Translate.vc / French → Turkish / Enlevé
Enlevé translate Turkish
6,537 parallel translation
Je croyais que Su avait tout enlevé.
Su, hepsini çıkarttı diye düşünmüştüm.
Merci de ne pas m'avoir enlevé mon foie.
Karaciğerimi sökmediğiniz için teşekkürler.
Il m'a enlevé à ma mère.
Beni annemden çaldı.
Impossible que vous ayez enlevé quelqu'un.
Birini kaçırdığın anlamına gelmez.
J'ai vu les infos et... je pense que celui qui a enlevé ces garçons... je suis presque sûre que c'est mon frère.
Haberleri izledim ve... Sanırım o çocukları kaçıran... Kardeşim olduğunda eminim.
Ils m'ont enlevé la viande... les bonnes, la gouvernante, mon vigile.
Eti benden aldılar, yardımcılar, hizmetçi, korumalarım.
Les personnes qui t'ont enlevé, elles n'envoient pas de vidéos.
Değil. Seni kaçıran kişiler video yollamazlar.
Alors qui l'a enlevé?
Kim yakaladı öyleyse?
Quelqu'un a enlevé Hani?
Biri Hani'yi mi kaçırdı?
J'y suis juste allée avant toi et ai enlevé le panneau "peinture fraîche".
Basitti senden önce oraya gittim ve "dikkat boyalı" uyarısını kaldırdım.
Nous recommandons que Charlie soit enlevé des équipements ultra sophistiqués de l'hopital pour aller dans un centre.
Bizim önerimiz Charlie'nin akut hastane düzeneğinden uygun sosyal tesislerden birine geçmesi.
Pourquoi ne pas avoir enlevé le commandant Barnes de la liste?
Komutan Barnes'ı hedef listesinden neden silmediniz?
Il s'est enlevé tout seul.
Kendi kendilerine çıktılar.
T'as enlevé ça dès que t'as vu la bombe, hein?
Bombayı ilk gördüğün anda onu çıkardın, değil mi?
Quelqu'un l'en a enlevé.
Biri onu aldı.
Quand l'hôpital du domaine a pris feu, on a enlevé les patients de leurs couchettes, et on les recouverts avec leurs matelas.
Sahra hastanesi saldırıya uğrayınca hastaları ranzalardan kaldırıp şiltelerle üzerlerini örterdik.
On lui a enlevé l'assistance respiratoire.
Yaşam destek ünitesinden ayrıldı.
Il était trop stressé pour manger alors je lui ai enlevé l'alcool, - sinon il avalerait de travers.
Gerginlikten yiyemiyor, o yüzden içmesini yasakladım yoksa içip içip kusacak.
Voight n'est pas le seul à avoir été enlevé.
Kaçırılan tek kişi Voight değilmiş.
La Garde a enlevé Audrey.
Audrey Muhafızların elinde.
Un gamin qui avait été enlevé par les frères Peacock.
Peacock Çetesi tarafından kaçırılan bir çocuktu.
"Les revenants ont enlevé mon chat."
"Geri dönenler kedimi kaçırdı."
On ne l'a pas enlevé pour le regarder dormir. on a besoin de savoir à qui lui et son ami, Harold Reid, on parlé.
Onu uyurken seyrederek konuşturamayız onun ve arkadaşı Harold Reid'in kiminle konuştuğunu bilmemiz lazım.
Maintenant, tout le monde remaquerait que vous vous êtes fait enlevé.
- Şimdi biri seni kaçırısa kesinlikle farkedilirdi.
Il double la pension, couvre les frais de scolarité de Violet à l'école latine, et il a enlevé la maison du marché.
Nafakayı 2 katına çıkardı,... Violet'ın Latin okulunun ücretini üstlendi evi de geri verdi.
- après qu'Alexendro Gomez ait été enlevé.
-... bir celp daha yola çıkıyor.
Ou devrais-je dire une même entreprise "second ( e ) oncle, cousin, sœur, enlevé une fois?"
Ya da tüzel bir "bir zamanlar ortadan kalkmış ikinci amca kuzen kız kardeş" mi demeliyim?
J'ai enlevé la combinaison après mon poste.
- Vardiyam bitince kıyafeti çıkardım.
- Quand vous enlevez votre combinaison, dans quel ordre avez-vous enlevé votre équipement?
- Kıyafetinizi çıkartınca üzerinizdeki malzemeleri hangi sırayla çıkarttınız?
Personne l'a jamais enlevé.
Kimse silmedi.
J'ai été enlevé sous la menace.
Silah zoruyla bir uçaktan kaçırıldım.
Ne bougez pas tant qu'il n'a pas enlevé son laser.
Kızın üzerindeki lazer gidene kadar harekete geçmeyin.
Donc d'abord, j'aurais enlevé tes vêtements.
Önce bütün kıyafetlerini çıkaracağım.
C'est pour ça que je suis là, pour mettre un terme à ce que tout me soit enlevé.
Bu yüzden buradayım, her şeyin elimizden alınmasına bir son vermek için.
Enlevé son costume, car tout le monde au club connait Charlene, mais
Kostümünü çıkardın çünkü kulüpteki herkes...
L'un de ses gars a enlevé ma mère, alors ne touche pas à lui pour que je puisse la retrouver ok?
Adamlarından biri annemi yakalamış. Bu yüzden ona bir şey yapma ki ben de annemi geri alabileyim.
On a été à l'aéroport, enlevé nos fringues par sécurité, pour que je puisse revenir, avoir mon cerveau brouillé par papa Kai, qui, soit dit en passant, peut disparaitre dans les airs...
Kai'nin görünmez olabilen babası beynimi kemirsin diye havaalanına gidip güvenlik kontrolü için soyunduk.
On dirait pas que ça te dérangeait de te déguiser quand je t'ai enlevé les chaines.
Kelepçelerini çıkardığımda süslenirken öyle demiyordun ama.
Heureusement que je n'ai pas enlevé ça!
- İyi ki bunu çıkartmamışım.
après il.. il a enlevé les lunettes de chantier, et il disait genre, "je suis revenu!"
Sonra, sonra gözlüğü çıkardı ve hemen "Geri döndüm." havalarına girdi.
Elles ont enlevé les fleurs qu'il y " avait dessus.
Çiçeklerini kopardılar.
Quand je l'ai enlevé du socle, la terre a tremblé.
Onu heykel kaidesinden aldıktan sonra yer sallandı.
Il a enlevé les dessins, mais ils signifient beaucoup pour lui.
Çizimleri kaldırmış ama onun için çok anlamlıydı onlar.
Quelqu'un a enlevé Mara.
Biri Mara'yı kaçırdı.
On vous l'a enlevé.
Senden alındı.
Un enfant qu'on avait enlevé à sa mère.
Annesinin kucağından alınan bir çocuğu.
On a enlevé les organes.
Organları çıkardık.
On m'a enlevé quand j'étais très jeune.
Çocukken götürüldüm.
Et t'as pas enlevé ta casquette comme on te l'a demandé.
Ancak çıkar demelerine rağmen şapkanı çıkarmadın.
Avant d'arriver, t'as enlevé ton alliance?
- Buraya gelirken yüzüğünü mü çıkardın? - Hayır, çıkarmadım Rusty.
Si, un, mais je l'ai enlevé.
Vardı ama ben söktüm.