Translate.vc / French → Turkish / Duo
Duo translate Turkish
862 parallel translation
Souviens toi du duo de piano.
Piyano çaldığınız anları düşün.
- C'est ce duo dont je vous ai parlé.
- Size bahsettiğim kardeşler.
- Je vais regarder ce duo.
- George'a söyle gösteriye baksın.
C'est le duo sur les marches. Plus fin du tableau.
Sahne siz basamaklardayken sona erer ve düete geçeriz.
"Deux, c'est un duo, cinq, c'est une foule."
"İki kişinin olduğu yerde, beşinci kalabalık yapar."
Ils jouent en duo.
Beraber düet yapacaklar.
Le mari les surprend en plein duo et la tue.
Onları yakalıyor da. Hem de çok güzel bir düetin ortasında. - Kadını öldürüyor, değil mi?
Je parie qu'on pourrait faire un duo terrible...
Eminim ikimiz harika düet yapardık.
Vous vouliez un conseil, c'est le mien. Je pense que si nous jouions en duo, tous les deux...
Bence ikimiz mızıkayla bir düet yapacak olursak...
Très bien! Jouons en duo... Bien fort...
Şimdi bir düet yapalım, olacaklara şaşıracaksınız.
Si l'opéra est italien, ils chantent un duo.
Bir İtalyan operasında ikili daha da ileri gidip düet yaparlar.
Pas de duo pour aujourd'hui.
Bugün düet olmayacak.
Un duo de génies de la finance.
Biraz içelim. Kutlama yapalım.
On faisait un beau duo nous deux, non?
Ne güzel söylüyorduk.
Quel duo!
Çifte bak!
Notre... duo!
Sizi tanıştırayım : Liliana Antonelli, aynı ekipteyiz.
On appelle ça un duo mixte?
Bu ne, karışık tekler mi?
Mais c'est un duo!
İki kişilik, bu bir düet.
- Tu parles d'un sale duo.
- Yağcılık diye buna derim işte.
Ces deux-là. un vrai duo vaudevillesque.
Birbirlerinden hiç farkları yok.
Il n'y a aucun mal à ça... je pensais seulement qu'on pourrait former un duo épatant.
Bayan Simpson olmana birşey demiyorum. Ama süper bir ikili olabiliriz diye düşündüm.
Chantons un duo.
- Beraber söyleyelim ha. - Şarkıyımı?
Vous aussi, faites un duo!
Sen de söyle. Düet yapın.
J'avais perdu ma famille dans un bombardement. Il n'avait pas de père. On faisait un beau duo.
Kuzeyde bir bombardıman sırasında ailemle birlikte yitip gidecektim, ve bu piç herif ortaya çıktı, bizi mükemmel bir takım yaptı.
On formera un duo d'enfer, toi et moi
Bayan McKendrick size hatırlatmak için bana sordu. - Sarmak - Oh, evet, evet, evet, evet.
Oh là là, tous les deux Et le duo deviendra un trio
Çok geçmeden düet bir trio olur
- Mais le Duo dynamique, si.
- Dinamik İkili biliyordur.
Le Duo dynamique a échappé à notre piège!
Dinamik İkili tuzağımızdan kaçtı!
Regardez le Duo dynamique!
Bakın, Dinamik İkili!
Ce n'est pas grâce à vous, mais le Duo dynamique a été neutralisé.
Sayende olmasa da, Dinamik İkili sonsuza dek susturuldu.
Adieu, Duo dynamique!
Elveda Dinamik İkili!
Par Cléopâtre! Que l'on me montre ce duo capable de mettre en émoi toute une garnison de mes légionnaires!
Kleopatra adına, bir garnizon askerime karşı gelen... şu iki Galyalıyı göster bana.
mesdames et messieurs! Le grand duo Siegfried!
Bayanlar Baylar, muhteşem, Siegfried!
Un homme a-t-il jamais hérité d'un duo aussi mal assorti?
Sizden daha berbat çifte sahip olan biri daha var mı?
On avait fini le duo, j'en avais marre de raconter les mêmes vieilles blagues.
Düeti bitirmiştik ve ben aynı eski şakaları yapmaktan sıkılmıştım.
On pourrait jouer en duo?
Düet yapalım mı?
Notre duo est ce qu'il y a de mieux depuis Laurel et Hardy.
Bizimki gibi bir takımı bozamazsın. Biz Laurel'le Hardy'den bu yana... gelmiş en iyi takımız.
Vous pourriez jouer en duo.
Özür dilemeyeceğim.
Tu sais, le duo qu'on a inventé hier soir?
Dün gece yaptığımız düeti hatırlıyor musun?
Le duo Smash.
Smash İkilisiydiler.
Le duo Smash!
Smash İkilisi!
Beau duo de frangins.
- Aman ne komik! Kardeş olayı.
- Adrian, faisons un duo.
- Adrian, düet yapalım.
Vous faites un sacré duo, vous deux.
Biliyormusunuz, iyi bir çift oluyorsunuz.
Voici Pissou, Caribou, Jus, Dindon, Réservoir, Chancelier, Taureau, Boulet de canon, Lorgnons, et le Duo Dynamique.
Bu Ufaklık, Amerikan Geyiği, Meyve Suyu, Kaz, Tank, Şansölye, Boğa, Gülle Ekspresi, Dört Göz ve Muhteşem İkili.
En solo mais il se retrouvera vite en duo.
Eller çok aşağıda ne yaptıklarını zar zor görebiliyorsun.
Ça commence par un simple duo, juste une querelle entre mari et femme.
Basit bir düo. Karı ve koca tartışıyorlar.
Un petit duo?
Şey oynar mısın...
Venez tôt, il ne faut pas manquer de Reskké dans le duo.
Düeti kaçırmanı istemiyorum.
Tu as toujours dit qu'il fallait des années pour faire un bon duo.
- Her zaman böyle dersin.
Peut-être un duo?
- Belki bir düet?