Translate.vc / French → Turkish / Forme
Forme translate Turkish
17,829 parallel translation
Tu as l'air en forme.
İyi görünüyorsun.
Mais peut-être qu'ils ont une certaine forme d'écriture ou une base pour la communication visuelle.
Ancak bir çeşit yazı diline ya da görsel iletişim için kaynağa da sahip olabilirler.
Peut-être voient-ils notre forme d'écriture comme une occasion manquée, nous faisant ignorer un second canal de communication.
Belki her geçen saniye iletişim kanalıyla yazı biçimimizi çok büyük bir fırsat olarak görüyorlardır.
Merci, Seigneur, pour la bénédiction que tu as jetée sur cette famille, sous la forme de Lucy Sherbourne.
Ailemize verdiğin nimetler için sana müteşekkiriz Tanrı'm. Bize Lucy Sherbourne'u lütfettiğin için.
Tu n'as pas l'air en forme.
Çok iyi görünmüyorsun.
Je ne pensais pas mériter de l'appeler Haut-de-forme.
- Hightopp adını haketmediğimi düşünüyordum.
Tu es en pleine forme.
Harika görünüyorsun.
On dirait une forme d'éloge... mais je vois ça comme une malédiction.
Methiye niyetiyle söylenmiş elbette bu ama ben bir lanet olduğuna inanıyorum.
Avec cette arme biologique, il pourrait tuer toute forme de vie et se servir de la base futuriste pour attaquer d'innombrables planètes fédérées.
Bu biyolojik silahla, onu ortadan kaldırıp üssün ileri teknolojisini kullanarak, Federasyon gezegenlerine saldırabilir.
Je suis au top de ma forme.
Hiç bu kadar formda olmamıştım, Lou.
En pleine forme.
Yarasını temizledik.
On est à un mariage, ça a la forme d'un cœur.
Düğünde kalp şeklinde pasta ha.
baiser sur un gros ballon hors de prix rempli d'eau. Si bien qu'il ne voit plus l'iceberg en forme de lit d'eau devant lui.
Mesela burada anlamadıkları, aşırı büyük ve pahalı bir su balonunda sevişmek istediğimi sanmaları, ama doğrusu suyatağı şeklinde bir iceberg.
Je reviendrai en pleine forme!
Dönüşüm muhteşem olacak!
Ou quand la théorie de l'évolution de Darwin nous a montré que sur Terre, nous ne sommes qu'une forme de vie parmi d'autres.
Darwin'in evrimini düşününce bu Dünya'da özel olmadığımız diğer yaşam formlarından biri olduğumuz ortaya çıkıyor.
C'est ce qui donne à la vie sa forme.
Hayatına şeklini, biçimini verirler.
Un siège se forme au sud-ouest de Londres.
Şu an ; Londra'nın güneybatısında bir kuşatma gerçekleşiyor.
Il faut être en forme pour quelqu'un comme ça.
Onun gibi birisi için düzgün görünmemiz gerekir.
Qui a pris une forme blasphématoire pour attaquer ma foi.
İnancıma saldırmak için saygısız bir şekle bürünmüş.
Catherine vous espère en forme et vous prie de me transmettre son affection.
Catherine iyi olmanı umuyor özellikle de bana sevgilerini iletmeni yazmış.
Tu rassembles les fonctions du ministère sous forme de prisme.
Ana özelliklerin hepsi prizmatik bir formdaydı.
- Vous avez posé votre téléphone sur une plate-forme de transfert.
Telefonunu koyduğun yüzey esasında çift dalgalı bir sifondu.
Mais la tournée prend forme.
Turne şekillenmeye başladı.
J'ai retrouvé la forme.
İyileştim.
- Je pète la forme.
- Kesinlikle harikayım.
L'hypothèse prend forme.
Teori izleri takip ediyor.
J'ai juste un peu trop dormi... Et ce n'est pas la grande forme, comme tu vois.
Biraz fazla uyudum sadece ve göreceğin üzere, çok iyi hissetmiyorum.
C'est juste une tête. Mais c'est la forme de tissu la plus significative qu'on ait jamais réussi à générer.
Bu sadece bir kafa ama bu üretebildiğimiz en önemli doku formu oldu.
Quelle forme!
İyi gördüm seni.
Elle ne me reconnaît pas, sous cette forme?
Moira neden beni tanımadı? Beni böyle görmüştü.
La forme, Caleb?
N'aber Caleb?
Je m'occuperai alors de l'affaire en bonne et due forme.
Gelince prosedürdeki maddelere bakacağız. Tamam mı?
Quelque soit la forme que ça prendra, je jouerai le jeu.
Nasıl olursa olsun, ben varım.
Quand je mourrai, je reviendrai sous forme de raie.
Öldüğümde, bunlardan biri olarak geri geleceğim.
J'ai découvert que la nature spirituelle était à coups sûr, rattachée à la forme humaine et representée par les trois clous de la crucifixion.
Ruhsal alemin insan bedenine belli noktalardan bağlı olduğunu keşfettim. Bu noktaları da çarmıha gerilirken çakılan 3 çivi temsil ediyor.
Une fois qu'il aura accédé à la transe totale, il pourra quitter sa forme physique et il pourra se manifester en tant qu'esprit dans cette pièce.
Tam transa geçtiğinde fiziksel bedenini terk edip kendini bu odada ruhani olarak gösterecek.
On forme une belle équipe, non?
Biz altın ikiliyiz, değil mi?
Probablement une forme de psychose post-partum.
Doğum sonrası akıl hastalığı durumu muhtemelen.
C'est une forme d'abus émotionnel.
Bu bir duygu sömürüsü yöntemi.
Chaque fois que tu vois une branche en forme de poignée, tu la prends.
Böyle tutamak gibi bir dal görürsen, o dalı kes.
Vous devrez traverser le désert... les dunes changent de forme tout le temps... donc les radios ne fonctionneront pas toujours.
Çölü geçmek zorundasınız. Kum tepelerinin konumları sürekli değişeceğinden telsiz iletişiminde kesintiler olabilir.
On forme à présent la famille nucléaire modèle.
Biz senin, sıradan ve geçici çekirdek aileniz, şekerim.
Je suis en pleine forme.
Akıyorum oğlum şu an.
C'est la forme.
Hiç sıkıntı yok.
Continue. Tu as l'air en pleine forme.
Çalışmaya devam, iyi görünüyorsun.
Votre Bulgarie n'est pas au mieux de sa forme.
Sizin Bulgaristan iyi durumda değil.
Les réelles menaces viendront de la Chine, la Russie, l'Iran, sous la forme d'injections SQL et de logiciels nuisibles.
Gerçek tehditler Çin'den, Rusya'dan ve İran'dan gelecek. SQL enjeksiyon ve kötücül yazılım şeklinde gelecek.
Vous avez l'air... en forme.
İyi görünüyorsunuz efendim.
Je ne sais pas. Je me sens en super forme!
Bilmiyorum ama çok harika bir duygu!
Il n'est pas complètement formé.
Eğitimi tamamlanmadı.
Je crains de l'avoir formé.
Maalesef onu ben eğittim.