Translate.vc / French → Turkish / Far
Far translate Turkish
818 parallel translation
C'était excusable, de glorifier les truands du Far West.
Vahşi batıdaki kötü adamları yüceltmelerini bir nebze anlıyorum.
J'ai dit à Jack que j'avais encore de l'argent mais j'ai tout perdu jusqu'au dernier cent
Araba farı şirketine para yatırmadığımı söylemiştim sana ama yatırdım. Her sentimi.
Elle a choisi une pension, mais elle a tout perdu en spéculation
Kafasını şu pansiyona takmış. Görünüşe göre her şeyini far şirketine yatırmış.
Je suis un peu responsable de ces placements
Onu şu far işine, Jack ile birlikte ben soktum. Sorumluluk hissediyorum.
Madame devrait rectifier l'ombre á paupière de son oeil gauche.
Hanımefendi izin verirse, sol gözünün üzerindeki far olmamış.
Et si tu vas dans la cuisine, demain je t'emmène.
- Şimdi mutfağa gidin, yarın bineriz. – Farı var mı?
Au loin, Dieu sait où
# Away, far away
Je ne suis pas passée directement du berceau au Far West.
Ben beşikten altın bir kampa dümdüz gitmedim.
It s much better by far
# Ne kadar zengin olursan ol
Survivance du vieux Far West.
Eskilerden kalma bir alışkanlık. Eski Batı.
Pour les historiens, le Vieil Ouest. Pour les écrivains, le Far West.
Tarihçilere göre Eski Batı'dır.Kitap yazarı için Vahşi Batı...
- Poudre, rouge, fard?
- Pudra, far, ruj?
Je me trouvais au bord du fleuve, devant un arbre, et j'ai vu dans l'eau comme six phares de motocyclette se diriger vers moi. Qu'est-ce que c'était?
Nehre yaklaştım bir ağacın önünde suyun içinde gördüğüm şey, bana doğru gelen altı motorsiklet farı gibiydi.
Dans le Far-West.
Uzak Batı'da var.
Dolce far n /'ente!
Dolce far niente.
Il est peut-être cinglé. Mais qu'est-ce que ça change?
Belki biraz çatlak ama ne far keder ki?
- Un phare antibrouillard pour la teuf-teuf.
- Bizim tıftıf için sis farı.
- Si t'avais pas acheté ce phare antibrouillard pour épater la galerie.
Gösteriş yapmak için şu sis farını almasaydın sen de!
Nous en avons plusieurs : La romaine, l'égyptienne, celle du Far West...
Romalılar var, Mısırlılar, Vahşi Batı.
Devant les phares?
Onca araba farı varken mi?
Je viserai les phares et les pneus.
Ben far ve lastikleri alıyorum.
On n'est pas au Far-West.
Şimdi vahşi batıda değilsiniz.
Croyez-moi ou non, mais le phare s'est cassé ce matin.
İnanır mısınız bilmem ama, o far, daha bu sabah garajdan çıkarken kırıldı. - Evet. Çok kolay kırılıyorlar, değil mi?
- Je peux vous aider? - Allez réparer votre phare!
- Sen farını tamir et ve beni rahat bırak.
Ce film est dédié aux rudes héros du Far West qui vengeaient les injustices et défendaient la loi – – quelles qu'elles soient.
Bu film, doğru zamanda ortaya çıkıp,... zalimin zulmünü karşılıksız bırakmayan ve düzeni savunan Vahşi Batılı kahramanlara adanmıştır.
Mes amis, croyez-vous que votre Far West sera moins sauvage et moins libre si vous remplissez vos verres d'eau de source ou de lait fraîchement trait?
Baylar, baylar! Sanıyor musunuz ki, bardaklarınızı taze süt ve maden suyuyla doldurunca Vahşi Batınızın vahşiliğine zeval gelecek?
- West, ouvert de nouveaux territoires et il m'a enrichi. Il a dompté le Far
Medeniyet onlar sayesinde gelişti.
La voici. La reine du Far West... Lily Olay en personne.
