English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / French → Turkish / Fairview

Fairview translate Turkish

186 parallel translation
2222 Fairview Avenue.
Yaz bunu.. .. 2-2-2-2 Fairview Caddesi.
Ils sont charmants, et ils habitent Westbridge.
Sanırım Westbridge'in Fairview Manor kadar iyi bir muhit olduğunu kabul edersin.
Oui, modeste. J'ai très bien compris.
- Bay Ve Bayan Stanley Banks 24 Maple Drive, Fairview Manor.
Il est expert en bassets. Vous l'ignoriez?
Gelecek ay yapılacak Fairview Köpek Show da jüri olduğunu biliyorum.
Je l'envisageais, si vous pensez qu'elle a une chance.
Anlamanın bir yolu var. Neden onu gelecek ay ki Fairview şovda yarıştırmıyorsunuz?
Tu as joué sur Fairview récemment?
Son günlerde Fairview'da golf oynadın mı?
C'était un endroit morne aux hôtels miteux tels que l'Atlantis, le Fairview ou le Welcome.
Atlantis, Güzel Manzara, Huzur Otel gibi pejmürde otellerin olduğu kasvetli bir yerdi.
J'ai pu sortir son oncle Deke de l'hôpital psychiatrique de Fairview.
Fairview Akıl Hastanesi'ndeki amcasını kontrol etmekte zorluk çektim.
Vera et moi avions trouvé ce petit nid d'amour appelé Bellevue.
Diane, Vera ile bir keresinde New Hampshire eyaletinde çok romantik olduğu söylenen Fairview'e gitmiştik.
Un des gosses est mort il y a un mois.
Geçen ay bir çocuğu Fairview'e kurban verdik.
C'est comme ça qu'on règle les choses à Fairview, hein?
Fairview'da işleri böyle yaparız, değil mi?
Un rapport de Fairview signale qu'elle a dévasté un drive-in.
Tabii ki hortumlar devam ediyor. Fairview'dan gelen haberlere göre bir arabalı sinema yıkılmış.
on pourrait aller à Fairview faire une partie de bowling.
Fairview'a gidip bowling oynayalım.
Entre la 3e avenue et Fairview.
Tanrım, Üçüncü cadde ve Fairview'in kesiştiği yer.
Une femme étranglée à Fairview Park.
Fairview Park'ında bir kadın boğazlanmış.
Cette histoire morale se déroule à la court de justice de Fairview.
Bu dram, mahkemede oynanıyordu.
Comme toute les villes, Fairview avait un quartier peu recommandable.
Fairview gibi daha az arzu edilen semtler, her şehirde vardır.
HÔPITAL GÉNÉRAL REDINGTON-FAIRVIEW
Belki de kızımın beni sevdiğini duyup neşelenmek istiyorum. Silver Fox seni neşelendirmiyor mu? - Çık dışarı.
Même sur une carte, Fairview semble bien éloigné.
Haritada bile, Fairview çok uzakta görünüyor.
C'est ma voisine à Fairview.
Fairview'deki kapı komşum.
Ils ont besoin d'un mannequin pour la nouvelle Buick Lacrosse au centre commercial de Fairview.
Uh, yeni model Buick i tanıtmak için, alışveriş merkezinde bir modele ihtiyaçları var.
La prison de Fairview attendait chaque mardi avec impatience.
Fairview İlçe Hapishanesi sakinleri salı günlerini iple çekiyorlardı.
Si David Bradley était l'avocat le plus réputé de Fairview, il y avait une bonne raison.
David Bradley'in Fairview'daki en başarılı avukat olmasının nedenleri vardı...
Oh non, loin d'ici, à Fairview. J'y ai de la famille.
O hayır, orası Fairview Ailem orada yaşıyor.
J'espère vraiment que vous serez heureux à Fairview.
Umarım, Fairview'de mutlu olursunuz.
Je suis le sous directeur de la prison du comté.
Fairview ilçe hapishanesi müdür yardımcısıyım.
Pendant ce temps, à la prison du comté de Fairview Maisy Gibbons était ravie de découvrir qu'elle avait un visiteur.
Bu sırada Fairview County hapishanesinde, Maisy Gibbons ziyaretçisi olduğu için sevinmişti.
Rex et moi appartenons au country club de Fairview depuis des années Depuis quelques temps, c'est devenu un peu plus commun alors j'ai décidé de ne pas renouveler notre abonnement.
