English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / French → Turkish / Fas

Fas translate Turkish

579 parallel translation
bon travail, merci pour l'argent bienvenue au maroc
Parayı bize getirdiğiniz için sağolun. Fas'a hoşgeldiniz.
le maroc, non?
Fas dediler, değil mi?
4 hommes mûrs qui partent ensemble en vacances partant pour l'espagne et en fait se retrouvant au maroc
4 yetişkin adamın birlikte tatile gidip, İspanya'ya gidiyoruz diyip, Fas'ta bulunmalarını merak ederlerdi.
Est-ce votre premier voyage au Maroc?
Fas'a ilk seyahatiniz mi?
Quel plaisir de vous revoir au Maroc.
Sizi yeniden Fas'ta görmek ne kadar hoş.
Mon établissement est fréquenté... par la meilleure société du Maroc.
Kulübüm, Fas'ın en yüksek sosyetesi tarafından mesken edilmiş durumda.
Il est assez riche pour acheter tout le Maroc.
Fas'ı satın alacak kadar zengin biri.
Lorsque je suis venu au Maroc tout petit, il neigeait l'été.
Ufacık bir çocukken Fas'a geldiğimde, yazları burada kar yağardı.
Lorsque je suis venu au Maroc tout petit -
Ufacık bir çocukken Fas'a geldiğimde -
Lorsque vous êtes venu au Maroc étant petit... il pleuvait ou - ou quelque chose.
Ufacık bir çocukken Fas'a geldiğinizde yağmur mu ne yağıyormuş gibi bir şey.
Tout seul, là-bas, au Maroc!
Fas'da olduğunu bilmezken çok endişelendim.
De là, en chemin de fer, en voiture, à pied, ils gagnaient Casablanca... au Maroc.
Oradan da trenle, arabayla ya da yaya olarak Afrika kıyılarından, Fas'in Casablanca şehrine.
Introuvable au Maroc...
Fas'ın hiçbir yerinde böylesini bulamazsınız.
Espagnol, d'influence mauresque.
İspanyol. Fas etkisi.
- Mauresque.
Fas.
Après, je me suis engagé au Maroc à la Légion étrangère pour me racheter. Mais j'ai été arrêté.
Daha sonra borcumu ödemek maksadıyla Fas'taki askeri birliğimize başvurdum ama tutuklandım.
Au cas où vous l'ignoreriez, je suis président des Blanchisseries Marocaines.
Bayım, bilmiyor olabilirsiniz ama ben Fas Çamaşır Yıkama Şirketi'nin başkanıyım. Öyle mi?
"Oscar, le bédouin cruel, débarque au harem du mystère " sur des barques mauresques, " des barques de la côte africaine.
"Zalim bedevi Oscar, Afrika kıyılarında korku saçmış efsanevi Fas gemileriyle haremin yanı başındaki sahile çıkartma yapar ve korkunç ordusunu Beyaz Şeyh'e karşı idare eder."
J'ai connu Grutter au Maroc.
Grutter'le Fas'ta tanıştım.
Turin, Trieste, Marseille et Mogador.
Torino'yla Trieste, Marsilya ve Fas.
Nous sommes au Maroc, mon chéri!
Elbette burası gerçek Afrika değil. Fransız Fas'ı.
Nous étions à un congrès médical à Paris et étant en Europe, j'ai voulu revoir le Maroc.
Paris'teki bir tıp toplantısına katılıyorduk ve dedim ki, hazır Avrupa'dayken gelip Fas'ı yeniden göreyim.
Vous habitez le Maroc?
- Fas'ta mı yaşıyorsunuz, bay Bernard?
Ce pays est mystérieux, mais n'exagérons tout de même pas!
Burasının gizemli Fas olduğunu biliyorum ama biz kendimizi buna kaptırmayacağız, değil mi?
Vous êtes arrivés il y a 4 jours.
Fransız Fas'ına dört gün önce geldiniz?
Sur notre demande, Bernard était chargé de découvrir un complot.
Fransız Bernard Fas'a bizim isteğimiz üzerine gitti burada Londra'daki bir suikast planı ile ilgili olarak.
Que faisiez-vous au Maroc?
- Fas'ta ne yapıyordunuz?
Pour toi, le seul moyen d'aller au Maroc, c'est avec la Légion.
Ancak orduya girersen Fas'a gidebilirsin.
Je suis là. Ça ne suffit pas?
Fas'tan, en iyisi.
Ton temps, ta jeunesse. Tu es passé à côté.
Fas haşhaşını bana tanıtanın sen olduğunu unutma.
J'étais à Tanger, à Naples, au Caire.
Fas'a, Nepal'e, Kahire'ye gittim.
En Barbarie maure.
Fas'ın Berberistan sahillerinde.
- Quelque part sur la côte maure.
- Fas sahillerinde bir yerlerde.
- Un navire maure?
- Bir Fas gemisi mi?
Une galère maure n'a aucune chance.
Bir Fas gemisi asla başaramaz.
Après un peu de baratin, du genre "on fait connaissance", dont j'ai le secret, les personnages sont inconsciemment attirés l'un vers l'autre.
- Ama, Bay Benson... Biraz gevezelik filan, o kadar iyi yazdığım o tanışma fasılları, birbirlerinden hoşlandıklarını seziyoruz.
Arrêtons-nous quelques pages et bavardons, faisons connaissance, un exercice où je brille.
Durup araya birkaç sayfa gevezelik koyabilir, o kadar iyi yazdığım tanışma fasıllarını sokarız.
Il y a un café maure, Rue Randon dans la Casbah, le propriétaire s'appelle Madjebri :
Kasbah'ta Randon Caddesinde bir Fas kahvesi var. Sahibi, Merabi, bir polis muhbiri.
Alors peut-être le Maroc.
Belki de Fas'a gitsem daha iyi olur.
Et son passeport marocain?
Barney'nin Fas pasaportu ne durumda?
Non, pour comprendre, il faut avoir connu liotèc Abdel-Krim, et le Sud marocain.
Hayır. Anlamak için Lyautey ve Abdül Kerim'i tanımak, Güney Fas'ı bilmek lazım.
J'étais au Maroc avec un ami.
Fas. Bir keresinde bir arakadaşla oradaydım.
- Ah, c'est pas du neuf, ça vient du Maroc.
Yeni değiller. Fas'tan geliyorlar.
- Oranges de Marrakech, noix...
- Fas portakalı, pekan cevizi...
RABAT, MAROC
RABAT - FAS
Dites-moi, général, que pensez-vous du Maroc?
Söyleyin, General. Fas hakkında ne düşünüyorsunuz?
Tu te souviens... le Maroc, 1947?
1947'de Fas'ta olanları unuttun mu?
C'est pour ça qu'on est aussi bien accueillit en Iran et dans d'autres pays. Tunisie, Maroc, Ghana, même en Russie.
Şimdi İran, Birleşik Arap Emirlikleri, Tunus Fas, Gana ve hatta siz Ruslarla bile iş yapıyouz.
Petite ville au Maroc. Tisnit.
Fas'ta küçük bir kasaba, Tismit.
Ah oui, au Maroc.
Ah, Fas!
- Non, en Suède.
Sen hâlâ Fas'ta mısın?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]