Translate.vc / French → Turkish / Fleur
Fleur translate Turkish
3,795 parallel translation
Fais-moi une fleur et accélère sur le rapport de Jessica Morris.
Şu Jessica Morris'in kan raporunu biraz hızlandırabilir misin?
Chacun d'entre vous est une fleur comme nulle autre!
Her biriniz eşi bulunmaz birer çiçeksiniz.
Je suis une fleur, unique, et j'ai un rêve.
Benden sonra tekrar et. Nadide bir çiçeğim ve bir hayalim var.
Je suis une fleur, unique, et j'ai un rêve.
Nadide bir çiçeğim ve bir hayalim var.
Une fleur est-elle vraiment spéciale?
- Çiçekler sahiden o kadar özel mi?
Les rêves et les efforts peuvent faire fleurir une fleur?
Hayal kurmalı ve bir çiçeği yeşertmek için emek vermelidir.
Chacun d'entre vous est une fleur comme nulle autre!
Her birimiz eşi bulunmaz birer çiçeğiz.
Je suis une fleur, unique, et j'ai un rêve!
Nadide bir çiçeğim ve bir hayalim var!
Tu es une fleur, unique. Et tu as un rêve.
Nadide bir çiçeksin ve bir hayalin var.
Il me semble que tu as vécu ta vie telle une fleur avec des flatulences.
Bana öyle geliyor ki, hayatını çiçek büken bir rüzgâr gibi yaşamışsın.
Je t'aime, chéri Comme une fleur aime le printemps
Bir çiçeğin baharı sevdiği gibi seviyorum seni bebeğim.
Beth est comme toutes les femmes... une fleur délicate.
Beth de her kadın gibi, narin bir çiçek.
Parfois, ses racines sont emmêlées dans celles de la fleur.
Bazen, Ray, yabani otların kökleri çiçeğin köklerine de dolanır.
Si on arrache la mauvaise herbe, on arrache aussi la fleur.
Eğer yabani otları sökersen, onunla beraber çiçeği de sökmüş olursun ve ölür.
Et la fleur apprend que tu te prostitues.
Bu durumda elinde sadece erkek fahişe olduğunu bilen ölü bir çiçek kalır.
Le manteau broché, le collier avec le pendentif en fleur.
İpek manto, çiçekli kolye...
À cet âge, pas besoin de bouquet, j'étais la fleur.
O yaşta, bukete ihtiyacım yoktu. Çiçek olan bendim.
Mais qui a placé la fleur?
Ama çiçek aranjmanını kim yaptı?
Madame le Premier ministre. Avec ce gouvernement fleur bleue, vous rêvez d'aider la population, mais vous n'avez pas le courage d'agir.
Sizin tatlı su hükümetinizde ne cesaret, ne yetenek yok- -
Pensait avoir des problèmes pour avoir volé une fleur.
Oğlunuz bir çiçek çalmıştı ve o yüzden peşindeyim sanıyordu.
J'ai un grand bol de chou-fleur avec ton nom dessus.
Üstünde isminin yazdığı büyük bir kase karnabahar var.
Oui, il aime le chou-fleur. Pas vrai?
Karnabaharı seversin, değil mi?
Une fleur?
Bir çiçek mi?
Traitée, cette fleur est plus puissante que l'opium.
İşlendikten sonra haşhaştan beş kat daha güçlüdür.
Pouvez-vous me faire une fleur?
Baksana, bir iyilik yapabilir misin?
Le silence est une fleur.
"Sessiz kalmak sükûnettir."
Non, je suis venue de Londres comme une fleur.
Hayır, Londra'dan yeni geldim tamamen hazırlıksızım. Korkmamaya çalış.
Mais ne t'inquiètes pas, j'ai verifier dans la fleur de l'engoulevent du BedBreakfast.
Ama merak etme, Whippoorwill Blossom oteline giriş yaptım.
Tu es bien fleur bleue, pour un robot.
Bir robota göre çok sevimlisin.
Oui, faites-moi une fleur, ne me racontez pas la fin.
Evet, bana bir iyilik yap. Sonunu bana söyleme.
Une fleur délicate.
Nazik çiçek.
Même les saules pleureurs étaient en fleur cette année-là.
O yıl salkım söğüdün yaprakları bile sarıya dönmüştü.
- Une fleur.
Çiçek.
C'est pour ça qu'il déteste le chou-fleur.
Baban bu yüzden karnabaharı hiç sevmiyor.
Pas parce que c'est pas une fleur et qu'on dirait un cerveau?
Ben de gerçek çiçek olmayıp beyine benzediği için sevmiyor sanıyordum.
"La Fine fleur de New York viens juste d'aller un tout petit mieux."
"New York'un En Güzeli'nin biraz daha iyisi var."
Où as-tu appris à être aussi fleur bleue?
Sen ne zamandır adam gibi yemek yemiyorsun?
Maintenant, on est à la fleur de l'âge, et on est des esclaves.
Şimdi hayatımızın baharında karılarımıza kölelik ediyoruz. Evet.
Je n'arrive pas à croire qu'Emily ait perdu sa petite fleur avant nous.
Emily'nin aramızda bekaretini ilk kaybeden olduğuna inanamıyorum.
Fleur de Lotus Relax.
Lotusberry Relax.
Et qui est cette fleur de cactus?
Bu kaktüs çiçeği kim peki?
Eh bien, elle est Fleur de cactus maintenant, le vieux.
Artık "Kaktüs Çiçeği" diyoruz, İhtiyar.
Belle forme, Fleur de cactus!
Çok güzel, Kaktüs Çiçeği!
Moi et Fleur de cactus gravirons la montagne jusqu'à l'Arête du destin.
Ben ve Kaktüs Gülü de Kader Bayırı'na gideceğiz.
Ouais, c'est soit une fleur blanche soit une fleur bleue.
Tamam, yani ya beyaz ya da mavi bir çiçek.
Nick est délicat... comme une fleur.
Nick çok hassastır tıpkı bir çiçek gibi.
Comme une fleur joufflue et ravagée qui se déteste.
Dolgun, incinmiş, kendisinden nefret eden bir çiçek gibi.
C'est drôle venant d'un gars qu'ont à trouvé mort de peur dans un jardin de fleur
Bunu çiçek bahçesinde yakalanmış biri söyleyince komik oluyor.
La fleur est unique et rare.
Çiçek her neyse, türünün tek örneği.
Il est à fleur de peau.
Anladım.
Parce que tu es... ma fleur.
Çünkü sen benim çiçeğimsin.