Translate.vc / French → Turkish / Encontré
Encontré translate Turkish
806 parallel translation
"Vous rendez-vous compte que vos accusations à l'encontre de cette femme mettent sa vie en danger?"
"Genç bakire, sizin de bildiğiniz gibi yaptığınız bu suçlama kadının hayatını tehlikeye sokar."
Cela va à l'encontre des règlements.
Kurallara aykırı.
Vous vous rendez compte, bien sûr, que cela va à l'encontre de l'avis du Dr Werdegast.
Şunun farkındasınızdır herhalde bu hareketiniz Dr. Werdegast'ın tavsiyelerine uymuyor.
Je n'ignore pas que mes accusations peuvent entraîner à mon encontre des poursuites en diffamation. Cela m'importe peu!
Bu suçlamaları yaparken, yazılı iftira suçu ile karşı karşıya kalacağımın farkındayım, ama önemli değil.
... car c'est l'outrage le plus flagrant, dégoûtant et déplaisant jamais perpétré à l'encontre de citoyens respectueux de la loi.
... çünkü bu, tarihte, kanunlara uyan vatandaşlara karşı en korkunç, en insafsız, kahrolası bir dehşettir.
Je n'en reviens pas : un homme dans votre situation, magistrat, dont le travail est de juger les autres... Quelle serait votre sentence à l'encontre d'un "colleur" assis sur le banc des accusés?
Sizin mevkiinizdeki bir adam, bir yetkili amir görevi diğer insanları yargılamak olan bir kişi eğer ki siz ve arkadaşlarınızın karşısına Tutkal Adam çıkartılsaydı nasıl bir ceza verirdiniz acaba?
Si l'expert de la police maintient que ces deux balles ont été tirées par la même arme, la cote de cinq contre un va à l'encontre de cette conclusion.
Polis uzmanı Bay Johnston bu iki merminin hala aynı silahtan atıldığında ısrar ediyorsa ona karşı oran beşe bir. Ancak, oran hala mevcut.
Si vous ne considérez pas toutes les preuves... bien qu'elles ne soient pas présentées... cela irait à l'encontre du but de cette audience.
Eğer her kanıt parçasını, ne denli uygunsuzca sunulursa sunulsun, göz önüne almazsanız, bu oturumun ana amacını ortadan kaldırmış olursunuz.
Tu ne peux aller à l'encontre de l'opinion publique.
Kamuoyuna karşı gelemezsin.
L'auto-expérimentation va à l'encontre des règles.
Kendi üzerinde deney yapmak,.. ... iyi bir deneyin tüm kurallarına aykırı.
La rétention d'information va à l'encontre du règlement!
Kayıtları tamamlamaktaki başarısızlık bu organizasyondaki bütün kurallara aykırıdır.
Le capitaine Holmes a été reconnu coupable d'actes de cruauté... à l'encontre du soldat Prewitt.
"Yüzbaşı Holmes" Er Prewitt'e karşı mazeretsiz zulüm uygulamaktan suçlu bulunmuştur.
Pardonne, au vif amour que ta gloire m'inspire, de tels propos, même à l'encontre de mon intérêt.
Bağışla beni Sezar. Senin yoluna koyduğum derin, çok derin sevgidir beni böyle konuşturan. Aklım sevgimin buyruğundadır benim.
Pourtant, au fin fond de l'espace, sur la planète Mars, des esprits puissants et hostiles observaient notre Terre avec envie, ourdissant en secret des plans à notre encontre.
Ancak, Dünya'dan epey uzakta bulunan Mars gezegeninde... yasayanlar, Dünyamızı kıskandılar ve zamanla bize karşı planlar hazırladılar.
Admettez-vous au moins que par votre rang... vous agissez à l'encontre du gouvernement?
Tüm gücünüzün devlete karşı yönlendirilmiş olduğunu itiraf ediyor musunuz?
Vous avez été tres courageux d'aller a l'encontre de votre supérieur.
Amirinizin fikrine karºi gelmek bayagi cesaret isteyen bir ºey.
Cela va à l'encontre de tous nos ordres.
Efendim, bu aldığımız bütün emirlere karşı gelecek bir şey.
Comment devons-nous agir à son encontre?
Ona karşı ne yapmalıyız?
Oui, je le maintiens, car elle n'avait encore jamais été utilisée à l'encontre des opposants politiques.
Evet, bunu söyleyebilirim. Çünkü daha önce hiçbir zaman politik karşıtlara karşı silah olarak kullanılmamıştı.
C'était le dernier document à charge que nous produirons à l'encontre des accusés.
Sanıklara karşı sunmak istediğimiz son belge de....... tarafınıza sunulmuştur.
À force de conclusions évidentes, vous, capitaine William Bligh, êtes absous des soupçons de mauvaise conduite. Pourtant, des officiers remarquables et des marins, tous volontaires, se sont livrés à une mutinerie à votre encontre.
Teğmen William Bligh mahkeme size yapılan suçlamaları değerlendirdi ve şu sonuca ulaştılar :
Juste qu'il trouve difficile d'aller à l'encontre des faits scientifiques.
