Translate.vc / French → Turkish / Gre
Gre translate Turkish
1,655 parallel translation
Purée, d'abord il accepte contre ton gré ce job de mannequin... et maintenant toute cette histoire des Jetsons?
Adamım, ilk arkandan iş çevirip modellik işini yapıyor... ve şimdi de bu Jetsons olayı mı? Modern çizgi filmler beni asla senden uzak tutamazdı.
Il a juste décidé de son plein gré d'écrire une lettre aux enfants du défunt.
Sadece kendi kendine kurbanın ailesine bir mektup yazmak istedi.
Oh, Ben avait refusé qu'elle en fasse davantage et Grace lui en sut gré.
Ben anlayışla, eskisinden daha fazla iş istemediğini söyledi. Her ne kadar bunu söylediğinde sarhoş olsa da...
Entrez vous dans le marriage de votre plein gré?
İsteyerek mi nikahlanıyorsunuz?
Et si jamais tu as du déca ou de la tisane... je t'en saurais gré.
Kafeinsiz kahven ya da bitki çayın varsa... gerçekten çok makbule geçer.
Enflé au gré des flux du savoir et de l'amour
Bilgi ve sevginin akıntılarına hamile - Ne?
La partie visuelle qui accompagne ce projet de thèse... est actuellement disponible dans une galerie d'exposition en face... donc si vous ne restez pas aujourd'hui pour... du punch et des biscuits... veuillez donc passer et jeter un coup d'oeil... à votre gré.
Bu yüksek lisans tezi projesinin görselleri koridorun karşısında sergi galerisinde mevcut. Bugün panç ve kurabiyeler için kalmayacaksanız lütfen oraya uğrayıp müsait bir zamanda bakın.
Les bébés phoques du monde entier vous en serons gré, docteur.
Ayı balıklarının yavruları, her yerde adınıza övgü yağdıracaklar, Doktor.
Et même si je pouvais je suis ici contre mon gré. Je vois ce que c'est, un enlèvement.
Bana ninnileri düşündürüyor.
- J'y vais contre mon gré!
- Ben istemediğim halde beni götürüyorlar.
La femme d'un coach vit au gré... des victoires et des défaites.
Bir koçla evli olmak da her şeyi galibiyet ve mağlubiyetle ölçmektir.
Je vous sais gré de votre compréhension.
Anlayışınıza teşekkür ederim.
Nous vous saurions gré de cesser vos galipettes.
Siz ikiniz etrafta vakit öldürmeyi keserseniz çok memnun oluruz.
Nous lui en savons gré.
Çok müteşekkiriz.
Je comprends votre inquiétude et je vous en sais gré.
Endişeni anlıyorum, hatta bunun için minnettarım.
Mais pas contre ton gré. Comme quand on travaille avec un acteur.
Ama eğer istemiyorsan, yapmayabiliriz.
Si on est dans un groupe et si on joue bon gré mal gré, ça évolue, et ça change,
Eğer bir grupta öylesine birşey çalıyorsanız o gelişir ve değişir.
On m'a gardé contre mon gré pendant plusieurs heures.
Saatlerce muhafaza altında tutuldum.
Le jour où tu as recruté Sydney contre mon gré.
İtirazlarıma rağmen Sydney'yi işe aldığın gün. Ahh.
Toutes ces filles qui t'ont suivi de leur plein gré.
Bütün o kızlar. Seni gönüllü olarak takip ettiler.
Vous le retenez contre son gré?
Onu burada zorla mı tutuyorsunuz?
Je suis venue de mon plein gré.
Buraya kendim geldim sanıyordum.
Vous me semblez être quelqu'un qui vogue au gré de la vie selon son humeur.
Sen bana hayatın içinde öyle sürüklenip giden birisi olarak görünüyorsun.
De son plein gré.
- Şimdilik evet.
Il n'y a aucune preuve qu'elle ait été amenée ici contre son gré.
Buraya zorla getirildiğini gösteren hiçbir delil yok.
Elle ne lira pas le sort de son plein gré.
Ben o isteyerek büyü okuyacağım şüpheliyim.
- Non! - Pas de ton plein gré. - Je suis bien là pourtant.
- İlişkimiz ciddileşmeye başladığı anda toplanıp bir adres bile bırakmadan giden kimdi?
Vous êtes retenu contre votre gré.
- O bakıcınız...
Et tu viendrais de ton plein gré?
Buraya kendi isteğinle geleceksin sanki.
Elle doit venir de son plein gré.
- Hayır, kendi rızasıyla gelmeli.
Je ne suis pas venue ici de mon plein gré.
Buraya gelmek benim fikrim değildi.
Nous vous avons envoyé une lettre vous invitant à venir la semaine prochaine, et nous n'avons pas eu de réponse alors nous vous serions gré de bien vouloir nous rappeler.
Size haftaya başlamanız üzere bir davetiye yolladık. Ancak sizden bir ses çıkmadı. Lütfen mümkün olduğunca çabuk beni arayın.
Oui, mais je sais que Dieu ne répond pas à ce genre de prières, que Hoyt a agi de son plein gré et que je n'ai rien à voir dans la disparition de Kirk.
Evet ama Tanrı'nın bu tip dualara yanıt vermediğini biliyorum, Hoyt kendi iradesiyle hareket etti ve benim Kirk'in ölümüyle bir ilgim yok.
On n'aide pas quelqu'un contre son gré.
Birini yardım almaya zorlayamazsın.
- De son gré ou on l'a forcé?
İsteyerek mi, zorla mı?
Ils sont venus de leur plein gré.
- Yani isteyerek bindiler arabana.
Il est parti de son plein gré.
Kaybolmadı, Lana.
Utilisez-les à votre gré.
Kendi güvenliğin için kullan.
À mon gré.
Kendi güvenliğim.
- Aux dépens de la sienne, contre son gré.
- Kendisininki pahasına, istemeyerek.
Mais de votre propre gré.
Çünkü sen de isteyeceksin.
Lieutenant, je pensais que, muté contre son gré dans les cités, sur une affaire de drogue dont personne a rien à foutre, un vétéran de la police pouvait porter ce qui lui plaisait.
Teğmen, bir veteran polis baskı altında olduğunda işe yaramaz, hiç bir şeyi beceremeyen kendisini yolun ortasında kaybetmiş kişilerle birlikte bir uyuşturucu davasına atandığında her ne s.kim isterse giyebilir.
Vous croyez qu'elle a pu quitter l'hôpital de son plein gré?
Hastaneden kendi iradesiyle ayrılmış olabilir mi?
"Disparu depuis 44 heures" N'importe qui penserait qu'il est parti de son plein gré!
Yüz bin dolar, gizemli misafir bu adam sanki kendi isteğiyle gitmiş gibi.
- De son plein gré? - Oui.
Bizimle bağlantı mı kurdu?
C'est rare que Ravy vienne de son plein gré.
Nadir görülen bir manzara. Bizimle gelmeni beklemezdim, Lavie.
- Je suis venue de mon plein gré.
Şu an için aynı taraftayız.
Mais mon tuteur dit que si vous et moi unissons nos fortunes... nous pourrions en acheter un à notre gré.
Ama koruyucumun dediğine göre servetlerimizi birleştirirsek dilediğimiz anda sizinle bir ünvan satın alabilirmişiz.
S'il ne le reconnaît pas de son plein gré... THIOPENTAL SODIQUE
- SODYUM PENTOTAL Madem kendi itiraf etmiyor...
Je vous saurais gré d'abaisser votre baguette.
Şimdi sakıncası yoksa, asanızı indirirseniz çok memnun olurum.
Contre mon gré!
- İsteyerek olmadı.