English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / French → Turkish / Enduré

Enduré translate Turkish

1,053 parallel translation
Je sais ce que ces Cheyennes ont enduré.
Efendim, bu Cheyenne'lerin neler çektiğini ben bilirim.
Pas un des bateaux habituels, un vrai navire à voile... un de ceux qui ont enduré les mers et les tempêtes de ce monde.
Sıradan teknelerden değil gerçek bir gemi bu dünyanın fırtınalarına ve denizlerine cesurca göğüs gerebilecek bir gemi.
Tu as enduré tellement de choses.
Sana karşı çok günah işlemişler.
- Tu vois bien. Deuxième prix, après tout ce que j'ai enduré.
Görüyorsun, o kadar şeyden sonra ikinci olduk.
Après tout ce que j'ai enduré dans ma vie... en quelques semaines, ces gamins ont réussi à me faire sortir de mes gonds. Si facilement... si vite!
Hayatım boyu yaşadığım tüm zorluklardan sonra, birkaç hafta içinde, bu çocuklar beni öyle kızdırdı ki, çok kolay ve kısa zamanda.
Qu'ils endurent ce que j'ai enduré.
Bırak onların bana yaşattığını yaşatayım.
- Combien de femmes, je te le demande, auraient enduré ça comme Florence l'a fait?
Kaç kadın ha, sana soruyorum, kaç kadın Florence'in çektiklerine katlanabilirdi?
Je comprends ce que la Terre a dû enduré pour parvenir à la paix.
Dünya'nın barışa ulaşmak için neler yaşadığını anlıyorum.
Dans quelques mois, tout ce que tu auras enduré te paraîtra presque irréel. Tu seras enfin heureux.
Birkaç ay sonra, bunların hiçbiri başına gelmemiş gibi olacak.
Non seulement pour le travail... et en compensation de ce que vous estimez avoir enduré... mais aussi parce que vous nous rendez service.
Kazanacağın, yalnızca işin için maaş değil ama çektiğin acılar için bir bedel olacak ve bize yardımların için.
Mais les mots ne peuvent décrire ce que Juan à enduré pour la cause.
Sözler Juan'ın yaptıklarını ve amacımız uğruna katlandıklarını anlatmaya kafi değildir.
S'il savait ce que j'ai enduré ces derniers jours...
Keşke son günlerde nelere katlanmak zorunda olduğumu bilseydi.
On a enduré la faim et le froid pour renforcer le syndicat.
Sendikamı güçlendirmek için açlık çektik, varildeki ateşten kemiklerimizi ısıttık.
Ce serait criminel de vous décevoir après tout ce que vous avez enduré.
Arthur,
Après ce que j'ai enduré aujourd'hui... Pour avoir vos renseignements.
Bugün yaşadıklarımı bilemezsiniz... gerekli bilgiyi alabilmek için.
QUAND JE REGARDE FRÉDÉRIC LE GRAND ET QUE JE PENSE À CE QU'IL A ENDURÉ, C'EST UNE EXPÉRIENCE RELIGIEUSE.
Frédéric le Grand'ın gözlerine her baktığımda ve çektiği zorlukları düşündüğümde, mistik bir heyecan duyarım.
Quand je pense à ce que j'ai enduré, dont j'ai dû me libérer, j'ai envie de hurler.
Nelere katlandığımı düşünüyorum da... Çığlık atabilirim! Ve sana şunu söyleyeyim :
Vous avez mon respect et ma sympathie... pour tout ce que vous avez enduré, mon gars. Wow.
Ve geçirdiğin şeylere üzüldüm, adamım.
J'ai enduré autant qu'un mortel peut endurer... les sévices du parvenu irlandais que vous avez admis dans votre lit.
Yatağınıza aldığınız bu sonradan görme... küstah İrlandalının kötü muamelelerine bir faninin dayanabileceği kadar dayandım.
Et cinq jours plus tard, Hérode mourait, après avoir enduré de terribles souffrances, le corps recouvert d'une multitude de plaies.
Beş gün içinde, Herod ölmüş. Vücudunu ağrılar bürümüş her tarafı tanınmaz halde yara öbekleriyle çürümüş.
Après tout ce qu'il a enduré!
Yetmedi mi çocuğun çektikleri?
Je ne trouve pas. Personne ne se douterait de ce que tu as enduré.
Sana bakarak başına neler geldiğini kimse söylemez.
Pas après ce que j'ai enduré pour t'amener ici vivant!