Şimdi karşınızda Batı'nın Kraliçesi, Boracho'lu Lily Olay!
II vient du Far-West, non?
Ee adam Vahşi Batıdan gelmedi mi?
Ce beau couple, ce jeune homme et cette jeune femme, sont venus d'une civilisation européenne ancienne pour trouver une vie meilleure dans le Far West.
O güzel çift, o genç adam ve kadın, Batı Amerika'da kendilerine yeni ve güzel bir hayat kurmak için Eski Avrupa medeniyetlerinden kalkıp geldiler.
Et on dit que le far west n'existe plus!
Batının eskisi gibi vahşi olmadığı söyleniyor.
Ombre à paupières, fond de teint, faux cils, crayon, tout quoi...
Göz farı, takma kirpikler, göz kalemi - her şey yani.
Le goudron et les plumes est une recette du Far West.. .. destinée à enlever aux malfaiteurs.. .. l'envie de revenir sur le théâtre de leurs exploits.
Uzak Batıda katrana bulayıp tüy dökmek suçluları cezalandırmanın bir yöntemiydi.
Le goudron et les plumes est une recette du Far West.. .. destinée à enlever aux malfaiteurs.. .. l'envie...
Uzak Batıda katrana bulayıp tüy dökmek suçluları cezalandırmanın bir yöntemiydi- -
Vous etes a l'ecoute de KOW, K-O-W, la plus bruyante, la plus vibrante, la plus delirante des radios du Far West.
KOW'den yayın yapıyoruz, K-O-W diye yazılıyor, Evvet! Uzak Batı'nın en süslü, en gürültülü, en kıpırtılı radyo istasyonundan!
J'ai remarqué que l'armure de la malice était épaisse.
Ahlaksızlığın oldukça kalın bir zırh giydiğini far etmiştim.
Si ces filles portent votre ombre à paupières, c'est que Lang Cosmetics a des ennuis.
Eğer şu kızlar senin yeni göz farı örneğini sürmüşlerse, Lang Cosmetics'in başı dertte.
Un tournage de film, ça ressemble au trajet d'une diligence au Far West.
Film çekimi, kovboy filmlerindeki arabalara benzer.
J'ai alors compris que ce corps avait besoin de sang neuf pour remplir ses artères et recommencer à vivre.
Sonra vücudun yeni bir kana ihtiyacı olduğunu far ettik, böylece arterlerini yerine getirecek ve hayata döndürecektik.
Nos pères ont traversé le Far-West, ont combattu les Indiens, les sauterelles, Richard Dix!
Babalarımız bozkırları aşıp gelmişler buraya... Kızılderililerle savaşmışlar, kuraklıkla, çekirgelerle, Dix'le savaşmışlar.
Vous voulez regarder? ... pour faire revivre le Far West.
... 15 dakika içinde, vahşi batı yeniden canlanacak.
Tu répares ton phare.
Ön farını tamir ediyorsun ha.
Maria, monte avec tes amies, faites-vous les yeux les lèvres, et puis, déguisez-vous.
Tamam Maria, sen kızları yukarı çıkar, biraz far ve ruj sürün... ve bilirsiniz, şu çılgın kostümlerden yapın.
Ça finit toujours comme ça, dans le Far West :
Bilirsin, Batı'da bu tür işler dışarıda yapıIır.
Donnez ce que vous pouvez au tireur le plus rapide du Far West!
Neyse, Dünya üzerinde gördüğüm en hızlı atış gösterisiydi.
C'est impossible à traduire.
İngilizce "Dolce far niente" nasıl denir?
- Loin?
– Uzak farı bile var.
LE TROUILLARD DU FAR-WEST
Ersin Özkul [VIKING] İyi Seyirler.
- Traduction?
Dolce far niente.
"AU DELA DU FAR WEST"
"SİLAHIN HAYALETİ"
Vous l'avez démonté, pierre à pierre, et vous l'avez envoyé au Far West.
Taşları teker teker söküp Vahşi Batı'da bir yere taşıdınız.