Translate.vc / French → Turkish / Excelsior
Excelsior translate Turkish
140 parallel translation
- A l'Excelsior.
- Excelsior'da.
Mais votre prédécesseur, paix à son âme pensait qu'il était descendu à l'Excelsior.
Ama öncülün... öyle... Son mesajında demiş ki "Excelsior'da kalıyor."
M. Torello, du théatre Excelsior... nous fait l'honneur d'assister à la répétition.
Size büyük bir mutluluk ve zevkle Excelsior'un yapımcısı Torello'yu sunarım. Bize, provamızı izleme onurunu bahşetti.
Près de la vieille mine Excelsior.
Eski madenin oraya düştü.
Ils sont dans le puits de l'ancienne mine Excelsior.
Eski madendeler.
- Je suis à l'Excelsior.
- Excelsior'da kalıyorum.
Et j'irai voir Max Black à l'Excelsior cet après-midi.
Ben de öğleden sonra Excelsior'a gidip Max Black'le görüşürüm.
Excelsior.
Daha yüksek.
L'Excelsior m'a prévenu de votre arrivée.
Beni Excelsior'dan aradılar ziyaretinizle bizleri onurlandıracağınızı bildirdiler.
Deux Mexicains sont descendus à l'Excelsior.
Excelsior'da 2 Meksikalı yenildi.
On vient de le voir à l'Excelsior.
Biraz evvel Excelsior'da görmüştük.
Le Grand Hôtel Excelsior.
Grand Hotel Elcersior mu?
C'est l'Hôtel Excelsior à Rome!
Roma'daki Excelsior Oteli arıyorum!
II y a un hôtel tout prés d ´ ici.
Excelsior buraya bayağı yakındır.
Je suis allé à son gymnase.
Adamı kontrol ettim. Herifin takıldığı şu Excelsior sağlık kulübüne gittim.
Une voix m'a dit au téléphone... qu'au Club Excelsior, au téléphone près des toilettes... je trouverais la fille de mes rêves...
Özür dilerim. Bu sabah bir telefon görüşmesi yaptım. Buraya gelip telefondaki bir kızı aramam söylendi.
L'Excelsior. Prêt pour les essais.
Görkemli, deneme uçuşlarına hazır.
Car l'Excelsior a besoin de vous.
Görkemli, bilgilerinizden faydalanabilir.
L'Excelsior a ordre de nous prendre en chasse.
Komutanım, Görkemli takip emri aldı ve peşimizde.
Excelsior à 4000 mètres.
Görkemli 4000 metrede ve yaklaşıyor.
sabotage de l'Excelsior, destruction volontaire d'un bâtiment de la Fédération, l'Enterprise susnommé, et enfin,
U.S.S. Excelsior'u kundaklama. Federasyona ait malı tahrip etme, özellikle U.S.S. Enterprise'ı.
J'espère qu'on nous confiera l'Excelsior.
- "Excelsior" olmasını diliyorum.
À la réception de l'Excelsior, on a dit que vous arriverez.
Excelsior resepsiyonundaydı. Geleceğin yazılıydı!
L'hôtel Excélsior que vous avez appelé.
Hotel Excelsior'dan aradın.
Les lettres qui ne sont jamais arrivées à Ciro sont encore à l'Excelsior.
Mektuplar Ciro'ya hiç ulaşmadı, halen Excelsior'dalar.
J'étais à l'Hôtel Excelsior!
Hotel Excelsior'daydım!
Elle a quitté l'hôtel Excelsior à Gênes à 7 h 40 ce matin dans une Ferrari blanche.
Sabah 07 : 40 itibariyle Cenova'daki Excelsior Oteli'nden beyaz bir Ferrari ile çıktı.
- La distorsion était ma spécialité.
- Eski Excelsior sınıfı warp sahasında.
Notre assembleur de matrice grâce auquel la recristallisation est dix fois plus efficace qu'avant.
The theta-matrix kompozitörü Eski Excelsior sınıfı gemilerden on kat daha verimli kristale yeni form verebiliyor.
Non. je suis descendue à l'hôtel Excelsior
Hayır, Hotel Excelsior'da kalıyorum.
Non, c'est une idée de Maria. Elle m'a mis une épingle là et m'a appelé Johnny.
Maria nin fikriydi, Hotel Excelsior daydık, iğneyi tutturdu ve bana "Johnny" dedi.
Journal de bord du Capitaine, U.S.S. Excelsior.
Kaptanın seyir defteri, USS Görkemli.
Au Haut Commandement Klingon : " Ici l'Excelsior, un Astronef de la Fédération.
Klingon Başkomutanlığına gönder. " Bir Federasyon gemisi olan Görkemli konuşuyor.
Capitaine Sulu, de l'Excelsior "
Kaptan Sulu, USS Görkemli. "
Contactez l'Excelsior.
Görkemli'yle bağlantı kurun.
Excelsior!
Haydi ileri!
L'Excelsior et le Noble recherchent sa trajectoire depuis 72 heures. En vain.
Ekselsior ve Nobel son 72 saattir izini sürüyorlar ama bir şey bulamadılar.
Un poivrot s'est jeté du haut de l'Excelsior, il cherchait la piscine.
Sarhoşun teki, motelin balkonundan havuza atlamaya çalışmış.
Les armes du Lakota ont été améliorées et sont très puissantes.
Birisi Lakota'daki silahların gücünü artırmış. Excelsior sınıfı gemi için çok fazla güçlüler.
- A bord de l'Excelsior.
Babandan geliyor. Teşekkür ederim.
Je ne vois aucun lien entre cette nébuleuse et celle de l'Excelsior.
Excelsior o çocukluk anısından o kadar uzak görünüyor ki.
Leur seul point commun, ce sont les traces de sirillium.
Belki bağlantı yoktur. Excelsior'a gitme olayı kazadır.
D'après le docteur, il arrive qu'un détail visuel fasse resurgir un souvenir enfoui dans la mémoire.
Bununla birlikte Excelsior'un kayıtlarını inceliyordum. Ne diyor? Malesef hiçbir şey söylemiyor.
La vision de la nébuleuse a pu rappeler à Tuvok celle de l'Excelsior.
Anlaşılan Kaptan Sulu o yolculuğu resmi kayda girmemeye karar vermiş.
C'est possible, mais j'ai étudié les données de l'Excelsior.
Alfa çeyreğinin büyük kısmını keşfedilmediği bir dönemde yaşadıklarını hayal et, insanlığın Klingonlarla savaş eşiğinde olduğunu,
J'y ai été contraint sous la pression de mes parents.
Akademideki ve Excelsior'daki tecrübelerim pek hoş değildi.
Mes expériences à bord de l'Excelsior n'étaient guère agréables.
O 50 yıl boyunca ne yaptın? Birkaç yılı inzivada geçirdiğim Vulcan'a geri döndüm.
- Je suis à l'Excelsior.
- Excelsior'dayım.
Ses nerfs lâcheront. Il risque la mort cérébrale.
Bu nebula ile Excelsior'un 80 yıl... önce gördüğü arasında ilişki bulamadım.
L'Excelsior ne semble avoir aucun lien avec cet incident.
Yani kayıtları değiştirmiş.
Le souvenir de l'Excelsior n'est qu'un hasard, qu'une pensée provoquée par la similitude des deux nébuleuses.
Yıldızfilosu subay nesline aitler.