English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / French → Turkish / Fît

Fît translate Turkish

2,129 parallel translation
Il marcha et fît du stop sur les 2000 kms séparant l'Arizona du Texas.
Arizona'dan Teksas'a 2000 km yolu, yürüyerek ve otostopla geçmiş.
Puis il fit demi-tour et repartit.
Ve sonra arkasını dönüp, gitmiş.
Quinze
Yerden 100 fit yüksekteydi... elli.
Au lieu de cela, harold fit Ia chose qui Ie terrifiait auparavant.
Bunların yerine Harold, önceleri kendini delicesine ürküten şeyleri yapıyordu.
Et iI se transporta chez mlle pascal qui Iui fit un pain de viande et du pudding au chocolat. Et ils regardèrent de vieux films.
Ve Bayan Pascal'a giderek birlikte önce köfte ardından çikolatalı puding yiyerek iki eski film izlediler.
Pourquoi Vous ils ne peuvent pas aider à Alex au lieu d'essayer de le condamner par quelque chose qu'il ne fit pas? , par l'amour de Dieu.
Siz insanlar neden ona yardım etmek yerine yapmadığı bir şey için onu suçlamaya çalışıyorsunuz, Tanrı aşkına?
Qui il le fit, il eut beaucoup travail.
Bunu her kim yaptıysa bayağı uğraşmış.
En la nuit il fut si tourmenté par sa perte, qui ouvrit la tombe... et il lui fit l'amour au corps d'elle.
Şövalye öylesine ıstırap çeker ki, sonunda nişanlısının mezarını açar ve onun cansız bedeniyle sevişir.
Moi, juge principal, je vais lire la déposition qu'au cours de son agonie, le professeur Chen fit sur son lit d'hôpital, à nos agents de police.
Şimdi, mahkemenin yargıcı olarak, Profesör Chen'in hastanede yataktayken polise verdiği ifadesi...
Harvey fit une pointe à 100 mètres de hauteur.
Ateşleyici, Harvey'i 100 metre yüksekliğe çıkardı.
" et à la fin, il le fit.
"... sonunda, başardı. "
Le sultan étant un tyran à l'esprit ouvert ordonna qu'on fit venir un prêtre appartenant à la communauté chrétienne située hors des murs de la ville.
Sultan açık fikirli bir yöneticiymiş, şehrin dışındaki Hıristiyan topluluğundan bir papaz bulunmasını emretmiş.
Un jour, il fit un songe. Le Diable vient le visiter.
Bir gün bir rüya görmüş, Şeytan onu ziyarete gelmiş.
À Londres, quand Franz Bettmann a lancé ses feux d'artifice.
Franz Bettmann, benden yüz fit uzaktaki kendi Roma mumlarına nişan aldığında Londra'daydım.
Anéanti par la mort de son frère, il libéra les esclaves et fit le serment de tuer le gouverneur Odious.
Kardeşinin ölümü üzerine dünyası yıkılmış, ve köleleri azat etmiş ve Vali Odious'ın ölümünün elinden olacağına dair yemin etmiş.
Désespéré par la mort de sa femme, l'Indien fit le serment que jamais plus il ne regarderait une autre squaw et qu'il tuerait le gouverneur Odious.
Karısının ölümüne yas tutan Hintli bir daha asla güzel bir kadına bakmayacağına ve Vali Odious'ın ölümünün elinden olacağına dair yemin etmiş.
Il fit tout le tour du camp.
Kampın her yerine baktı.
Cet esprit malin ne fit qu'empirer les choses.
O kötü ruh belaların en büyüğüne yol açmıştı.
Elle répandit des boyaux d'animaux et fit le serment que la prochaine fille Wilhern naîtrait avec le visage d'un cochon.
Hayvan bağırsaklarını etrafa yaydı ve doğacak ilk Wilhern kızının yüzünün domuza benzemesini diledi.
Ma mère fit ce que toute mère attentionnée aurait fait.
Annem tüm annelerin yapabileceği şeyi yaptı.
La poussière à la poussière. Et fit même brûler mon corps.
Sonra yakmak zorunda kaldı.
On descend de 3 000 pieds! Et tout se met à voler dans tous les sens!
Kontrolsüz bir şekilde 3000 fit alçaldık.
Pour contenter les deux, Sila, l'esprit du temps, fit alterner le jour et la nuit.
İkisi de memnun olsun diye, Silap İnua gecenin mutlak hakimiyetine bir son verdi.
