Translate.vc / French → Turkish / End
End translate Turkish
10,631 parallel translation
Ce sont des boxeurs de l'East End. Ils sont charmants.
Sadece Doğu Londralı boksörler, çok iyi insanlardır.
J'aime mélanger les célébrités avec juste un peu de méchants de l'East End.
Şöhretli kişilerle birkaç, sadece birkaç Doğu Londralıyı karıştırmak.
Je ferais n'importe quoi pour partir de l'East End.
- Doğu Londra'dan beni ne kurtaracaksa işte.
Qu'y a-t-il de mal à vivre dans l'East End?
- Doğu Londra'nın neyi varmış?
L'East End n'est pas si mal.
- Doğu Londra o kadar da kötü değildir.
Il avait finalement franchi la ligne entre le vieux East End et les verts pâturages du West End doré.
Nihayet eski Doğu Londra ile Altın Batı'nın sınırını geçmişti.
Dans le West End, ça a de la classe.
Batı Londra'ya şık bir dokunuş.
La starlette de l'East End, Frances.
Doğu Londra tarzı budur Frances.
On emménagea près de Marble Arch dans l'ouest de Londres. Mais l'East End nous manquait.
Batı Londra'daki Marble Arch'ın oraya taşındık ama ikimiz de Doğu Londra'yı özlemiştik.
Même ici, dans l'East End de Londres.
Burada, Londra'nın doğu yakasında bile.
Et c'est pour une pièce? Pour les grands théâtres?
Bu West End'de oynanacak mı?
Monkey doit rester ici et tenir compagnie à Papa pour qu'il ne reste pas tout seul ce week-end.
Monkey'nin evde kalması ve babana arkadaşlık etmesi gerekiyor ki baban da bütün hafta sonunu yapayalnız geçirmesin.
Je n'aimerais rien de plus que ça . Mais si Papa ne travaille pas ce week-end, nous devront vivre dans une boite.
Bundan daha çok istediğim bir şey olamaz evlât ama baban bu haftasonu çalışmazsa hepimiz karton kutuda yatmak zorunda kalırız.
En fait. . . Karen aurait du te dire , j'ai beaucoup de travail ce week-end .
Aslına bakarsan Karen sana söylemiş olmalı, bu haftasonu o kadar çok işim var ki.
Je veux savourer mon week-end de garde.
Çocuğumla sadece bana ait olan hafta sonları vakit geçirebiliyorum.
Votre week-end?
Sana ait olan hafta sonları mı?
C'est censé être un week-end sympa.
Bu hafta sonu çok eğlenceli geçecek.
J'aimerais bien, mais c'est le seul week-end où ce sera impossible.
Keşke elimden bir şey gelse. Keşke ama korkarım bu hafta sonu hiç müsait değil.
Il y a 45 ans ce week-end, ma Sally et moi avons ouvert les portes de ce lieu.
45 yıl önce bugün, ben ve Sally, buranın kapılarını ziyaretçilere açtık.
Tu es en plein week-end familial.
Nasıl zamanlama ama? Büyük ailen ile birlikte hafta sonunu geçirirken.
Tu restes après le week-end?
- Hafta sonundan sonra kalacak mısın?
C'est un futur médecin, et il veut m'emmener en week-end à Goa.
Tıp hazırlık dâhisi beni de Goa'ya götürmek istiyor.
C'est le premier match de Tilly ce week-end.
Bu hafta sonu Tilly ilk maçına çıkıyor.
- Premier match ce week-end, n'est-ce pas?
- İlk maçın bu hafta sonu değil miydi?
Je peux faire une version alpha en un gros week-end.
Paso bir hafta sonu uğraşsam alfa sürümünü çıkarabilirim.
Il y a des opérations nettoyage le week-end.
Her hafta sonu gönüllü temizlik programı yapıyoruz.
Tu dois bosser sur la partie front end de l'application.
Dinesh, zaten yapının ön ucunda kod yazman gerekiyor.
J'ai besoin de 4 développeurs web-app, 2 en front, 2 pour la fin.
2 front-end, 2 back-end 4 web-app developera ihtiyacım var.
L'un d'entre eux, qui devait être le roi, était assis tout seul dans un fauteuil au bout du couloir.
Devlerden biri, ki onun Kral olduğunu sanıyorum... * he sat alone in a chair at the end of the hall.
Mais finalement, tu n'es qu'un homme.
* But in the end, * you're just a man.
Comment état ton week-end? Calme.
- Hafta sonun nasıldı?
Tu avais tout le week-end.
- Koca bir hafta sonun vardı ya.
Mais il les aide le week-end.
... haftasonlarında onlara yardımcı olarak çalışıyor..
Ce devait être un week end en famille, Claire.
Bunun bir aile hafta sonu olması gerekiyordu Claire.
Je gagne 13,75 $ par semaine en tant que vigile dans un bazar, et encore 2,80 $ le week-end au Top Hat.
Five And Dime'da güvenlik görevlisiyim ve haftada $ 13.75 kazanıyorum. Top Hat'te, hafta sonları $ 2.80 daha kazanıyorum.
Et ils vont finir le week-end prochain
Önümüzde ki hafta sonu bu yolcuğu bitirecekler.
Quelqu'un vient te voir, ce week-end?
- Hafta sonu birisi ziyarete geliyor mu?
Son jogging du week-end, son journal du matin, son banc dans le parc, son gobelet de jus d'orange frais.
Haftasonu koşusu, sabah gazetesi, parktaki bank, taze sıkılmış portakal suyu.
Je tentais de me concentrer sur la réunion du week-end, mais mon esprit planait à dix mille.
Haftasonundaki fakülte toplantısına odaklanmaya çalışsam da, aklım başka alemlerdeydi.
- Pendant le week-end.
- Haftasonu, haftasonu.
Le week-end, tôt le matin, peu de monde aux alentours.
Haftasonu sabahın köründe etrafta pek kimse olmaz.
Pourquoi tu quittes pas la ville pour le week-end?
Neden hafta sonu seninle şehir dışına çıkmıyoruz?
Tu fais quoi, ce week-end?
Bu hafta sonu ne yapıyorsun?
Il y aura du monde à Medellín, ce week-end, toutes les putes de luxe de Bogotá.
Bu hafta sonu Medellin'e normalin çok üstünde fahişe gidiyor. Bogata'daki bütün üst düzey kadınlar.
on supposait que tu te marierais. Je croyais qu'on était supposé que tu tu marierais le week-end prochain.
Gelecek haftasonu evleneceksin diye biliyorum.
Eh bien, je dois quitter la ville pour le week-end...
Haftasonunda şehir dışına çıkacağım...
J'ai acheté une tablette tactile ce week-end.
Bu hafta sonu bir tablet aldım.
Nico m'a appelée le week-end.
Nico beni aradı geçen hafta.
Le week-end et... Attends.
Hafta sonlarında ve...
Tu es prise ce week-end?
Bu hafta sonun yoğun mu?
Tu te souviens de ce week-end à Yosemite?
Yosemite'deki hafta sonumuzu hatırlıyor musun?