Translate.vc / French → Turkish / Dopé
Dopé translate Turkish
850 parallel translation
Comme le développement d'un radar dopé à l'énergie atomique.
Şu atom enerjisi ile güçlendirilen radar.
Dans la sixième, Arkan part dopé. Oh! ...
6. koşuda Arcan'a sakinleştirici verilecek.
Ce fichu canasson a été dopé.
Bu lanet olası at doping almış.
Repeinte et moteur dopé, elle galopera.
Boya çekip motoru güçlendirdiğimde görürsün. Zehir gibi olacak.
De la dope, de la vodka et des filles!
Uyuşturucu, vodka ve kızlar!
Ce procès sur la dope, c'est pour bientôt?
Sizin Mexico City'de, uyuşturucu davasında olmanız gerekmiyor mu?
Vous pensez qu'ils sont prêts pour cette dope?
Buna hazır olduklarını sanıyor musun?
On a senti la dope sur elle.
Onun üzeri de kokuyormuş.
Tu crois qu'il se dope, en plus du saké?
Belki de ilaç falan alıyordur.
Ça dope, et ça remet le monde d'aplomb.
Şehirdeki dişi köpekleri kurtarmak için onu kestim.
Il est descendu dans un bouge.
Dope Sokağı'na yöneldi.
Personne ne cache autant de dope dans une chambre d'hôtel.
Kimse bu kadar esrarı otel odasında saklamaz.
On a planqué de la dope dans ma chambre.
Birileri odama esrar saklamış.
Je vends du jeu, des nanas, de la dope.
Ben kadın ve uyuşturucu satıyorum.
La semaine dernière, un dealer de dope... a envoyé ses mecs faire leur tournée. 40,000 chacun.
Geçen hafta bir uyuşturucu satıcısı bu adamlara kişi başı 40,000 $ verdi.
Tu peux me ramener la dope tout de suite?
İğneleri hemen getirebilir misin?
La seule chose motivante c'est ta dépendance à la dope.
Seni hayatta tutan tek şey, uyuşturucuya olan bağımlılığındır.
On va chercher la dope dans cette merde?
Bu hurdaya nasıl kız atacağız lan!
Je ne fais que diriger des villes, élire des juges des maires, corrompre la police faire du trafic de dope, refroidir des vieilles dames à perles
Yaptığım tek şey ; şehri yönetmek, yargıçları ve başkanları seçmek, polisleri kullanmak ve zengin hatunlara met ve uyuşturucu satmak.
Une caution suffit si on t'accuse de détention de dope.
Eğer üzerinde bulundurmakla suçlanırsan kefaletle bile cezalandırılabilirsin.
Mon chien a bouffé ma dope.
Köpeğim esrarımı yedi, ahbap.
J'ai jamais fumé de dope comme ca de toute ma vie.
Hayatımda bu kadar bulutlanmadım daha önce.
J'ai fumé beaucoup de dope, mais ca, c'est violent.
Pek çok uyuşturucu içtim, ama bu bok ağır.
J'ai jamais fumé de dope comme ca.
Ben böyle bok hiç içmedim.
Je dois me débarrasser de cette dope.
Bu uyuşturucudan kurtulmam lazım.
Faut qu'on achéte de la dope.
Gidip biraz beyaz almalıyım.
- Alors, cette dope?
- Mal nasıl?
N'avale pas la dope.
Uyuşturucuyu yutma.
Cette merde, c'est pas de la dope.
Bu bok iyi bok değil, ahbap.
Dope, drogue, herbe, coke, héro, hasch, schnouff, stimulants, calmants, excitants... Tout ce que vous voulez... on le veut.
Uyuşturucu, ot, toz, beyaz, eroin, derman, hap, ne varsa...
La dope doit être corsée.
Yüklü bok olsalar gerek.
Je parie que plein de flics fument de la dope.
- Bahse varım pek çok polis toz kullanıyor.
On n'a pas de dope.
Evde hiç uyuşturucu yok.
Pour vendre de la dope.
Uyuşturucu satmak için.
Merci pour la dope.
Esrar için sağol.
Il zone, il se branche sur la dope, sur des tas de trucs.
Sokaklardayken uyuşturucuya takılmış başına bir sürü iş gelmiş.
Ce type semblait sérieux, pour un acheteur de dope.
O herif mal almak için biraz temiz gibiydi.
- J'attends ma dope.
- Malın gelmesini bekliyorum
Le type qu'on a retrouvé mort dans votre appart achetait sa dope à votre copain Mike. Alors?
Çünkü apartmanınızda öldürülen kişi arkadaşıınız Mike'dan mal alıyordu.
Qu'avez-vous pris, la dope, le fric?
Ne aldınız? Uyuşturucu? Para?
S'ils disent vrai, vous les payez, vous rapportez la dope. 5000 $ pour vous.
Dedikleri doğruysa, parayı ödeyip malı getirirsiniz. Bunu yapın, 5.000 kağıt vereyim.
On ne fait pas passer de dope à Amsterdam!
Amsterdam'a kaçak şey sokmazsın sen, ahbap!
- J'ai l'adresse d'un café à dope. - Formidable.
- Bir uyuşturucu kafesi adresi var bende.
Il faut fumer plein de dope pour compenser le décalage horaire.
Uçak yorgunluğu anca daha çok toz çekmekle dağılır.
Ca n'a rien à voir avec la dope.
Uyuşturucuyla ilgisi yok.
La semaine prochaine, nous parlerons de comment trouver de la dope en prison ou comment ne pas... aller en prison.
Haftaya konu hapiste nasıl uyuşturucu alınır olacak, ya da hapse... nasıl düşülmez konusu. Siz de katılın.
Un sketch sur la dope.
Uyuşturucu konulu bir skeç.
Pendant 36 heures, nous trouverons de l'argent pour les victimes de la dope.
Dünyadaki uyuşturucu kurbanlarına para toplamak için 36 saat boyunca buradayız.
Ils causent une famine de la dope dans le monde entier.
Bütün dünyada uyuşturucu açlığına yol açıyorlar.
Dope!
Derman!
Tu veux m'acheter de la dope, A un tarif spécial.
Benden biraz derman almak ister misin? Özel fiyat.