Translate.vc / French → Turkish / Excité
Excité translate Turkish
4,444 parallel translation
J'étais tellement excité d'en être...
Evet! Bu kadar heyecanlanmayalı o kadar...
Excité de reprendre le flambeau de la famille Reagan?
Reagan aile hanedanlığını devam ettireceğin için heyecanlı mısın?
C'est juste difficile d'être excité par une bougie quand... l'adjoint au procureur peut boire et dîner avec elle comme Donal Trump.
Sadece bölge savcı yardımcısı, onun Donald Trump'ı gibi yedirip içirebiliyorken, bir mum için heyecanlanmak biraz zor oluyor da.
Je suis juste excité que ce soit ici.
Burada olduğu için çok heyecanlıyım.
- Je suis excité.
- Çok heyecanlandım.
Quoi, il était excité de venir au club.
Kulübe gelme konusunda heyecanlı gözüküyordu.
Tu sais, je pensais que tu serais plus excité à ce sujet.
Biliyor musun, bu konuda daha heyecanlı olursun sanmıştım.
Je ne suis pas un jouet avec lequel tu peux t'amuser quand tu t'ennuies que tu es seul ou excité!
Yalnız kaldığında, azdığında oynayacağın bir oyuncak değilim!
Il est excité à propose de ça.
O parti için çok heyecanlı.
Je ne suis pas excité à l'idée d'être un pion que ce soit pour toi ou pour ton père.
- Ne senin, ne de babanın kuklası olma niyetinde değilim.
Plus excité.
Daha azgın ol.
Plus excité?
Daha azgın mı?
Tu deviens plus excité mon frère, exactement comme la vieille bohémienne l'a dit.
Daha azgın oluyorsun, kardeşim. Tıpkı yaşlı çingene kadının dediği gibi!
Et je suis excité de vous faire visiter.
Ve ben de size etrafı gezdireceğim için çok mutluyum.
- Oui, il semblait très excité.
- Evet. Çok heyecanlı görünüyordu.
Je n'ai pas été aussi excité depuis que j'ai découvert que Donnie Wahlberg et moi partageons le même anniversaire.
Donnie Wahlberg ile aynı doğum gününü paylaştığımızı öğrendiğimden beri bu kadar heyecanlanmamıştım.
J'espère que vous êtes aussi excité que nous d'être de retour parmi nous,
Umarım, geri dönüşün, için heyecanlısındır . yeniden takıma döndüğün için
Castle, ne sois pas aussi excité, ça reviens.
Castle, fazla heyecanlanma. Geri dönüyor.
Vous étiez plutôt excité quand vous avez signé.
Kaydolduğunda da hayli heyecanlanmıştın.
Ooh, je suis excité...
Çok heyecanlıyım. Ben...?
Je... je ne sais pas pour ça, mais, je ne nierais pas que je suis excité de me remettre avec Emily.
Son kısmı bilmem ama Emily'yle yeniden birlikte olduğumuz için ne kadar heyecanlı olduğumu inkar etmeyeceğim.
Il n'est pas excité là.
Şu anda heyecanlı değil.
J'ai séché les cours un jour, et... Je me souviens, j'étais vraiment excité de les rencontrer.
Bir gün okuldan kaçıp onlarla tanışacağım için ne kadar heyecanlı olduğumu hatırlıyorum...
- Madame, je suis si excité.
- Çok heyecanlıyım efendim.
Tu dois être excité d'avoir cette sucette.
Lolipopuna kavuşacağın için heyecanlısındır.
Alors, tout le monde est toujours excité pour la grosse fiesta?
Herkes eğlence için heyecanlı mı?
Oh, je suis super excité pour ça.
Bunun için çok heyecanlıyım.
Tu es très excité à propos de la malchance d'un autre.
Başka birinin yaşadığı talihsiz bir olay sana heyecan veriyor.
Je suis très excité d'être dans votre bloc.
Ameliyathanenizde olacağım için heyecanlıyım.
Donc, ils étaient, ne pouvait pas avoir été plus excité.
Bundan daha fazla heyecanlı olamazlardı.
Obtenez-vous excité?
- Heyecanlı mısın?
Wilfred est excité de nous voir.
Wilfred bayağı özlemiş bizi.
T'étais tellement excité de retourner à l'école.
Okula dönme konusunda çok heyecanlıydın oysa.
Je sais que tu étais excité d'aller vivre avec lui, alors j'étais inquiète pour toi.
Onunla yaşama konusunda ne kadar hevesli olduğunu biliyorum bu yüzden senin için endişelendim.
Tout excité par les marins portés sur la chose en ville.
Kasabadaki azgın denizciler için heyecan yapmış.
Entre votre démo et le fait que le disque de Mme Jaymes se vend bien, c'est l'entretien pour lequel j'étais le plus excité.
Senin demoların ve Rayna Jaymes albümlerinin hepsi peynir ekmek gibi satıyor. Bu... Bu en heyecanla beklediğim toplantıydı.
Je suis vraiment excité de travailler avec Edgehill et Highway 65.
Highway 65 ve Edgehill şirketleriyle çalışacağım için çok heyecanlıyım.
Et quand mon père est sorti avec tous les autres gars de son bataillon, on voyait qu'il était excité.
Babam, taburundaki diğer adamlarla birlikte yürüyordu ve heyecanlı olduğu söylenebilirdi.
Je dis "Yams" quand je suis excité.
Tahrik olduğumda "Yahtzee" derim.
- Ça m'excite.
- Çok seksi.
Ça m'excite quand les hommes parlent de leurs conquêtes.
Erkeklerin zaferlerinden bahsetmeleri beni azdırıyor.
Parce que ça m'excite.
Çünkü beni azdırıyor.
Mon ulcère s'excite bien assez comme ça.
Ülserim ortalığı yeterince ayağa kaldırıyor.
Ça les excite de trop.
Çok heyecanlanıyorlar sonra.
Ca t'excite quand tu entends Raj?
Raj gibi konuşunca tahrik mi oluyorsun?
Maman s'excite sur moi sans raison.
Annem sebepsiz yere beni çıldırtıyor.
Je m'excite pour une très bonne raison.
Çok iyi bir sebeple çıldırtıyorum.
C'est lui qui m'excite, je ne m'excite pas.
O beni çıldırtıyor, ben onu değil.
Ca les excite tellement que je l'appelle l'Aile Moite.
Zevkten dört köşe oldukları için Islak Saray diyorum hatta.
- Un brouillard. Ça t'excite? - C'est chaud.
Böyle serpiştirmek, sana çekici geliyor mu?
Je suis trop excité!
Çok heyecanlıyım.