Translate.vc / French → Turkish / Direct
Direct translate Turkish
6,968 parallel translation
Thomas la Truite, en direct de Bikini Bottom.
Perch Perkins Bikini Kasabası'ndan canlı bildiriyor.
M'envoie direct au casse-pipe
Engel oluyor entrikalarıma
Je serai direct avec toi.
Açık konuşacağım.
Ordre direct de M.
Doğrudan M bunu emretti.
- Est-on en direct?
- Bu canlı mı?
On fait le nettoyage par le vide. Tout ce qui n'est pas cloué au sol va direct dans l'incinérateur.
Çalı civileri dahi sökup imha edicez.
War Machine dans vos face! En direct...
Savaş Makinesi geliyo -
Le seul point d'accès direct est ici, à l'entrée principale.
Doğrudan ancak buradan girilebilir, ana kapıdan.
Et hop, elle répond direct.
Gördün mü? Bak, o da mesajıma cevap yazdı.
On n'a pas de vol direct. Ah bon?
Transylvania'ya aktarmasız uçuşumuz yok.
Ma collègue va parler. C'est préférable. Même si son langage est corsé, il est extrêmement économe et direct.
Sizinle konuşma işini ortağımın yapması konusunda anlaşmıştık zira dili her ne kadar sivri olsa da çok açık ve net bir üslupla konuşur.
En arrivant, ils vont te prendre direct pour un flic.
Oraya gittiğinde polisin köstebeği falansın sanacaklardır.
Non, elle a éteint direct.
Hayır! Hayır hemen kapattı.
En direct de New York, on est samedi soir!
New York'tan canlı yayınla, "Cumartesi Akşamı"!
On est en direct!
Canlı canlı karşınızdayız!
Un style si direct et franc. Simplifié et distordu. Tout cela en même temps.
Çok dolaysız, samimi ve sadeleştirilmiş ve saptırılmış.
Nous voici en direct de la capitale.
Sizlere başkentten canlı yayında sesleniyoruz.
Tout est en direct, oui.
Tüm enstrümanlar tamamıyla canlı.
On est retransmis en direct aux Grammy, aux Etats-Unis.
Bu gece Grammy'ler Amerika'da canlı yayınlanıyor millet. 02.00 - YEREL SAAT RIVERSIDE STUDIO
Si vous ne voulez pas témoigner, vous irez direct en prison.
Dallas'a gidersek ve tanıklık etmek istemezsen, doğrudan hapse girersin.
Complément direct.
Düz tümleç.
Complément direct, oui.
Evet, düz tümleç.
Bouge! Ton direct!
Direk vur!
Allez, ton direct!
Çak direk yumruğu!
Un petit message direct.
DM atabilirim.
Je vous demande en direct de définir "atelier d'exploitation".
Bu canlı televizyon yayını... düşük ücretle işçi çalıştıran işyerlerini tanımlamak istersek.
Ils n'ont pas ce lien direct avec les vêtements.
Giysilerimizle olan doğrudan bağlantıyı anlamıyorlar.
Vous n'avez pas l'impression d'avoir un impact direct en achetant ce t-shirt bio.
Bu organik gömleği satın alarak, doğrudan etki hissetmeyebilirsiniz.
Escale de trois heures, et un vol direct jusqu'à Los Angeles.
3 saatlik beklemeden sonra Los Angeles'a uçuyorum.
Et je lui propose d'aller voir un autre film. Et alors, elle me dit direct...
Ben dedim ki, "Başka bir şey izlemek ister misin?" O da dedi ki...
C'est un rapide, il est direct.
- Hızlı olan o tren. Durmadan devam eder.
Quelque chose que nous ne devrions pas le faire en direct.
Biz yaşayanların yapmaması gereken bir şey.
C'est la prison direct, non?
- Tek duyduğum, hapsi boylayacağımız.
Nous attendons, en direct, les réactions du président.
Başkanın yorumlarını almak için canlı yayında bekliyoruz.
En direct des préparatifs pour la célébration du Nouvel An, à Times Square.
Bu geceki Yılbaşı kutlamaları için Times Meydanı'ndaki hazırlanmalara bakıyorsunuz.
Et dans... Dans mon jardin se trouve un poirier... descendant direct de pépins que le Roi crachait quand il s'asseyait dans ce même jardin.
Bahçemde de bir armut ağacı var Kral'ın bahçede otururken tükürdüğü meyve çekirdeğinin önceki hâlidir.
Direct, tu veux bien m'aider?
Normalde senin için başka birine yalan söylemem.
Vous avez dit que vous avez un coup direct, pas que nous avons un coup direct.
Otobana çıkarsınız dedin, otobana çıkarız demedin.
Vous avez désobéi un ordre direct, compromit non seulement votre vie et la vie de vos collègues, mais des dizaines d'autres vies aussi.
Sana verilen emirleri hiçe sayarak sadece kendinin ve iş arkadaşlarının değil onlarca sivilin hayatını da tehlikeye attın.
Je ne suis pas prêt à faire ça à des civils à la télévision en direct.
Sivilleri canlı yayında gaza boğmaya hazır değilim.
- Assaut direct.
Fikir için teşekkürler.
situation d'otage du bus 657 où nous avons l'un des pirates apparemment sur la ligne, prêt à parler avec nous. Allez-y, en direct sur l'air.
... 657 numaralı otobüs rehine durumu soygunculardan birisi hatta ve bizimle konuşmaya hazır.
Il ne va pas tuer un otage à la télévision en direct.
Canlı yayında rehine falan öldürmeyecek.
Alors, direct vers le procureur général?
Yani doğruca başsavcı olacaksın ha?
Le soldat à côté de moi est tombé, direct.
Yanımdaki adam vurulup yere yığıldı.
Et c qui va se passer quand le soleil se lèvera nègre, les quinze hommes de mon frère vont venir direct pour nous!
Peki, güneş doğduğunda ne olacak zenci? Kardeşimin on beş adamı doludizgin buraya gelince?
C'est simple et direct.
Oldukça basit ve açık bir sözleşme.
Ici Patrick Thornton, qui vous parle en direct de Harmony, sur 109.9.
Ben Patrick Thornton, Harmony'den 109.9 frekansından yayın yapıyorum.
Il vous donnera direct des ordres.
Sana bok gibi davranmaya başlar zaten.
Il est rien de plus direct.
Oldukça dürüst biridir.
Il échoue, et prend un direct.
İçeriden harika bir aparkat çıkardı.