Allah'ın belası kıçını buraya sağ salim getirene kadar neler çektim.
Tu te rends pas compte, ce qu'Elyse a enduré avant d'être mariée?
Elyse'in evlenebilmek için neler yaşadığını herkes biliyor mu bilmiyorum.
Il a beaucoup enduré.
Çok şey yaşadı.
Après tout ce qu'elle a enduré.
Her şeyden sonra tahammül etmişti.
À midi et demie, James Valentine est passé de vie à trépas par suite de l'épuisement enduré au cap Horn.
Bugün saat 12 : 30'da, Ümit Burnu'ndan beri... hasta ve yorgun olan James Valentine, yaşamını yitirdi.
Jamais enfant né d'une femme n'a enduré une telle peine.
Hiç bir kız bu kadar süre dayanamamıştı.
Que les choses soient claires. J'aurais enduré la prison, même l'exécution, plutôt que de révéler mon misérable secret à ma femme et à mes enfants.
Şunu anlayalım ben tutukluluğa tahammül ettim, infaza bile, karım ve çocuklarıma zavallı sırrımı açığa çıkarmak yerine.
J'ai enduré tant de souffrances et de tourments.
Çok acı ve ıstırap çektim ben.
C'est incroyable tout ce que j'ai enduré pendant ce temps.
Nelere katlandığımı hayal bile edemezsin.
Après tout ce qu'on a enduré ensemble... si tu crois que je vais bouffer seul la dinde la plus mal cuite... tu es fou!
Yaşadığımız onca şeyden sonra dünyanın en kötü hindisini tek başıma yiyeceğimi düşünüyorsan delisin.
Mais je n'ai ressenti aucune pitié, car il n'a fait qu'endurer ce que ma bien-aimée avait enduré par sa faute.
Ama kalbim katılaşmıştı,... masum sevgilimin ölürken çektiği acıları tatması gerekiyordu.
Ce qui est compréhensible après ce qu'ils ont enduré.
Bu da doğal. Neler yaşadıklarını düşünürsek.
Tom, considérant tout ce que vous avez enduré aujourd'hui... je vais fermer les yeux sur votre comportement jusqu'à présent.
Tom, bugün yaşadığın olaylar yüzünden sana izin vereceğim.
Je dis qu'ils vivent, à cause de ce qu'ils ont enduré.
Birlikte yaşadıkları şeyler yüzünden yaşamalılar.
Temporairement aveuglé il endure les caprices de son dieu, patiemment jusqu'à ce que sa volonté soit domptée et qu'il apprenne à servir.
Geçici olarak kör edilir. Tanrısının kaprislerine sabırla katlanır. Ta ki iradesi yok olup hizmet etmeyi öğrenene dek.
A-t-elle la moindre idée de ce que j'endure?
Kahretsin. Ne düşündüğüm hakkına hiç bir fikri yok mu bunun?
Mais c'est ce qu'endure ma voiture qui m'inquiète.
Ama otomobilin çektikleri beni daha çok endişelendiriyor.
Voilà ce qu'il endure.
İşte yaşadığı bu.
Quelle horreur j'endure... depuis mon retour, votre Grâce.
Sizin arkanızı kollamaya başladığımdan bu yana neler yaşadım, efendim.
Comment peut-elle être si calme, alors qu'elle sait ce que j'endure?
İçinde bulunduğum sıkıntıyı bildiği halde nasıl bu kadar sakin olabiliyor?
As-tu pensé à ce que j'endure depuis toutes ces années?
Bunca yıl neler hissettiğimi hiç düşündün mü?
J'endure ça à la maison.
Buna evde yeterince maruz kalıyorum zaten.
Nous avons patiemment enduré cela.
Yanılmışım, Yagyu.
Je n'endure pas une maison sale, vous?
Ben pis evlerden hiç hoşlanmam.
- Tu sais ce qu'elle endure?
Annem...
- Ce qu'elle endure?
Şu an neler çektiğini biliyor musun?
Et comme elle s'ennuie de la vie misérable qu'elle endure!
"Hüzünlü yaşantılarını sıkıntı içinde geçirirler."
Vous ne réalisez pas ce que j'endure.
Ne kadar büyük bir baskı altında bulunduğumu anladığınıza, inanmıyorum.
J'espère que tu apprécies ce que j'endure pour toi, jeune fille.
Umarım senin için katlandıklarıma saygı duyarsın.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]