Translate.vc / French → Turkish / Déstin
Déstin translate Turkish
8,240 parallel translation
Il serait prudent de ne pas tenter le destin plus longtemps.
Kaderin gerçekleşmenizi daha fazla geciktirmeye lüzum yok.
Dans leurs histoires, leur destin...
Onların hikayelerinde, onların kaderleri...
- un peu comme si c'était le destin.
- Neredeyse, sanki bu kaderdi.
Et ainsi, avec le sang, le passage fut ouvert au Métier à tisser du destin.
Ve bu yüzden, kan ile, kader tezgahı geçidi açıldı.
- Le Destin.
- Kader.
C'est comme le destin.
Bu sanki kader. Burada.
C'était juste une... c'était une torsion d'un fil sur un métier à tisser aléatoire du destin.
Sadece... Sadece bir iplik ve bir parça vardı rastgele kader tezgahının üzerinde.
Pourquoi avez-vous dit "métier à tisser du destin?"
Neden "kader tezgahı?" dedin
Toutes nos vies, toutes nos possibilités, tous nos choix sont tous tissés ensemble dans l'étoffe de l'histoire sur le métier à tisser du destin.
Tüm hayatımız, tüm olasılıklar, tüm seçimlerimiz beraber dokunan tarihin kumaşında kader tezgahının üzerinde.
Vous deux vous arrivez juste à temps, comme si c'était le destin.
Siz ikiniz tam zamanında geldiniz, tıpkı kader gibi.
Le Métier à tisser du Destin.
Kader tezgahı!
Et bien, le métier a tisser du Destin recrache seulement l'histoire.
Uh, peki, kader tezgahı sadece geçmişini ortaya döküyor.
Il a coupé les fils du destin, mais il ne les retisse pas.
Kader ipini kesti ama, tekrar bağlamadı.
Maintenant, la tapisserie du destin est effilochée.
Şimdi tarihin kumaşı yıpranmış.
C'était son destin.
Bu onun kaderi.
Le destin a repris.
Kader yeniden çevrimiçi duruma.
C'est son destin.
Bu onun kaderi.
Je ne crois pas au destin.
Kadere inanmam.
Je pense que si on a appris quelque chose, c'est ce que voulait le destin, nous devrions nous rencontrer de front.
Bence, eğer bir şey öğrendiysek, o her neyse, kader bizim için dükkana sahip. Onunla yükseklerde buluşmalıyız.
Je... ne me souviens pas qui s'est passé si l'histoire et le destin sont, vous savez...
Ne... olduğunu hatırlamıyorum. Tarih ve kaderleyken, bilirsin...
Eh bien, presque comme si ces derniers mois, tes missions avaient été dirigé par le destin lui-même.
Neredeyse şu son bir ay gibi, görevlerin kaderin kendisi tarafından yöneltildi.
Eh bien..... alors nous connaissons son destin.
O vakit anneme ne olduğunu biliyoruz.
Le destin?
Kader?
Je suis curieux de voir quel destin vous réserve le Dr Fell en vous voyant sur son estrade.
Dr. Fell'in başına nasıl bir şey düştü ki onun yerine sizi burada gördüm, merak ediyorum.
Les mortels ne peuvent contrôler le temps et le destin.
Zaman ve kader ölümlüler tarafından kontrol edilemez.
Et si le destin ne le permettait pas?
Ya kader buna izin vermezse?
Mastani crée son propre destin.
Mastani kendi kaderini yazar.
Vous portez bien votre nom, "celle qui crée son propre destin".
Mastani ve bu dans, ancak bu kadar birbirine uyabilirdi.
Tel est le destin de ce verger.
Ağacın da kaderi budur.
Je suis Brahmin de naissance, mais j'ai le destin d'un guerrier.
Brahmin doğmuş olabilirim, ama kaderim bir savaşçı.
Quiconque s'oppose à la religion aura le même destin.
Kim dinimize karşıdır, sonu böyle olacak.
Peut-être est-ce notre destin... d'aimer un homme qui ne pourra jamais nous appartenir.
Belki de bizim kaderimiz... asla sadece birimize ait olmayacak bir adama aşık olmak.
Le destin...
Kader...
En ce jour, avec le destin et le temps pour seuls témoins... Deux âmes soeurs rendirent leur dernier souffle.
O gün tarih ve zaman tanık oldu ki aşıklar son nefesini verdiğinde İki yıIdız kaydı.
Tu tentes de me juger, de me faire oublier mon destin.
- Beni yolumdan çıkarmaya çalışıyorsun.
Je suis désolée si c'est ton destin.
Senin kaderin buysa üzgünüm.
Nous n'avons pas besoin de réunir le Conseil pour décider de ton destin.
Kaderine karar vermek için Konseye gerek olmayacak.
Quoi que ce soit, le destin, la magie, il y a quelque chose qui nous protège.
Kader, büyü, her ne ise bizi koruyan bir şey var.
Tel est notre destin.
Bugünkü hâlimizin sebebi odur.
Le caractère d'un homme est toujours sont destin.
Bir insanın kaderini, karakteri belirler her zaman.
On ne peut pas punir un homme pour avoir accompli son destin!
Bir insanı amacını gerçekleştiriyor diye cezalandıramazsınız ya!
Je pensais peut-être que c'était Rebekah, mais tu restes calme, même quand la seule personne qui connaît son destin vient probablement de rencontrer le sien.
Buna rağmen ilgini çok zor çekiyorum. Belki de Rebekah'dır diye düşündüm ama ona olanları bilen tek kişi buradayken sükunetini korudun, ki o da muhtemelen şu anda son nefesini vermiştir.
Je suis l'image même de la santé et de la vitalité, un maître de mon destin, un vainqueur de la mort elle-même. C'est exactement ce que je veux dire.
Ben sağlığın ve kalıcılığın bir örneği, kaderimin ustası, ölümün fatihiyim.
Ou des autres pauvres âmes qui ont laissé leurs destin entre tes mains?
Yoksa ellerinde can veren diğer zavallı ruhlar mı aklına geliyor?
Je suis content d'avoir raté un si beau destin.
Böylesine kötü bir kaderi yaşamadığım için minnettarım.
Une fois que le mariage aura eu lieu et que les loups seront à jamais changés, le destin de Jackson devient un peu moins certain.
Evlilik yapılıp da kurtlar sonsuza dek değişikliğe gidince Jackson'ın kaderi bu kadar net olmayabilir.
François n'était que la main du destin.
Francois sadece kaderin eli olacaktı.
Ce tournoi pourrait changer le destin de nos combattants?
Hindistan'a geliyor. kaderini değiştireceğine inanıyor musunuz?
90 millions! Le coup de génie de Mr. Briganza..... va changer le destin de nos combattants!
9O milyon. hintli dövüşçülerin kaderini değiştirecek.
Vous avez déjà été tissés dans le métier à tisser du destin.
Kaderin tezgahında çoktan dokunmuşsun sen.
Est-ce le destin de tout homme de tomber sous votre charme? Un tour de danse et au revoir?
Her erkeğin büyünüze kapılması ve dans pistinde bir dönüş yaptıktan sonra unutulması kaderlerinde mi var?