oserai dire que l'armée britannique est plus qu'une alumette pour une bande de crocodile bipèdes.
Eminim ki İngiliz Ordusu bir avuç timsahla çok rahat başa çıkabilir!
C'est traditionnel de dire, à ce moment-là, "trop calme".
Bu zamanlarda sessiz olduğunu söylemek gelenek haline geldi.
C'est un truc à dire à vos enfants.
Çocuklarımıza resmen Marslıları anlatacağız!
Je veux dire... des martiens!
Çok acayip, değil mi?
Voulez-vous dire que vous pouvez l'aider?
Ona yardım edebilir misiniz yani?
Pourquoi dire l'inverse?
- Niye hissetmiyorlar dedin madem?
Quand allez-vous me le dire?
- Ne zaman anlatacaksın peki?
Parce que je risquerais de vous le dire.
- Çünkü ısrar edersen söyleyebilirim.
Difficile à dire, je... Je suis dans deux esprits.
Söylemesi zor, ben iki zihnin içindeyim.
Je vais te dire autre chose qui est impossible.
Başka neyin mümkün olmadığı söyleyeyim.
Je devrais sans doute vous dire...
Muhtemelen sana söylemeliyim...
C'est le visage qui n'a pas écouté un mot de ce que tu viens de dire.
Az önce söylediğin tek kelimeyi dinlemeyen bir yüz.
Ça veut dire que tout le monde me regarde.
Bu herkesin bana baktığı anlamına geliyor.
Je ne sais pas quoi dire.
Ne diyeceğimi bilmiyorum.
Donc, s'il y a quoique ce soit que nous devrions nous dire...
Demek istediğin bir şey varsa...
L'original, si on peut dire.
Asıl olan, diyebilirsin.
C'est ce que je viens de dire.
- Evet dostum. Ben de bunu diyorum.
J'ai faim, si tu sais ce que je veux dire.
Acıktım, ne demek istediğimi biliyorsun.
Mais l'autre te laisse en vie, et te fournit ce que je suis fier de dire... Opportunité d'affaires vraiment remarquable.
Ama diğeri seni hayatta tutuyor ve sana söylemekten gurur duyuyorum ki gerçekten olağanüstü bir iş fırsatı sunuyor.
Si vous avez quelque chose à nous dire, appelez.
Bize söylemek istediğin bir şey aklına gelirse lütfen ara.
Ce qui veut dire moi aussi.
Ben de öyle.
Ce truc est allumé, et toi debout ici ne veut rien dire pour nous.
Bu şey olacak ve senin orada durman bizim için hiç fark etmez.
Qu'importe ce qu'il y a entre vous, tu vas venir dire au revoir.
O yüzden aranıza ne geçtiyse geçsin, gelip ona veda edeceksin.
Je sais pas quoi te dire.
Ne diyeceğimi bilmiyorum.
Je veux dire, entre Pendleton et ça, tu ferais mieux d'avoir ta propre piaule.
Pendleton ve bu işle muhtemelen kendi evine taşınabilirsin.
Ça veut dire du liquide, beaucoup de liquide.
Bu nakit akacağı anlamına geliyor, çok fazla nakit.
Je lui ai promis de rien dire.
Ona hiçbir şey söylemeyeceğim dedim.
"Elle reste quelques fois." Ça veux dire quoi?
"Bazen kalıyor." Ne demek şimdi bu?
J'ai dû regarder cette gamine dans les yeux ce matin et lui dire,
Bu sabah o çocuğun yüzüne bakıp "Üzgünüm, ben senin annen değilim" demek zorunda kaldım. - Bir şey olmadı.
On va dire que je restructure les opérations.
Sadece, yeniden yapılanma işlemleri diyelim.
Qu'est-ce que tu veux dire, tu n'as pas grand chose pour moi?
Nasıl yani, ne demek "pek bir şey yok"?
Ça ne veut pas dire qu'ils ne peuvent pas être trouvés.
Bu, bulunamayacakları anlamına gelmiyor.
Je veux dire, peut-être nous plus que toi, mais...
Belki bize senden daha çok öyle davranıyor ama...
Pourquoi tu t'occuperais pas de tes affaires avant de me dire comment élever ma fille?
Neden bana çocuğumu nasıl yetiştireceğimi anlatmaya başlamadan önce kendi pisliğini temizlemiyorsun?
J'aurais dû te dire la vérité au sujet de Cath et Lena.
Sana Cath ve Lena hakkındaki gerçeği anlatmalıydım.
C'était stupide de lui dire ça.
Bunu ona söylemen aptalca olmuş.
J'aurais sûrement dû te demander avant de dire à Nicky qu'elle pouvait rester.
Nicky'ye burada kalabileceğini söylemeden önce sana sormalıydım.
Ça dépend de ce que tu veux dire par là.
Ne demek istediğine bağlı.
Est-tu en train de dire que tu vas m'aider à vaincre la Fée Noire?
Kara Peri'yi yenmeme yardım edeceğini mi söylüyorsun?
Et bien, j'ai entendu dire que tu n'as pas eu de navire depuis un certain temps... pas depuis que tu as perdu le Jolly Roger à Arendelle.
Bir süredir... gemin olmadığını öğrendim. Jolly Roger'ı Arendelle'de kaybettiğinden beri.
À toi de me dire.
Sen söyle.
Je veux dire, ce n'est pas vraiment l'un de nos plus grands fans.
Yani, bizim hayranımız sayılmaz.
J'ai entendu dire que ce genre de choses pouvait arriver, mais ça ne m'est jamais arrivé.
Böyle bir şeyin olduğunu duymuştum... ama bana hiç olmadı.
Alors, si tu veux quelque chose en retour, peut être que tu peux commencer par nous dire ce que ça signifie.
Buradan çıkmayı hak etmek istiyorsan... bunun anlamını söyleyerek başlayabilirsin.
C'est pourquoi je dois maintenant te dire adieu, Sauveuse.
O yüzden artık sana veda etmeliyim, Kurtarıcı.
C'est-à-dire?
- Yani?
- Vous dire quoi?
- Neyi?
Oui, je veux dire...
Evet, evet.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]