Translate.vc / French → Turkish / Dé
Dé translate Turkish
5,177,263 parallel translation
Moi, j'aurai un décolleté alors montre tes jambes.
Havalı bir şey giy. Ben göğüs dekoltesini seçtim, sen de bolca bacak göster.
On se débarrasse de Scoop demain.
Yarın Scoop'tan kurtuluyoruz.
Alan Alda, double A, pouet pouet. "Dégage de chez moi!"
Alan Alda, iki tane A, bip bip, "Arazimi terk edin!"
C'est un colloque de cinq heures, vous avez du poulet au déjeuner.
Beş saatlik bir seminer ve öğle yemeğinde tavuk veriyorlar.
J'ai bien compris cette chanson longue de 30 minutes?
30 dakikalık şarkıyı doğru mu anladım?
Je venais de le faire nettoyer!
Daha yeni klorlatmıştım!
Et n'oubliez pas de prendre vos sacs cadeaux!
Siktiğimin hediye paketlerinizi de almayı unutmayın!
J'avais confiance en toi, canapé de merde!
Sana güvendim lan, hain kanepe!
Je suis Bill Murphy et mon ami a eu un accident à cause de moi.
Benim adım Bill Murphy, arkadaşım bir kaza geçirdi ve hepsi benim suçum.
On va s'occuper de lui.
Onunla biz ilgileniriz.
J'ai élevé tes enfants pendant 15 ans, et le jour où j'essaie de faire quelque chose pour me valoriser, tu veux que j'échoue parce que tu te sens menacé?
Çocuklarını büyütmek için 15 senemi verdim. İlk kez kendimi iyi hissettiren bir şey yapmaya çalışınca tehdit hissettiğin için başarmamı istemedin mi?
Bon, c'est à qui de vomir sa vie?
Peki... Şimdi kim hayatını kusmak ister?
Qu'essaies-tu de me dire?
Ne söylemeye çalışıyorsun?
Je vis un mensonge et toi aussi.
Hayatım bir yalandı. Senin de öyle.
Le truc, c'est que si j'avais un ballon, un ballon de femme... Et si j'étais là-haut, je marquerais des points.
Ama demek istediğim, bir basket maçına gitsem, kadınlar maçına... ve üst sırada otursam daha çok üçlük atardım.
Malheureusement, pour ce spectacle, les rôles de Gil Faizon et George St.
Maalesef bu akşamki gösteride, Gil Faizon ve George St. Geegland rolleri
Et moi, George St. Geegland.
- Ve ben de George St. Geegland.
Mais on ne regardera que ceux de l'orchestre.
Ama sadece orkestrayla göz teması kuracağız.
Puisqu'on parle de mode, vous remarquerez qu'on filme le spectacle de ce soir.
Tiyatro trend oldu, demişken, bu geceki gösteriyi kaydettiğimizi göreceksiniz.
On veut aussi saluer Ravi, notre cher stagiaire en régie.
Teknik kabindeki sevgili stajyerimiz Ravi'yi de selamlamak istiyoruz.
Ravi est en première année à Tisch, l'école d'arts de NYU.
Ravi, New York Tisch Sanat Akademisi'nde üçüncü sınıfta okuyor.
C'est l'un de ces nouveaux Indiens.
Kendisi şu yeni model Hintlilerden.
Mais on aime plaisanter sur le fait que Ravi est le roi de la blague.
Ama Ravi çok eğlencelidir, diyerek dalga geçeriz.
L'une de nos célèbres pirouettes.
Meşhur lafı çevirme numaralarımızdan biri.
Parmi nos lettres de noblesse...
Aldığımız ödüllerden bazıları.
Nous avons reçu une ordonnance restrictive en 1997.
1997'de bir yasaklama cezası aldık.
Elle nous empêche d'aller à moins de 30 m du plus grand acteur américain :
Amerika'nın en büyük aktörüne 30 metreden fazla yaklaşamıyoruz.
Mais qui sommes-nous vraiment?