Sadece bilimsel gerçeklerine karşı çıkmak onun için zor.
Annulation des sanctions prises à l'encontre de Pautasso.
Pautasso'nın cezası iptal edilecek.
Si ça va à l'encontre des lois du temps, tant pis, oubliez.
Unutalım gitsin.
Ce massacre va corser la résistance à notre encontre un peu partout.
Bu katliam her yerde direnişle karşılaşmamıza neden olacak.
Je suis votre obligé M.Keil, mais aller à l'encontre des ordres de mes supérieurs...
Size yardımcı olmam gerektiğini hissediyorum Bay Kyle fakat amirimin emirlerine itaatsizlik -
Elle irait à l'encontre de nos aspirations.
Hayat gücünün boşa harcanması soracak olursan.
Concernant l'officier Finney, était-il fait mention dans son dossier d'une mesure disciplinaire prise à son encontre? Oui, maître.
Sicil subayı Finney'le ilgili olarak, onun sicil kaydında bir devreyi kapatmadığı için bir disiplin cezası kayıtlı mıydı?
- Cela va à l'encontre de l'Empire.
- İmparatorluğun prosedürlerine aykırı.
Agression sexuelle à l'encontre de Mlle Nikolaevna.
- Bayan NİKOLAYEVNA ya, taciz etmekle suçlanıyorsun. -
Ca va à l'encontre de tous les principes de John Gill.
Bu, John Gill'in inandığı tüm prensiplerine aykırı.
L'un des arguments à l'encontre des ordinateurs au commandement, c'est qu'ils ne pensent pas comme des hommes.
Kontroldeki bilgisayar aleyhindeki bir argüman da, onların insan gibi düşünemediği.
Tuer va à l'encontre des lois civiles et morales qu'on nous enseigne depuis des milliers d'années.
Öldürmek yasalara aykırı, bu yasalarla binlerce yıl yaşadık.
C'est une provocation à l'encontre du gouvernement.
Bu kasti bir kışkırtma eylemi. Bunu ancak hükümet aleyhtarları yapmış olabilir.
Cela va à l'encontre de nos traditions, c'est contre notre nature.
Bu, bizim kendi doğamıza ve geleneğimize aykırı.
"Vous êtes accusé d'avoir, à plusieurs reprises, commis des actes d'hérésie à l'encontre de la sainte Eglise."
"Çeşitli tarihlerde, Kutsal Kilise'ye aykırı düşmekle suçlanıyorsunuz."
Je lance un mandat d'arrêt à l'encontre de ces 2 hommes.
Federal yargιç olarak... o iki adamιn tutuklanmasι için emir çιkartacağιm.
Je vais aller à l'encontre de tes préceptes. J'espère que tu me pardonneras.
Yapmak üzere olacağım şey vasiyetine aykırı ama lütfen beni affet.
Désolé, je ne veux pas être impliqué, ça va à l'encontre des règles.
Üzgünüm ama bu işin içine giremem. Bu kurallara aykırı.
La seul rancune, si tu tiens à l'appeler ainsi, serait celle de Willis à mon encontre.
Tek kin, ki bunu bu şekilde söylemek ne kadar doğru, Willis'in bana olan kinidir.
Ils vont à l'encontre de la raison. Ils sont heureux d'avoir perdu.
- Seninle aynı fikirdeyim nerdeyse kaybettiklerine sevindiler diyeceğim.
Si je me décide, c'est comme si j'allais à l'encontre de mon désir.
Ama birlikte olursam da kendi duygularıma ters düşüyor...
Perdre des vies pour cette base va à l'encontre de mes convictions.
O üs karşılığında hayatlar kaybetmek inandığım her şeye karşı.
Tu as été à l'encontre d'un ordre direct.
Emirleri ihlal ettin.
Ce serait aller à l'encontre des principes d'Exo-Grey!
Exo-Grey'in yapacağı son şey olur bu, doğru mu?
D'ailleurs, si le procureur a bonne mémoire, quand un homme est virulent à l'encontre de notre passé brutal, jusqu'où peut-il aller?
Hatırlayın, hafızam beni yanıltmıyorsa iddia makamı şunu demişti... "Eğer bir adam kanlı askeri geçmişimize karşı bu kadar öfkeli ve sert olabiliyorsa neler yapmaz ki?"
Cela va à l'encontre de l'évolution de l'homme.
Bu konuda, yaradılışına aykırı davranıyorsun.
â l'encontre de toutes mes convictions, M. Ruskin.
Tüm hassasiyetlerime saldırmışsınız Bay Ruskin.
Rien dans la presse n'allait à votre encontre.
Basında, beğenmediğiniz tarzdaki haber yorumları yayınlanmıyor.
Ils prendront les mesures nécessaires à votre encontre.
Sizinle ilgili gerekeni yapacaklar.
Je ne peux agir à l'encontre d'un supérieur!
Bir subay üstüne karşı gelemez.