Translate.vc / French → Turkish / Fe
Fe translate Turkish
516 parallel translation
Je suis allé à Santa Fe, Zeke.
Santa Fe taraflarında, Zeke.
J'ai affaire du côté de Santa Fe.
Santa Fe'de beni bekleyen önemli işlerim var.
Mais je dois me tuer une paire de mouffettes... sur la route de Santa Fe.
Fakat Santa Fe'de iş için beni bekleyen iki adam var gitmezsem beni gebertirler.
Savez-vous combien d'argent papy a à la banque de Santa Fe?
Büyükbabanın bankada kaç parası var biliyor musun?
Ces actions qui croupissent à Santa Fe...
Bankaya gömdüğün şu tahviller...
Je rentre à Santa Fe.
Öyle olsun bakalım... Santa Fe'ye geri dönüyorum.
Cette boîte à musique... Maman l'a fait venir de Santa Fe.
Annemin Santa Fe'den aldığı müzik kutusu.
Le cavalier de Santa Fe... ça ne vous dit rien?
"Santa Fe'nin İki Yalnız Atlısı" nı duydun mu peki?
Avez-vous lu mon Cavalier de Santa Fe?
"Sante Fe'nin İki Yalnız Atlısı" adlı kitabımı okumuş muydunuz?
Je ne suis pas shérif, ni vous cow-boy.
Burası Santa Fe değil. Ben bir şerif değilim ve sen de bir kovboy değilsin.
Le Cavalier de Santa Fe.
"Santa Fe'nin Yalnız Atlısı" nı efendim.
J'aimerais aller au Texas...
- Doğru. "Santa Fe'nin Yalnız Atlısı" nı. - Bir gün Teksas'ı gezmek istiyorum.
Il y a trois heures de marche jusqu'à Santa Fe.
Santa Fe'ye üç saatlik yürüyüş yolunuz var. Haydi yürümeye başlayın.
Cayenne n'est pas plus loin que Santa Fe.
Cayenne Santa Fe'den uzak değil.
Tu as dit que ce grand rocher ressemblait à la cathédrale de Santa Fe.
Şuradaki kulenin Santa Fe'deki katedrale benzediğini söylemiştin.
Vous verrez. D'ici demain, cet endroit sera envahi. si je dois appeler Santa Fe, et faire sortir le Gouverneur du lit.
Burası yarından itibaren, Santa Fe'yi arayıp valiyi yatağından kaldırmak zorunda kalsam bile insan kaynıyor olacak.
C'est mon supérieur. On ira jusqu'au bout. à Santa Fe, au Gouverneur.
Pekala, biz de bu konuyu Santa Fe valisine kadar götürürüz.
Je voulais quitter Coronado après la mort de mon père, mais la diligence de Santa Fé a été supprimée à cause des Peaux-Rouges.
Babam öldüğünden beri Coronado'dan ayrılmak istiyordum. Ama Apaçiler yüzünden Santa Fe arabası buraya uğramaz oldu.
Pour Santa Fe, pour l'Armée et Buffalo Bill!
Santa Fe'de yüzdüm, Ordu'da yüzdüm. Her yerde yüzdüm.
Un cheval t'attendra en face. Va a Santa Fe, je t'y attendrai.
Vadinin karşısındaki barakada Santa Fe'ye gitmek üzere bir at bulacaksın.
Vous irez a Sant Fe mais Bill Jorden doit voir ces lettres.
Sakın bunu bana yapma! Lew ile ben nasılsa senin Santa Fe'ye gittiğini göreceğiz.
Pete tenait un café à Santa Fe, tu t'en souviens?
Pete'nin Santa Fe'de yeri vardı, unuttun mu?
Je travaillais avec lui à Santa Fe avant qu'il ne vire de bord.
Yanlış yapmadan önce onu Sante Fe'den teknisyen olarak tanırım.
On m'a dit, a Santa Fé, qu'il était pres de Socorro.
Nerede o? Birisi Santa Fe'de olduğunu söyledi, Socorro civarında.
A Santa Fé, vous m'aviez vendu ce fusil.
- Evet, bayım. Santa Fe'de senden bu tüfeği satın aldım
- Ah? - Il a tué des gens.
Adı Santa Fe gazetesinde yazılı.
Passe-moi Jane, veux-tu?
