Translate.vc / French → Turkish / Dutch
Dutch translate Turkish
1,071 parallel translation
Enfourchez la moto!
- Dutch mı? Hadi, dostum.
Comment avez-vous trouvé Dutch?
Dutch ve onun grubuyla nasıl karşılaştınız?
Il s'est présenté comme un agent du recensement.
Dutch bir gün birden ortaya çıkıp, nüfus idaresinden geldiğini söyledi.
On pourra prendre Dutch et en route pour la Sierra.
Ve o jipe yüklenip, Dutch ve çocukları alıp, Tepelere gidebiliriz. Sierra'lara ne dersin?
Dutch, ça va?
Tanrım. Sen nasılsın, Dutch?
Non merci Dutch.
Hayır, sağ ol Dutch.
C'est ma fille Dutch.
O benim kızım, Dutch.
Les Japs bombardent Dutch Harbor!
Japonlar Dutch limanını bombalıyorlar!
Lucky Luciano, Dutch Schultz, Meyer Lansky?
Lucky Luciano, Dutch Schultz, Meyer Lensky.
Dites bonsoir à Dutch.
Haydi gelin, Dutch'a merhaba deyin.
Je suis tonton Dutch, désormais.
Bundan böyle Dutch Amcanım.
Dutch n'oublie jamais.
Dutch Schultz artık sana borçlu.
Et j'y étais, dis! Avec le Dutchman.
Ben Dutch'la oradaydım.
Un mec l'a balancée, j'ai plaqué Dutch.
- Evet. Dutch'ın kıçını kurtardım.
Tu lui as sauvé la peau?
Dutch'ın kıçını mı kurtardın?
Avoir sauvé Dutch Schultz!
Dutch'ın kıçını kurtardın!
Dutch le raconte à tout le monde.
- Dutch bunu herkese anlatıyor.
Tu me dis que tu veux bosser pour Dutch, mais pas que t'es casé?
Dutch'la çalışmak istediğini söylüyorsun ama evlendiğini söylemiyorsun.
Il a sauvé la vie de Dutch Schultz, au Bamville.
- Schultz'un hayatını kurtardı.
Le Dutchman a du travail pour toi.
Dutch size bir iş buldu.
- J'ai un job. Au Dutchman, j'y ai dit : je suis le frère à Dixie.
Dutch'a, "Ağabeyim kıçını kurtardı, sen de benimkini kurtar." dedim.
Quand on bosse pour Dutch, on se sape.
Bu şekilde Dutch için çalışamazsınız.
Je cherche M. Dutch Schultz.
- Dutch Schultz burada mı?
C'est toi qui as fait lancer la bombe.
- Saçmalık! - Dutch, sakin ol!
Je sais quoi faire. Comme tu veux, Dutch.
- Nasıl istersen Dutch.
On peut s'y fier? Dutch a l'air.
- Sanırım Dutch güveniyor.
Dutch compte sur la terreur.
Bizim sadık birine ihtiyacımız var.
50 $, si vous touchez le plafond.
- Merhaba Dutch.
Donne-moi du feu.
- Ne istersen Dutch.
Tu as dit... 25 000.
İşte 25.000. Bazen büyük adam oluyorsun Dutch.
Parfois, tu es un grand, Dutch.
- Nasıl böyle olduğumu biliyor musun?
Écoutez, Dutch, merci, mais les armes, couteaux, bombes... tout ça, c'est pas mon style.
-... bana göre değil. Ben müzisyenim. - Dinle.
Tu trimballes ça partout?
- Dutch borazanın sesini seviyor.
- Le golem amoureux. Ne sois pas ridicule.
Dutch için beni izliyor.
Pourquoi j'ai l'impression de promener le chien?
Haydi dans edelim. Dutch için dans edelim.
Ce truc dans les journaux, "Le Caïd", c'est un film?
- Merhaba Dutch. - Bu akşam misafirimizsin.
Elle a bossé dans l'équipe de Dutch Schultz.
Dutch Schultz çetesi ile çalışmış.
Dutch, qu'est-ce que t'en dis?
- Beğendin mi?
C'est le moment, Dutch.
Zaman geldi Dutch.
Alors, finies les petites affaires, Dutch?
İşin eğlenceli tarafı bitti mi?
Ça suffit, Dutch.
-... çok iyi.
Tu es à Dutch.
Sen Dutch'ın malısın.
Je n'y viens jamais sans toi.
- Merhaba Dutch.
Je dirais 50 que tu les prendrais, puisque je le veux.
Dutch, minnettarım ama silahlar, bıçaklar, bombalar...
Eh bien?
- Dutch nerede?
Où est Dutch? Dutch ne peut pas venir ce soir.
Ben sana eşlik edeceğim.
L'appendice?
Dutch'ın masasında oturacağız.
À la table de Dutch.
Haydi yürü.
Il me file pour le compte de Dutch.
Kendimi köpek gezdirir gibi hissediyorum!
Vous!
Dutch yüzdesini istiyor!
M. Jewett affirme pouvoir nous protéger des envahisseurs blancs.
Doğru mu Bay Jewett? Dutch'ın nasıl düşündüğünü bilirim.