English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / French → Turkish / Dosé

Dosé translate Turkish

3,205 parallel translation
Si c'est le cas, il n'a pas eu sa dose.
Eğer durum böyleyse, Nick'i öldürmek şüpheliyi tatmin etmemiştir.
Une fois, j'ai même... vendu les cartes de base-ball de mon fils pour acheter ma dose.
Eve gelmedim ve... bilirsiniz hiçbir zaman çocuklarımın baseball kartlarını uyuşturucu için, satmadım. Demek istediğim bunu bilemezsin.
Marrant, la juste dose de provocation, j'adore.
Mükemmel billboard! Komik, belirgin, sınırları aşmamış.
Ça se mange cru... pour que le bébé et vous ayez votre dose complète de vitamines.
Bu, çiğ servis edilir. Bebeğiniz ve siz, vitaminlerin tamamını alın diye.
Mélange de vin rouge, sirop, anti-inflammatoires, et sels de bain. Une bonne dose.
Bunu şurup, ağrı kesici ve banyo tuzlarının karışmasıyla yaptım.
Elle triple la dose de sucre.
uc kat fazla seker koymus.
Une dose massive à spectre large...
Bence yüksek dozlu geniş, geniş spektrumlu- -
Heureusement la dose était faible.
♀ Ama onun genleri etkilenmedi. ♀
Elle nous apporte juste sa dose quotidienne d'enfer { \ pos ( 192,230 ) } plus tôt que d'habitude.
Her zamankinden daha erken saatte günlük felaket dozunu getiriyor.
J'ai eu ma dose pour aujourd'hui.
Bugün kalbim yeterince kırıldı zaten.
Je lui donne une seconde dose.
Ona bir doz daha vereceğim.
PRENEZ UNE MAISON POUR QUATRE AJOUTEZ-Y UNE BONNE DOSE DE FAMILLE
Dört kişilik bir evi alın.
Comme ça, t'auras ta dose de protéines.
Böylece günlük proteinini alırsın
Ô, soyeux fils de joie... mêlés à une bonne dose de vomi de chat.
Mutluluğun ipeksi telleri. Bir miktar kedi kusmuğuyla beraber.
Il te faut une dose de rose.
Pembe haptan içmen lazım. - Dur.
"Une dose de rose." C'est drôle.
Çok komik. Affedersin.
Elle était sortie tirer de l'argent pour sa dose.
Yolda durmuş olmalı, ATM den ilaç alacak parayı çekmek için.
Quelle dose vous reste-t-il?
İlaç durumun ne?
Double dose quand tes parents sont là.
Ailen şehirdeyken çift doz alıyorum.
Une dose de drogue.
Her birinden birer tane.
T'as ta dose?
Yeterince ciddi miydi?
On avait mis la dose.
Onu dibine kadar işledik.
Ils ont recommandé une dissection des ganglions lymphatiques, puis j'ai été sur une dose élevée d'interféron, sous forme intraveineuse, que je recevais cinq fois par semaine,
Lenflerimi tamamen almayı önerdiler. Ve sonra ağır dozda interferon. Bu da damardan olacaktı.
J'ai ma dose de piraterie.
Yeterince korsanlık yaptık.
Diffusion de dose maximale de fentanyl.
Maksimum dozda Fentanyl veriliyor.
Il prend des somnifères à forte dose.
- Uyku hapı alıyor. Oldukça güçlü ilaçlar.
- Je n'aurais pas dû avaler la dose.
- Keşke o kadar çok uyku hapı almasaydım. - Böyle deme.
Il me faut ma dose de Leo.
seninle vakit gecirmem lazım arzuluyorum seni.
J'ai eu ma dose pour aujourd'hui.
Bugünlük yeterince hissettim zaten.
La dose recommandée de prazosine va permettre de réguler la pression artérielle.
Önerilen miktarda prazosin kullanımı hızlı bir biçimde tansiyonu düzenler.
J'ai eu ma dose de Middlesex.
Bir erkek ona acımasızca dayamamıştı hiç. Bu kadar Çift Cinsiyet yeter şimdilik.
Avec la dose que j'ai mise, je dirais une heure.
Karışımla bir saate.
Allez, sois pas chiant. J'ai eu ma dose pour aujourd'hui.
Hadi ama, Hong, benimle kafa bulma.
Je pensais que tu me tuerais avec une seule dose. Mais toi, tu étalerais ça sur plusieurs mois.
Beni tek seferde öldüreceğinden emindim ama aylar sürecek bir zehirleme planı yapabiliyorsun.
Vérifiez donc sa dose de médicaments.
Karının derdi ne? Doğru ilaçları alıp almadığını kontrol etsen iyi olur.
Tu veux ta dose? Tu vas faire comment?
Hatanı düzeltmek istiyorsan ne yapacaksın?
Une dose de rhum noir, une boule de glace à la vanille, compléter avec du soda crémeux, et finir avec des raisins secs.
Bir kaşık sert rom ve bir kaşık vanilyalı dondurmayı gazozla doldur, üstüne kuru üzüm serp.
Temps pour notre dose du matin.
İlaç saati geldi.
"Nous allons te trouver une dose de bonheur."
Rüşvet verip, fazladan mutluluk dozu alalım.
Roscoe, une bière pour l'homme à la barbe, et je voudrais un pêcheur de perle polynésien, avec une bonne dose de rhum.
Roscoe, sakallı dostumuza bir bira. Ben de Polinez Pearl Diver alacağım, romu dökme.
- Je crois que Parrish en a eu une grosse dose lui même.
Sanırım Parrish kendine sağlam bir doz yapmış.
Jusqu'à ce qu'une infirmière ne le supporte plus, ou un médecin courageux, et la nuit, derrière un rideau, en vitesse, lui donne alors l'injection ou la dose en trop pour abréger les souffrances du patient.
Gece nöbetindeki bir hemşire veya buna daha fazla dayanamayan cesur bir doktor, bir gece, bir perde arkasından, onlara birazcık aşırı dozda bir ilaç enjekte edip, hastaları acılarından kurtarmadan önce.
Une dose pour chaque junkie, - et chaque junkie devient un indic.
Her biri keş, her keş de muhbir.
Tout ce dont j'ai besoin, c'est une bonne dose d'inspiration.
Bütün ihtiyacım olan, ilhamın galeyana getiren bir fırlatışı.
Une dose.
Ne olacaksa olsun.
Il m'a été dit par son chirurgien, Dr Madigan, un autre de mes amis très chers que Darren allait avoir besoin d'une bonne dose de thérapie physique.
Cerrahı, Dr. Madigan'ın bana söylediğine göre ki o da yakın bir dostumdur, Darren'ın çok yoğun bir fizik tedavi alması gerekiyormuş.
On dirait qu'Haley James vient chercher sa dose de sexe.
Bak bak, Haley James'ten bir gece vakti vuslata davet.
Je voulais savoir quelle dose de café mettre dans la machine. Et si je dois rejoindre Lachlan pour combattre ce truc qui arrive.
Her neyse, kahve makinesine kaç kaşık kahve koymamız gerekiyor, onu ve sence yaklaşmakta olan şu şeytani olayda Lachlan'ın şampiyonu olmalıyım onu soracaktım.
- Mettez-moi une double dose.
- Bana da aynından.
Tu auras une seule chance de délivrer la dose fatale.
Ölümcül dozu vermek için, sadece ama sadece tek bir şansın var.
Avec une dose suffisante elle est clairement fatale.
Yeterli dozda kullanıldığında kesinlikle öldürücü olacaktır.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]