Translate.vc / French → Turkish / Fémmé
Fémmé translate Turkish
136,172 parallel translation
Cette femme qui ressemble à Janet Jackson, qui porte un kimono un mardi soir comme si de rien n'était, elle est super cool, putain.
Pekâlâ. Şu Janet Jackson görünümlü kız var ya, hani salı gecesi hiç önemli değilmiş gibi kimono giyiyor, işte o, çok havalı.
Elle appartenait à une jeune femme.
Bu, bir zamanlar genç bir kadına aitti.
Ça ne te regarde pas, mais en général, là où j'ai une chance de sentir quelque chose, j'aime le toucher d'une femme.
Seni ilgilendirmez ama genellikle bir şey hissedersem, ki bu düşük bir ihtimal, bir kadının dokunuşundan hoşlanırım.
- C'est ma voix de femme d'affaires.
- İş tonunda konuşuyorum.
C'est trop cher parce que je suis une femme?
Kadınım diye ödeyemeyeceğimi mi düşünüyorsun?
Pas une femme. Une fille.
Sen kadın değilsin, bir kızsın.
Il y a plusieurs critères qui font d'une fille une femme et je les remplis tous.
Kızları kadına dönüştüren birçok ölçüt vardır ve ben hepsine uyuyorum dostum.
Vous parlez trop, comme une femme.
Çok konuşuyorsun, kadın gibi.
Tu as intérêt à nettoyer ce bordel si tu comptes revoir ta caution un jour. Femme!
Kadın.
Je suis prêt à tout pour aider ma femme d'affaires à trouver un bureau.
Benim çalışkan kızımın o ofisi tutması için elimden ne gelirse.
Prendre un vêtement et changer la perception d'une femme pour qu'elle veuille l'acheter.
Bir parça kıyafeti alıp, bir kadının ona bakışını değiştirmek, ki ona sahip olmak istesin.
De bien des façons, la force d'une femme est définie par ses ongles.
Birçok yönden, bir kadının gücü tırnaklarıyla tanımlanır.
Qui est cette femme?
O kadın kim?
Oui, pour une femme astronaute.
Evet, kadın astronotsan.
Tu es une femme qui a monté un business à partir de rien.
Sen hiç yoktan iş kurmuş bir kadınsın.
Je déteste être une femme.
Ah, dostum. Kadın olmaktan nefret ediyorum.
Sous aucun prétexte tu ne dois retirer la couette d'une femme.
Asla, asla... bir kadının üstünden yumuşak yorganı çekme.
J'ai rencontré une femme.
Bir kadınla tanıştım.
La femme d'hier soir.
Her neyse, dünkü kadın...
C'est vrai. C'est ma femme, sale con.
Evet, doğru o benim karım, göt herif.
Une femme aussi forte...
Öyle güçlü bir kadın?
Mais la femme qu'Hayley a rencontré est en fait la dernière de sa lignée.
Ama Hayley'in görüştüğü kadın, soyunun son kalanı.
En réalité, je ne serai pas assujeti aux déclarations ridicules d'une femme qui est morte dans mes bras!
Gerçekte, ellerimde ölen kadının saçma iddialarını dinlemeyeceğim!
Le paternalisme, c'est quand un homme explique de manière condescendante à une femme quelque chose qu'elle sait déjà.
Açüklama : bir adamın küçümser bir şekilde, bir kadının halihazırda bildiği şeyleri açıklamasıdır.
Elle a joué son rôle à la perfection, jusqu'à mon petit discours au sujet du Darkhold qui ferait d'elle une vrai femme.
Darkhold'un onu gerçek bir insan yaptığı konuşmama bağlı kalarak rolünü mükemmel bir şekilde oynadı.
Agent May, à l'exception de ma mère, vous êtes la femme la plus intimidante que j'ai jamais rencontrée.
Ajan May. Muhtemelen annem dışında tanıdığım en korkutucu kadın sensin.
Tant qu'on ne fait pas souffrir inutilement cette pauvre femme.
Bu zavallı kadına yersiz zarar vermeyelim de.
Vous amenez une femme pour me faire peur?
Bu kadını beni korkutmak için mi getirdin?
J'ai l'impression qu'aucune conversation avec cette femme ne l'est. Elle savait qu'on serait là.
O kadınla yapılan hiçbir konuşmanın eğlenceli olmayacağına eminim.
Cette femme a disparu de son ancienne vie.
Bu kadın önceki hayatında ortadan kaybolmuştu.
Il l'a modélisée à l'image de... d'une femme nommée Agnes Kitsworth.
Onu birinden modellemiş. Agnes Kitsworth adında bir kadın.
C'est la vie d'une femme... La fin de sa vie.
Bir kadının hayatı bu, hayatının sonu.
J'aime cette femme.
Sevdim bu kadını.
Une activité extrémiste à l'école... une femme avec un badge du SHIELD.
S.H.I.E.L.D. kimliği taşıyan bir kadın. Sahi mi?
Une femme avec une carte du SHIELD.
S.H.I.E.L.D. kimliği olan bir kadın.
Capturez tout révolutionnaire présent, mais ne sous-estimez pas cette femme.
Alanda bulunan bütün isyancıları yakalayın ama sakın bu kadını hafife almayın.
Mon ex-femme ne voyait pas ça comme ça.
Eski karım bu şekilde bakmadı.
Cet femme ne vient pas d'ici.
Bu kadın buradan değil.
On récupère cette femme, puis on part.
O kadını da alıp gidiyoruz.
Une femme est en danger.
Bir kadının hayatı tehlikede.
Cette femme, Madame Hydra?
O kadın, Madam Hydra.
Fitz ne ferait jamais de mal à une femme innocente.
Fitz asla masum bir kadına zarar vermezdi.
Et la femme?
Peki ya kadın?
Aujourd'hui, j'ai rencontré une femme travaillant pour le SHIELD.
Bugün S.H.I.E.L.D.'den bir kadınla tanıştım.
Cette femme ne vient pas d'ici.
Bu kadın bu dünyadan değil.
Fitz ne blesserait jamais une femme innocente.
Fitz asla masum bir kadına zarar vermezdi.
Il n'est plus concentré depuis que le Docteur a tué cette femme.
Doktor o kadını vurduğundan beri kafasını toparlayamadı.
Laisse-moi deviner... une femme.
Dur tahmin edeyim. Bir kadın yüzünden.
Donc, est-ce que c'est à propos d'une femme?
Hangi kadından bahsediyorsun peki?
On ne s'attache pas à la culpabilité ou à des sentiments de femme.
Suçluluk duygusuna ya da kadınsal düşünceye boyun eğmeyiz biz.
Cette femme, connu sous son alias "Skye", fait partie du mouvement "les Inhumains D'abord".
Bu kadın Skye takma adına sahip bir Nainsan hareketinin üyesi.