İyi de, biz kimiz aslında?
Tu sais, quand tu arrives au fond de la boîte d'houmous? Quand ta carotte ne passe pas et qu'il faut utiliser tes doigts pour racler?
Büyük bir kaptaki humusun sonuna geldiğinde dipteki havucu bir türlü alamazsın, o anda parmaklarını daldırıp alırsın ya?
Vous savez, quand vous passez devant une agence de voyages et que vous faites : "Quoi?"
Bir seyahat acentesinin önünden geçerken "Bu da ne ya!" dersiniz ya.
J'accepte de prendre le devant de la scène.
Müziğin hatırına sahneyi kabul ediyorum.
Je suis le genre de type qui, à une soirée, ferait les poches des manteaux.
Her partide görebileceğiniz paltoların cebini karıştıran adamım.
Je ne suis ni juif, ni une femme, mais comme la plupart des hommes de plus de 70 ans, j'ai atteint le moment de ma vie où je suis devenu les deux.
Ne Yahudiyim ne de kadınım ama 70'ini aşmış pek çok adam gibi, hayatta ikisini birden olduğum bir noktaya eriştim.
Je suis né à Providence, dans le Rhode Island, je suis responsable d'avoir réintroduit le virus de la polio dans mon secteur.
Rhode Island, Providence'ta doğdum ve okulumda çocuk felci virüsünün yeniden yayılmasından ben sorumluyum.
On m'a un jour comparé au portrait-robot de l'exhibitionniste de Central Park.
Bir keresinde de polis beni Central Park'taki bir teşhirci sapığın robot resmine benzetmişti.
Mes trois femmes sont toutes mortes de la même façon, dans le même escalier.
Eşlerimin üçü de aynı şekilde aynı merdivende öldü.
Fait amusant pour le spectacle de ce soir, je prends deux médicaments concurrents.
Bu akşamki gösterinin eğlenceli taraflarından biri de, aynı hastalık için farklı marka ilaçları aynı anda kullanıyorum.
Que j'habite dans votre immeuble ou pas, je me retrouve toujours dans votre assemblée de copropriétaires.
Sizinle aynı apartmanda otursam da oturmasam da bir şekilde kooperatif evinizin yönetim kurulundayım.
Il a eu le premier rôle dans Les Dents de la mer, j'ai des problèmes de dents à cause de toute la coke que j'ai prise.
O tabii ki Jaws filminde başrolü oynadı, bense kullandığım bütün o kokainler yüzünden tetanos oldum.
Mais j'ai surtout gagné ma vie comme acteur de voix off.
Ama en çok seslendirme sanatçısı olarak para kazandım.
J'ai failli être la voix officielle de CBS.
Az kalsın CBS kanalının resmî sesi olacaktım.
J'allais la faire de toute façon.
İstemeseniz de yapacaktım zaten.
Enchanté, je parie, je suis Gil Faizon, représenté par Don Buchwald Associates.
O şeref bana ait, ben Gil Faizon, menajerim de Don Buchwald ve Ortakları.
Je postule pour le rôle de CBS.
CBS'teki rol için yarışıyorum.
- Il y a 90 % de salade.
- Dürümün yüzde 90'ı marul zaten.
C'est vrai, c'est le cas.
Gerçekten de öyle.
Voici ma deuxième prise. Gil Faizon, enchanté, je parie, anciennement représenté par Don Buchwald Associates, je postule pour le rôle de CBS.
İkinci deneme, Gil Faizon, o şeref bana ait, eskiden menajerim Don Buchwald ve Ortakları'ydı,
George, tu es un vrai phénomène Raven de dire ça.
George, bunu söylemen tam Ravenvari oldu.
Ça n'a rien de Raven, c'est vrai.
Ravenvari değil, doğrusu bu.
Toi, Gil Faizon, je te l'ai dit combien de fois?
Bana bak Gil Faizon, sana kaç defa söyledim,
Tu es le meilleur acteur de New York.
New York'taki en yetenekli oyuncu sensin.