Translate.vc / French → Turkish / Gradé
Gradé translate Turkish
1,114 parallel translation
Un gradé a des responsabilités.
Rütbenin sorumlulukları var.
Holman sera le gradé.
Holman kıdemli çavuş olacak.
C'est qui, ce gradé qui nous transforme en nourrices pour ces pourris?
Bu binbaşı kendini ne sanıyor? Pisliğe dadılık yapıyoruz.
Ce qui exige la présence d'un témoin gradé.
Komuta düzeyinden bir şahit gerektirir.
Imagine qu'un haut gradé vienne vous demander où était votre flûte.
Diyelim ki üst rütbeli bir subay gelip flütüne ne yaptığını sordu.
Je suis le plus gradé ici, et je n'ai aucune réplique amusante, donc je m'arrête là.
Kıdemli subayım ama tek komik repliğim yok. - O yüzden durduruyorum.
Vous êtes plus gradé. Ça doit être vrai.
Benden daha üst rütbedesin, dolayısıyla bu doğru olmalı.
Il y a un inspecteur ou un gradé ici?
Bir müfettiş veya komiser ile görüşebilir miyim?
Quel grade?
Rütben var mı?
Vous êtes de grade supérieur.
Burada kıdemli olan sensin.
Il a dû monter en grade.
Çocuk terfi alıp şef olmuştur şimdi.
Nom, grade et matricule? Dis rien!
Adın, rütben ve künye numaran.
Donnez à Clayton les nom, grade et matricule de cet homme.
Clayton'a bu adamın kimliğini söyle. Hepsininkini.
Le salaire n'est pas mirobolant, mais je pars bientôt à la retraite. Tu monteras d'un grade. Il est temps que tu te poses.
Kârlı bir meslek değil, ama yakında emekli olacağım,... ve yolun açılacak.
Grade : enseigne. Poste : officier du personnel.
Hizmet rütbesi, teğmen, pozisyonu, personel subayı.
Grade : capitaine.
Hizmet Rütbesi, kaptan.
Vous mourez, capitaine, et nous montons tous en grade.
Öyleyse siz öleceksiniz, Kaptan, ve biz terfi alacağız.
Je suis le capitaine d'un vaisseau où les officiers emploient des sbires et où l'on assassine pour monter en grade.
Subayların özel adam tuttukları bir Enterprise'a komuta ediyorum, rütbeler arasında terfi almak için adam öldürmek olağan bir durum.
Ils montent en grade à coup d'assassinats.
Adam öldürerek yükseliyorlar.
Recommandations : médaille pour le lieutenant Uhura, grade de technicien de 1 re classe pour Thule et Harrison...
Teğmen Uhura tavsiye edildi,
Commodore Stocker a le grade...
Komodor Stocker kıdemli olarak...
Ne me parlez pas de grade.
Bana kıdemden bahsetme.
Ce grade me plaît bien.
Bu rütbeden hoşlandım.
Le grade d'adjudant-chef implique de lourdes responsabilités.
Baş Çavuş demek, çok fazla sorumluluk demektir.
L'adjudant Gerber a été élevé au grade d'adjudant-chef à la place de Mr Cruchot.
Rütbeyi Çavuş Cruchot yerine Çavuş Gerber'e vermeliymişiz.
Je ne dirai rien d'autre que mon nom, grade et matricule.
Sana adım, rütbem ve sicil numaram dışında hiçbir şey söylemeyeceğimi biliyorsundur.
- Et vous, c'est quoi votre grade?
- Rütben ne?
- Quel grade? !
- Ne rütbesi?
Privilge de grade, Lieutenant?
Rütbenin önceliği, ha Teğmen?
- Ingénieur de grade 4.
- Mühendis Rütbe 4.
Par les pouvoirs que me confère mon grade de capitaine, j'appelle au vote.
Kaptan olarak bana verilen yetkiyle oylama istiyorum.
Pas votre grade. Votre nom.
Rütbeni değil, adını sordum.
Non, Major, c'est mon nom, pas mon grade.
Hayır, Binbaşı soyadım, rütbem değil.
Comment a-t-on pu vous donner le grade de capitaine?
Nasıl yüzbaşı olabildin?
Les chefs sont contents. Vous monterez en grade.
Aracı çok memnun, arkasından terfi gelebilir.
- Nom, grade, unité.
- İsim, rütbe, birlik.
Elevez-le au grade de caporal.
Onu onbaşı yap.
Je t'offre l'opportunité de reprendre ton ancien grade et tous les privilèges qui en résulte.
Sana eski rütbeni kazanma fırsatı veriyorum. Ve rütbenin getirdiği bütün ayrıcalıkları da.
Vérification automatique et grade.
Yetki kontrolü.
Si j'étais resté dans la police... j'aurais probablement atteint le grade de commissaire.
Eğer Emniyet'de kalmış olsaydım... şimdiye kadar, eğer şansım varsa, bir yüzbaşı ya da detektif olacaktım.
- Appelle-moi par mon grade.
Bana rütbemle hitap edeceksin.
Et rappelle-toi... le grade confère des avantages.
Ama unutma rütbenin ayrıcalıkları var.
On peut ajouter votre grade, si vous voulez.
Rütbene de yer kaldı. İster misin?
Quel était son grade?
Rütbesi neymiş?
Je suis monté en grade en tant que juif dans le service en des temps où on était censé avoir un trèfle non circoncis entre les jambes.
Sünnetsiz olman gerektiği zamanlarda bir Yahudi olarak savaştım ve yükseldim.
Il insiste sur son grade d'amiral, comme si ça importait.
Fikrini değiştirecekse amiralin aradığını söylemeliyim.
- Grade?
- Rütbe?
Même grade, même décoration, même homme!
Aynı rütbe, aynı madalya, aynı adam!
Comme tous les Blancs. Quel grade?
Bölüğün neydi?
Et Ralph va monter en grade.
Ralph bir yıla kalmaz terfi edecek.
Il a tout sacrifié, son grade, sa carrière, son avenir.
Her şeyden vazgeçti. Rütbe, kariyer, gelecek.