Translate.vc / French → Turkish / Dunbar
Dunbar translate Turkish
452 parallel translation
Le Lt Dunbar et le sergent Bagradian.
Bu Teğmen Dunbar ve bu da Çavuş Bagradian.
N'importe, pourvu que je dorme.
Uyuyabildiğim sürece farketmez. - Teğmen Dunbar?
Vous n'êtes pas James Schuyler Dunbar, de Boston?
- Efendim? Boston'dan James Schuyler Dunbar olabilir mi?
James Dunbar?
James Dunbar?
Je vous dois des excuses.
Teğmen Dunbar, buraya, yerleşim koşulları yüzünden özür dilemeye geldim.
Dunbar est torturé... et lui, recommence à trafiquer.
Dunbar çarmıha gerildi, hâlâ iş yapıyor.
Le Lt Dunbar.
Teğmen Dunbar.
Je voudrais vous parler du Lt Dunbar.
Teğmen Dunbar hakkında konuşmak istiyorum.
C'est lui?
- Teğmen Dunbar bu bey mi? - Evet.
Quelles nouvelles de Dunbar?
Hey, Price. Dunbar'dan ne haber?
Que devient Dunbar?
Neden Dunbar'dan haber alamıyoruz?
Les SS sont là pour emmener Dunbar.
Dinleyin! SS subayları Dunbar için buradalar. Onu Berlin'e götürüyorlar.
Tu ne penses pas enlever Dunbar aux SS?
Dunbar'ı SS'in elinden kurtarmayı mı düşünüyorsun?
Ça vaut mieux que de laisser tuer Dunbar.
Çılgın olabilir ama Dunbar'ın ölmesinden iyidir.
Seul Hoffy savait où était Dunbar.
Hoffy dışında hiç kimse Dunbar'ın nerede saklandığını bilmiyordu.
Si Dunbar ne sortait pas de sa cachette à l'aube, il raserait tout le camp.
Dunbar ertesi sabah ortaya çıkmadığı taktirde tüm koğuşu yıkacağını söyledi.
Et, pourtant, Dunbar était là!
Ama Dunbar hâlâ oradaydı. Kesinlikle oradaydı.
Il devra faire évader Dunbar cette nuit.
İçimizden birisi Dunbar'ı bu gece kamptan çıkaracak.
Laissez-moi sauver Dunbar.
Bunun benim ismim olduğunu farzedelim. Onu ben çıkaracağım.
Parce que Dunbar est dans le réservoir d'eau.
- Çünkü, o orada. Su tankının içinde.
Deux paquets de cigarettes que Dunbar ne sort pas du camp.
İki paket sigarasına bahse girerim ki Dunbar buradan çıkamayacak.
Vous voulez voir Dunbar couché dans la boue, demain matin?
Dunbar'ı da Manfred'i ve Jonson gibi çamurda yatarken mi görmek isterdiniz?
Vous allez l'écouter jusqu'à ce que les Allemands aient trouvé Dunbar?
Almanlar Dunbar'ın nerede olduğunu bulana kadar bu herifi mi dinleyeceğiz?
Les Allemands savent où il est!
Dunbar'ın nerede olduğunu zaten biliyorlar.
Pour aller dire au commandant où est Dunbar?
Kumandanın odasına Dunbar'ın nerede olduğunu söylemeye mi?
- Tu vas chercher Dunbar?
- Dunbar'ı sen mi alıyorsun?
Vous me donnez 5 minutes le temps de sortir Dunbar du réservoir d'eau.
Gidince, Dunbar'ı tanktan çıkarmam için bana beş dakika vermenizi istiyorum.
Faut choisir : Price ou Dunbar!
Haklı, Hoffy, Ya Price ya da Dunbar.
Tu disais que tu allais sauver Dunbar?
Ne oldu, Price? Sen Dunbar'ı kurtarmak istediğini söylememiş miydin?
Dunbar, dispersez les autres.
Dunbar, diğerleriyle dağılın. Haydi.
M. Angus Podgorny, propriétaire d'un magasin de vêtements à Dunbar, reçut une commande de 48 millions de kilts en provenance de la planète Skyron, dans la galaxie d'Andromède.
Dunbar'da bir erk ek giyim atölyesi sahibi, Bay Angus Podgorny Andromeda galaksisi Skyron gezegeninden 48 milyon İskoç eteği siparişi aldı.
Jill Dunbar.
Ben, Jill Dunbar.
Juge Dunbar?
Yargıç Dunbar?
"Lieutenant John J. Dunbar."
"Teğmen John J. Dunbar."
Lieutenant John J. Dunbar?
Teğmen John J. Dunbar?
Je suis John Dunbar.
Ben John Dunbar.
John Dunbar.
John Dunbar.
Dunbar.
Dunbar.
" Je n'avais jamais su qui était vraiment John Dunbar.
John Dunbar'ın kim olduğunu asla bilememiştim.
Lieutenant John J. Dunbar.
Teğmen John J. Dunbar.
La personnalité fascinante de l'accusée, Mlle Grace Dunbar, n'obscure pas la clarté des preuves.
Sanık bayan Grace Dunbar'ın ilginç kişiliği kanıtların temizliğini anlaşılmaz yapmaz.
Je ne peux pas l'expliquer, ni même essayer, mais je n'ai aucun doute sur le fait que Mlle Dunbar est innocente.
Ben bile bu olanları onlara anlatamıyorum lakin biliyorum ki, o da tüm şüphelerin ötesinde Bayan Dunbar masumdur. Gerçekleri biliyorsunuz
Ensuite, il y a la preuve du revolver avec une balle en moins.
Ve kanıt olarak bir mermisi eksik şekilde tabanca bulunuyor, Bayan Dunbar.
Mlle Dunbar? Le calibre correspondait à la balle.
ve kalibresi mermiyle uyuşuyor.
Quelle relation avez-vous avec Mlle Dunbar? Vous êtes en droit de demander cela.
Bayan Dunbar ile gerçek anlamda ilişkiniz nedir?
Holmes? Le sénateur n'est pas revenu mais sa lettre vous engage à défendre Mlle Dunbar.
Holmes, senatör geri dönmeyebilir ama şuna eminiz ki mektubu bizde ve bunu Bayan Dunbar adına kullanabiliriz.
J'étais sûr que nous avions gagné la confiance de Mlle Dunbar.
Kumar oynadım, Bayan Dunbar'ın üzerinde bize dönmesinin yararına olacağı etkisini bıraktık.
Elle serrait dans sa main gauche la lettre de Mlle Dunbar?
Bayan Dunbar'dan aldığı notu sol eliyle kavramıştı.
Où Dunbar était-il caché?
Dunbar nerede?
Mais pas de Dunbar!
Ama Dunbar yoktu.
À bientôt, Mlle Dunbar.
Şimdilik, Bayan Dunbar.