Restez à l'écart de Victor.
4 Sol B'ye RB'den girin. V taksi pistinden 200 fit uzakta bekleyin.
Ecart Victor, United 93.
V'den 20 fit uzakta bekle. United 93.
Ce type va à 10 000 pieds par minute, il descend encore.
Bu adam durmadan dakikada 10 bin fit alçalıyor.
8000 pieds par minute.
Dakikada 6, 8 bin fit.
Soudain, un drôle de bruit se fit entendre dans la cuisine.
Birden, mutfaktan boğuşma sesleri duyulmuş.
" et lui en fit boire une bonne dose.
ve ona kaşıkla papatya çayı içirmiş.
Sa mère n'a pas approuvé cette union. Elle fit l'acquisition de 4000 âcres de terre, qu'elle a légués au peuple britannique par le biais d'une fondation.
BEATRIX TOPRAK KORUMA KURULU SAYESİNDE İNGİLİZ HALKINA 4000 DEKAR ÇİFTLİK ARAZİSİ BAĞIŞLADI.
Dans la semaine qui suivit, Dobbs fit allusion à sa candidature 4 fois.
Hafta boyunca Tom Dobbs programında bunu dört kez daha hatırlattı.
Sultan mon fils... Ne te fit pas au premier regard.
Oğlum Sultan, git bak o halde.
Mais la baronne apprit mon existence et celle de Johan et nous fit enduire de goudron et de plumes et nous chassa de la ville.
Ama barones ilişkimizi öğrendi ve genç Johan'ımla birlikte katrana batırılmış olarak ve üzerimizde tüylerle kasabadan kaçtık.
Mais avec le temps, leur défaut numéro un se fit plus apparent.
Fakat zaman geçtikçe, bir numaralı kusurları daha görünür hale geldi.
Le lendemain matin, le camion fit demi-tour.
Ertesi sabah tır dönmüş.
Alors que les activistes notaient les numéros d'identification des voitures, Chelsea fit un ultime effort pour acheter les voitures à GM.
EV1 aktivistleri depodaki araçların seri nolarını kaydettiğinde Chelsea arabaları GM'dan satın almak istedi.
Votre arrière-grand-quelque chose fit tout ce qu'il put.
Senin dördüncü büyük filancan her yolu denedi.
Cette photo fit l'effet d'une bombe dans la conscience humaine, entraînant des changements spectaculaires.
Ve bu fotoğraf insanoğlunun bilincinde adeta infilak etti! Etkileyici değişimlere yol açtı.
Mais il fit de nombreux morts et des milliards de dégâts.
Fakat pek çok insanı öldürdü ve milyonlarca dolarlık zarara yol açtı.
"Grand, physique agréable, ".. célibataire, ex-militaire, toujours d'attaque... "
Uzun boylu, yakışıklı, yanlız olduğumu, orduda bulunduğumu, vücudumun fit olduğunu...
Par exemple, à la fin des années 70, un neurophysiologiste de l'Université de Californie à San Francisco appelé Ben Libet, fit quelques expériences devenues très célèbres.
70'lerin sonunda Kaliforniya Üniversitesi'nden nörofizyolog Ben Libet, bazı meşhur deneyler yaptı.
Envoyez-votre intention sur elle. " Ainsi la personne le fit.
Niyetini yansıt.'
Maeby fit ce qu'elle trouvait tellement bête...
Maeby, şimdiye dek yaptığı her şeyin çok sıradan olduğunu düşündü...
Et la fille de Bree fit connaître ses intentions.
Ve Bree'nin kızı niyetini açıkladı.
Jim fit tout pour dérider Susan Mayer.
Jim, Susan Mayer'i güldürebilmek için her yolu denedi.
Six pieds, je dirais...
Altı fit uzunluğunda diyebilirim.
Lui qui fit l'agneau de douceur?
Koyunu yapan kendisi mi? "
Michael fit donc une autre entorse à ses principes pour le bien de l'entreprise.
Michael, iş hayatının selâmeti için kendi değerleriyle bir başka uzlaşma daha yaptı.
Ce qu'il fit jusqu'au moment de prendre sa retraite.
Ki, bunu da emekli olana kadar yapmaya devam etti.
L'histoire dit qu'il fit 13 balles.
Öykü anlatır ki, on üç tane kurşun yapmış.
Megumi Sawamura me fit un cadeau.
Onun yerine Megumi sawamura bana hediye verdi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]