Translate.vc / French → Turkish / Emméné
Emméné translate Turkish
5,820 parallel translation
Ceux-ci sont plus récents que celle que les gars ont emméné à Central City.
Bunlar Central City'e getirdiklerinizden biraz daha teknolojik.
C'est tout ce que vous avez emmené?
Hepsi bu mu?
On doit trouver où Zaheer a emmené Korra.
Zaheer'in Korra'yı nereye götürdüğünü bulmamız lazım.
La géante a rejoint des gens qui ont emmené les maîtres dans les grottes.
O korkunç kadın hava bükücüleri mağaralara götüren kişilerle buluştu.
- Je ne l'ai pas emmené.
- Ben götürmedim.
Tu me menaces après que je t'ai emmené aussi loin?
Seni buraya kadar getirdikten sonra beni tehdit mi ediyorsun?
Ok, où a-t-elle emmené Thomas?
Pekala. Thomas'ı nereye götürdü?
Sinon, il pourrait savoir où elle l'a emmené.
Ya da çocuğu nereye götürdüğünü biliyor olabilir.
Ils m'ont enlevé dans la rue quand j'étais sur le vélo de Juliette, ils m'ont mis un sac sur la tête, et m'ont emmené dans un vieil entrepôt, et elle a wogé juste en face de moi.
Juliette'in bisikletiyle giderken sokak ortasında kaçırdılar beni. Kafama çuval geçirip bir depoya götürdüler. Sonra da suratıma bakarak woge yaptı.
On ne devait pas parler au boulot maintenant que tu m'as emmené visiter ta cave.
Çiftleştiğimiz için iş yerinde birbirimizle konuşmamızın yasak olduğunu söyledin.
Elle est venue apres que les flics t'aient emmené.
Şubeden elemanlar sizi aldıktan sonra gelmişti buraya.
Je t'ai emmené au palais de justice quand tu n'étais qu'un bébé pour qu'il puisse te voir.
Seni bebekken mahkemeye götürmüştüm.
Et puis tu l'as emmené aux urgences?
Sonra da onu acile mi götürdün?
Tu l'as emmené à l'école?
- Okula götürdün mü?
Tu as emmené Abel à l'école?
- Güzel. Abel'ı okula götürdün mü?
C'est fascinant, d'envoyer un homme à l'hôpital sans être emmené au poste.
Bir adamı hastanelik edip de, karakolluk bile olmamak hayret verici.
Vous l'avez emmené à l'hôpital.
Onu hastaneye götürdünüz.
Ils ont dit avoir trouvé un tueur d'ours dans la prairie, mais il me semble qu'ils ont emmené un homme du chemin de fer loin de chez lui.
Çayırda ayı öldüren bulduklarını söylediler ama bana yuvasından çok uzaklarda bir demiryolu işçisi bulmuşlar gibi görünüyor.
Vous l'avez emmené, n'est-ce pas?
Onu sen aldın, değil mi?
Tu l'as emmené loin d'ici parce que c'est un revenant.
Onu aldın, çünkü o geri dönmüştü.
Mais si je l'avais emmené à l'hôpital sur-le-champ... Si je l'avais empêché de dormir... aurait-il survécu?
Ama hemen hastaneye götürseydim eğer uyumasına izin vermeseydim şimdi yaşıyor olur muydu?
Je l'emmene juste à dîner, je vais la charmer de sorte qu'elle me redonne mon groupe.
Altı üstü yemeğe götüreceğim eteklerini zil çaldıracağım ve grubu bize geri verecek.
Le gamin a dû être emmené pendant que je bossais.
Ben çalışırken çocuk götürülmüş olmalı.
Je l'ai emmené à Haven pour être interné.
Sonra da onu Haven'a akıl hastanesine götürdüm.
Elle l'a emmené avec elle, mais pourquoi?
Mara, Jeffrey'i kaçırdı ama neden?
Merci de m'y avoir emmené.
Beni oraya götürdüğün için teşekkür ederim.
Un jour, quand il était tout petit, genre un an ou même moins, je l'ai emmené aux courses en poussette.
Bir gün, Cole çok küçükken belki 1 yaşında, belki daha da küçük bebek arabasını da alıp onu alışverişe götürmüştüm.
Mon mari a pris le corps de mon enfant et l'a emmené.
Kocam çocuğumu alıp dışarı attı.
J'étais dans son bureau, mais ensuite Eric Woodall est arrivé, m'a emmené dans le couloir.
Yani, onun ofisindeydim ama sonra içeri Eric Woodall girdi, beni koridora çıkardı.
J'ai peut-être parfois emmené des dossiers chez moi pour y travailler au calme, et j'ai peut-être oublié d'en rapporter certains.
Ben belki iş bitiminden sonra eve üzerinde çalışmak için bir kaç dava dosyası götürmüş ve geri getirmekte pek de başarılı olamamış olabilirim.
Alors... pourquoi m'as tu emmené ici?
- Beni neden buraya getirdin?
Il a emmené le mauvais homme ici?
Kötü adamı o mu getirmiş?
Les terriens t'ont emmené à Mount Weather?
Dünyalılar seni Weather Dağı'na mı götürdü?
Ils ont emmené ce pauvre connard dehors et lui ont lu ses droits.
Zavallı piçi alana getirdiler haklarını okudular.
Elle l'a emmené sur la tombe d'Amanda?
Amanda'nın mezarına mı götürmüş?
Mon dieu, Charlotte, elle l'a emmené à ce qui est supposé être ma tombe.
Of be Charlotte benim sözde mezarıma götürmüş onu.
Tu l'as emmené sur cette tombe? !
Alıp mezara götürmüşsün?
Il a été emmené plus tôt. Ah bon?
Öyle mi?
Et elle m'a emmené chez Nick.
Beni Nick'in evine götürdü.
Il m'a emmené jusqu'au poste de police pour me parler du meurtre de ma mère, qui je l'ai découvert a été commis par la mère de Nick.
Annemin cinayeti hakkında konuşmak üzere polis merkezine götürdü beni. Ki öğrendiğime göre cinayetin faili de Nick'in annesiymiş.
Elle a dit que quelque chose est sorti de la forêt, a attrapé son mari, et l'a emmené avec lui.
Bir şeyin ormandan çıkıp kocasını alıp sürükleyerek götürdüğünü söyledi.
Comment l'a-t-il emmené?
Nasıl aldı götürdü?
Et tu l'as emmené à un autre niveau
Sen bunu başka bir seviyeye taşıdın.
S'ils sont arrivés en taxi, comment le tueur a t'il emmené le corps de Daycia jusqu'à la piscine, qui est à un kilomètre d'ici?
Eğer buraya taksi ile geldilerse, katil Daycia'nın cesedini, millerce uzaklıktaki havuza nasıl getirdi?
Mais je suis un peu déçue que tu aies emmené ton acolyte.
Ama yardımcını getirmene üzüldüm.
Ils l'ont emmené dans une chambre privée.
Az önce uyanma odasından özel bir odaya getirdiler.
C'est vous qui avez emmené des finlandais sur le sol russe.
Finlandiyalıları, Rus topraklarına sokan sensin.
Eh tu te souviens quand tu nous a emmené Adam et moi faire du camping au Yosemite ( parc national californien )
Adam'la beni Yosemite'deki kamptan aldığın zamanı hatırlıyor musun?
Tu m'as emmené ici...
Beni buraya getiren sensin.
Ils vous ont emmené aux urgences à cause de, c'était quoi?
Aceleyle acil servise almışlar seni.
Regarde, j'ai emmené Cisco avec moi.
Bak, Cisco'yu da getirdim.