Rex ve benim, Fairview şehir klubune yıllardır üyeliğimiz var, ve görünüşe göre biraz kullanılırlığını yitirmekte, yani ben de üyeliğimizi yenilememe kararı verdim.
Une fois par mois, la crème de la crème de la société de Fairview assistait à un déjeuner semi formel chez Maxime Bennet.
Fairview'un kaymak tabakası, yarı resmi öğlen yemekleri için ayda bir kez Maxine Bennett'in evinde bir araya gelirdi.
Tentation. C'est le nom d'un établissement célèbre de la banlieue de Fairview.
Temptation Fairview'un dışında tanınmış bir müessesenin adı.
Le combat suprême était sur le point de s'achever à la cour du comté de Fairview.
Son savaş, Fairview mahkemesinde gerçekleşmek üzereydi.
Les membres du groupe des AA de Fairview, terminaient chaque réunion par une prière.
Fairview A.A. üyeleri her toplantıyı bir duayla bitirirdi.
Le meilleur detective prive de Fairview Etait un homme appele Oliver Weston.
Fairview'un en başarılı özel dedektifi, Oliver Weston adında bir adamdı.
Il ne pleut pas très souvent dans la ville de Fairview, mais quand c'est le cas, il pleut à verse.
Fairview kasabasında sıkça yağmur yağmaz, ama yağdığı zaman da, bardaktan boşanırcasına yağar.
C'est arrivé juste après que Susan Mayer ait appris que Mike Delfino avait été renversé par un chauffard, et était maintenant dans le coma à l'hôpital de Fairview.
Bu, Susan Mayer'ın, Mike Delfino'nun vur-kaç kazasından kötü bir şekilde yaralandığını öğrenmesinden hemen sonra gerçekleşti. ve o şimdi Fairview Memorial Hastanesi'nde komada.
Il n'y a pas d'autre endroit à Fairview qui soit aussi calme.
Fairview'den daha sakin bir yer yoktur.
Edward Sibley était le bien-aimé fondateur de la ville de Fairview.
Edward Sibley Fairview'in değerli kurucularından biriydi.
Je me rappelle avoir emménagé à Fairview et rencontré des gens, mais après ça, rien.
Fairview'e taşınıp insanlarla tanıştığımı hatırlıyorum, ama sonrasını hatırlamıyorum.
La chambre de commerce de Fairview. Le dîner annuel.
Fairview Ticaret Merkezinin yıllık yemeğinden.
Chaque année, lors de leur collecte de fonds, les Jeannettes de Fairview attribuaient un vélo tout neuf à qui vendrait le plus d'abonnements aux magazines.
Her yıl halk eğitiminin bir parçası olarak Fairview'da en fazla dergi aboneliği satan izciler için bisiklet ödüllü bir yarışma düzenlenir.
Si elle est toujours derrière toi avec sa version supérieure en se clamant cuisinière numéro 1 de Fairview...
Eğer hep mükemmel versiyonuyla senin arkanda olacaksa... Fairview'in en iyi aşçısı olmayı istemeye hakkı olacaktır.
C'est comment, d'être la Première Dame de Fairview?
Fairviews'in first ladysi olmak nasıl birşey?
Je la vois demain au parc de Fairview pour lui donner, et je suppose que tu voudrais venir avec moi.
Yarın onunla Fairview parkında buluşacağım senin de gelmek isteyebileceğini düşündüm.
Vous quittez Fairview?
Fairview'den gidiyor musun?
Avant ça, le maire adjoint coordonnera le plan d'urgence de Fairview alors que la ville reste sous un avis de tempête...
O zamana kadar, Fairview acil masasıyla, vali yardımcısı ilgilenecek.
C'est pour ça que vous êtes revenus à Fairview?
Yani bu yüzden mi Fairview'e tekrardan taşındınız?
Edie, il y a des milliers de célibataires à Fairview, pourquoi mon ex-mari?
Edie, Fairview'de binlerce bekar erkek var. Neden eski kocamla çıkma ihtiyacı hissettin?
Mais on prévoit un gagnant à Fairview.
Bununla birlikte Fairview'de kazanan ismi açıklıyoruz.
Elle semble différente, étant la première dame de Fairview.
Fairview'in first ladysi olduğum için herşey farklı gözüküyor artık. Aman Tanrım.
Maman est très malade. C'est généralement le cas, à ce stade-là. Elle ne t'a rien dit?
- Fairview Hastanesi
Au revoir Fairview.
Elveda Fairview.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]