Translate.vc / French → Turkish / Frontiéres
Frontiéres translate Turkish
22 parallel translation
"Le porteur de ce mandat se voit confié la charge de préserver l'intégrité territoriale de la Chine par des mesures préventives, si nécessaire, à l'intérieur ou aux frontiéres de la République."
"Bu evrağın sahibi Çin'in sınırsal bütünlüğünü korumakla sorumludur ve gerekirse ülkemizin coğrafi sınırlarının içinde veya dışında koruyucu önlemlere başvurabilir."
SCIENCE SANS frontiéres
Pek seçeneğimiz yok.
La multi-sexualité qui fait tomber les frontiéres
Sınırları aşan çoklu cinsellik.
Toutes les frontiéres d'Europe les rejettent ou demandent un prix astronomique.
Avrupa'daki sınırlar onları reddediyor veya kabul etmek için saldırıyor.
Certains, sur nos frontiéres, cherchent à nous détourner de la grande cause que nous avons adoptée.
Sınırlarımızda bazı insanlar var. Bizi yüce amacımızdan vazgeçirmeye çalışıyorlar.
Oui, M. de la Patrouille des Frontiéres.
Evet, Efendim...
C'est vraiment humiliant comment la patrouille des frontiéres traite ces gens.
sınır devriyelerinin yaptıkları cidden aşağılayıcı bütün o insanlara.
Nous sommes des aigles sans peur Dans ces cieux sans frontiéres
¤ Pervasız bir kartalız Bu hudutsuz göklerde
Le radar d'appareil en vol... signale le déploiement dans le secteur... d'escadres de frontieres nord et sud, Aviation Soviétique.
Efendim, hava erken uyarı radarı bir kademeli acil kalkış bildiriyor. Kuzey ve güney filoları, Kızıl Hava Kuvvetleri.
FRONTIERES ET LANGUES CHANGENT ;
sınırlar, hatta lisanlar değişti ;
Pas les frontieres tracees sur les cartes avec le nom des puissants.
Haritalardaki sınırlar değiliz. Güçlü adamların isimleri değiliz.
Sans misere Et sans frontieres
Sefaletsiz Ve Sınırsız
Sans misere Et sans frontieres
Sefaletsiz Ve sınırsız
Sans misere Et sans frontieres
Bu gün değil! Başka herhangi bir gün ama bu gün değil!
Mais comment faire un monde Sans misere Et sans frontieres
Ama umursamıyorsun Esmeralda'm benim.
Ils ont de vraies frontieres.
Orada gerçek sınırlar var.
Officiellement, britannique. Mais je ne crois pas aux frontieres.
Kağıt üstünde İngilizim ama ülkelerle pek ilgilenmem.
Ce que je suggere ici, est que peut etre si nous avions fermer nos frontieres en 1900 alors les vrais americains auraient les travails qu'ils meritent
Burada demek istediğim şey, 1900'lerde sınırlarımızı kapatsaydık, o zaman gerçek Amerikalılar hak ettikleri işi bulabilirdi.
La couleur de la paix, qui existe de ces 2 amis, a qui amitie n'a pas pu etre fini des frontieres.
Barışın rengi. Hangi iki dost böyle arkadaşlık yapar.. .. Sınırlarda bitmedi.
quand des frontieres sont ouvertes nous avons pense, ainsi nous avons pense pourquoi nous ne devrions pas celebrez le jour d'independance ensemble.
Sınırları açıldığından beri biz düşündük ki neden kurtuluş dönemlerimizi beraberce kutlamayalım..
On en peut pas avoir ces Mayans a nos frontieres.
Sınırlarımız içerisinde daha fazla Mayalı barındıramayız.
Je veux le FBI, au cas ou il lui fasse franchir les frontieres de l'etat.
KÄ ± zÄ ± à ¼ lkenin dÄ ± Å Ä ± na à § Ä ± karÄ ± r diye bu olayda FBI'Ä ± istiyorum.