Jane'Fe konugabflir miyim?
Rio Grande, Santa Fê, Albuquerque, El Paso, et le plus beau de tous, la Californie, qui rappelait une île de perles et d'or, sortie d'un roman du XV.
Rio Grande, Santa Fe, Albuquerque, El Paso ve içlerinde en gösterişlisi, Kaliforniya ismini bir 15. yy. romanındaki efsanevi bir inci ve altın adasından alan yer.
Près de Santa Fé.
Santa Fe yakınında bir çiftliğe.
Si jamais le shérif était dans l'incapacité de faire le boulot, venez me voir. On fera appel aux autorités fédérales de Santa Fe.
Bu işi bir birlik ya da şerif yapabilir, ama bana göre yardım için Santa Fe'deki Birleşik Devletler şerifini çağırabiliriz.
Vous avez payé jusqu'à Santa Fe.
Santa Fe'ye kadar ödeme yapmıştın.
Comme on l'emmenait à Santa Fe, Jim dit : " Je m'en fous...
# Santa Fe'ye giderlerken, Jim demiş ki #
Ce soir-là au Johnny's bar on sirotait un café noir et on pensait à Jim qui s'amusait à Santa Fe.
# O gece, Johnny'nin barında koyu kahvemizi yudumlarken # # Santa Fe'deki yaşlı Jim'i yad ediyorduk #
A ce moment à Santa Fe... – je ne dis que le peu que je sais – le pauvre Jim prit une balle dans le buffet.
# Santa Fe'de işte o an # # Bildiklerimin çok azını söylüyorum # # Tam da pencereden tırmanırken #
Oui, Saint-Louis. Sur le Missouri. La ligne de Santa Fé, la piste de l'Oregon.
Missouri üzerindeki şehir Santa Fe'nin sonunda, Oregon Trail'den atlayınca.
Vous avez enchaîné Hézékiah au train de Santa Fe.
Sonra Hezekiah'ı kelepçeleyip Atchison'dan, Topeka'ya ve Santa Fe'ye gönderdin.
Il semble qu'un train d'approvisionnement venu du dépôt de matériel de Denver, en route pour la 2e Colonne de Californie en garnison à Santa Fe devrait s'arrêter demain matin au croisement de la Sand River, à 48 km.
Denver'daki savaş malzemeleri deposundan kalkan bir levazιm treninin... 2. Kaliforniya Birliği'ne giderken... Santa Fe'de durakladιğιnι haber aldιm.
Descendez à Santa Fe et retournez par Amarillo. Vous arriverez tout droit où vous... allez.
Santa Fe'de inip Amarillo üzerinden geri dönerseniz, tam istediğiniz yere gidersiniz.
Ils sont partis à Santa Fe.
Santa Fe'ye gittiler.
Si tu étais avec Sibley, c'est que tu venais de Santa Fe...
Sibley'le beraber olduğuna göre, Santa Fe tarafından geliyordun.
- T'es déjà allé à Santa Fe, Max?
- Hiç Santa Fe'de bulundun mu, Max?
Le sénateur Carlyle nous fait la gentillesse de faire passer la ligne Atchison-Santa Fe par notre petite ville dynamique!
Senatör Carlyle Atchison-Santa Fe hattının gelişen küçük kasabamızdan geçmesine karar verdi.
- La Fé...
- Fede- -
Voici la lettre de crédit pour la banque de Santa Fe.
İşte mallar için kredi mektubu. - Santa Fe'deki banka sizi bekliyor.
Je pense que la route est longue jusqu'à Santa Fe.
Santa Fe yolu uzun.
Quand vont-ils rentrer de Santa Fe?
Santa Fe'den geri dönmeleri ne kadar sürer?
J'irai voir le Gouverneur à Santa Fe.
Santa Fe'ye gidip valiyle görüşeceğim.
Oui. J'ai des affaires à régler à Santa Fe.
Evet, bir süre için Santa Fe'ye gidiyorum, halletmem gereken bir iş var.
A Santa Fe, rendre visite à un ami.
- Santa Fe'ye. Bir dostumu göreceğim.
Je suis procureur à Santa Fe.
Tanıştığımızı sanmıyorum, bayım.
- Nous sommes parents, vous savez.
Aynı soyadı taşıyoruz, Callum. Santa Fe Savcısıyım.