Translate.vc / French → Turkish / Halo
Halo translate Turkish
350 parallel translation
Que la lune baigne Dans un halo bleuté
Efkarlansın
Baigne dans un halo bleuté
Efkarlansın
Regarde la lune avec son halo.
Ayın etrafındaki haleyi görüyor musun? Yarın yağmur yağacak.
J'y croirai quand j'aurai un halo autour de la tête.
Kafamın üstünde ışıktan bir halka görürsem inanırım.
Salut, je suis la fille-Vip.
Halo, ben Vip kızıyım.
Le critique de ton journal dit que mes cheveux chablis sont comme un doux halo autour de mes yeux immenses et provocants, et que ma bouche... ma bouche est un riche passage pour des notes dorées.
Gazetedeki tiyatro eleştirmeni boyalı saçlarımın, büyük güzel gözlerimin üzerinde bir hale gibi göründüğünü söylüyor. Ağzım ise... Ağzım ise altın kelimelerin döküldüğü çok güzel bir şelaleymiş.
Elle s'avançait vers moi... nimbée de lumière. On eût dit le halo de la grâce céleste.
Bana doğru ilerliyordu ışıkla birlikte, göklerin ruhani ışığını andırıyordu.
Plus de soleil mais un halo rougeâtre permettait d'en deviner l'emplacement.
Güneşin olduğunu sandığım yerde sis ateş gibi ısıdı.
"Le bourreau l'appeler Le gibet tomber " Et sa mère dans un halo gris renversée "
"Cellat kolu çeker, sehpa açılır ak saçlı annesi gözyaşı döker"
"Et sa mère dans un halo gris renversée", je rêve.
"Ak saçlı annesinin gözyaşları" ymış..
"La lune dans un halo, la neige viendra bientôt".
"Çevresi hareli olunca ay, gelmesi yakındır kar."
Un simple point de lumière perdu dans le halo du Soleil matinal.
Küçük ışık parçası, sabah güneşinin parıltısında kayboldu.
Aux rayons X, on peut voir une partie du Soleil autrement invisible... un halo de gaz d'un million de degrés : la couronne solaire.
X-Işını dalga boyunda görünür bölgede göremediğimiz Güneş'in milyon derecelerde olan gaz halkasını yani Güneş'in halesini görürüz.
Et ma couronne, et mon halo, et mon livre d'hymnes, et ma branche de palmier.
Ve çelengim ve halem ve kitabım ve hurma dalım!
- Halo, taille 13.
- Hale, 13 beden.
Si belle, si blanche, dans un halo doré.
Çok güzel, bembeyaz, yaldızlı iskeletiyle.
Un halo magique.
Sende sihirli bir parıltı var.
Vous avez dit que j'avais un halo magique?
Sende sihirli bir parıltı var demiştin.
Un halo de lumière blanche l'entourait, et elle tenait un crucifix d'argent brillant.
Çevresi haleden yayılan beyaz ışıkla doluydu ve elinde pırıl pırıl parlayan gümüş bir haç vardı.
Pas de halo autour des objets, pas d'éblouissements?
Bir şeyleri çift görüyor musun? Işıklar sana çok parlak geliyor mu?
Tu connais le gang Frog-Hollow?
- Froll Halo çetesini duydun mu?
Tout homme porte autour de la tête un cercle d'enfer, comme un halo.
Herkes başının etrafında bir hale gibi cehennemi taşır.
Notre plus grand archéologue est enveloppé d'un halo de mystère.
Bu yüzyılın en iyi arkeologu, şimdi bir esrar perdesiyle örtüldü.
Plutôt vaincre en avouant son péché que perdre en gagnant un halo
Günahımı itiraf ederek kazanmak Haleyle kaybetmekten çok daha iyidir
Vous êtes maintenant sous escorte.
Ben, Halo Filo Lideri ; size eşlik edeceğiz.
Où êtes-vous? - On est sur vous dans 2 minutes.
Burası Halo Filosu, bulunduğunuz yere yaklaşıyoruz.
Auréole...
Halo Filosu.
Auréole 2 abattu!
İki numara vuruldu! Halo 2, vuruldu!
- Halo... causé par le reflet du sol sur la lentille.
Bulanıklık bir ışık yansıması, güneş ışığı
Les sauts en haute altitude causent le plus grand nombre d'accidents mortels.
Yüksekten, düşük mesafe atlayışları, HALO, en fazla ölümlere neden olur.
90 % des victimes meurent noyées, empêtrées dans les filins.
HALO atlayışında ölenlerin % 90'ı paraşütlerine dolaşıp boğulanlardır.
Halo ¨ imes!
Siz Almanların sahip olduğu her önceliği ve komforu biz de istiyoruz.
Si je prends une lampe et que je la dirige vers le mur... un halo lumineux apparaîtra sur le mur.
Bir lambayı alıp duvara tutarsam duvarda parlayan bir nokta elde ederim.
Un halo d'obscurité vous entoure.
İçinde karanlık var.
Nous avons utilise un filtre special, et essaye d'agrandir l'ouverture pour lui donner un halo.
Pro-Mist kullanarak objektifi daha çok açtık ve onun çevresinde ışık huzmesi oluşturduk.
On a retrouve Ie halo de controle du golem sur Ie toit, grille.
Golem'in kontrol gözlüğü çatıda bulunmuş. - Erimiş.
Nous entourant d'un halo qui nous permettait de faire tout ce qu'on voulait.
İstediğimizi yapalım diye bizi özel haleyle çevirdiğini. Kimse bizi rahatsız etmeden işimizi yapabilmemiz için.
"Crains celui qui a ceint la couronne de la nuit éternelle." Non, ce n'est pas "couronne", c'est "halo".
Köle dilinde yazılmış " Sonsuz gecenin tacı altında bütün dehşeti getirecek.
" Celui qui a ceint le halo
Hayır hayır taç değil. Bir hale.
Stark pense que Moya est bloquée dans ce qui est connu comme le Centre Halo, là où le temps a cessé d'exister.
Stark Moya'nın tuzağa düştüğüne inanıyor buna merkez aydınlık adı veriliyormuş içinde zaman hiç var olmazmış.
Plus rien ne vieillit dans un Halo, il va éventuellement durcir et nous serons bloqués pour toujours dans un espace intemporel.
Bir aydınlık içerisinde hiçbir şeyin yaşlanmadığına ve onun gitgide koyu kıvam aldığına inanılır, içindeki her şey zamanın ötesinde ebediyen takılıp kalır.
Disons qu'en traversant la trouée pour entrer dans le centre halo notre monde se brise en un nombre infini de petits univers.
Bir merkez aydınlık içerisindeki her boşluk, içerisinde dünyamız, sayısız evrene bölünür tezini ortaya koyalım.
Tu veux un dessin? Sors la tete de l'eau pour respirer! J'ai vu une lumière... un halo...
Nefes alamayınca kafanı sudan çıkarmak için ne kadar akıllı olmak gerek, söyle bana.
Je devinais le halo autour de sa tête.
Kafasının etrafındaki hale görebiliyorum.
Secundo, le halo, c'est du psoriasis.
İkincisi, kafanın etrafındaki haleye psoriasis denir.
J'ai une halo, moi.
Kafayı yemiş bir ışığım var!
C'est purement théorique, mais cherche une courbure dimensionnelle dans le halo.
Yalnızca teorik olmakla birlikte, hale etkisinde bir boyut büzgüsü araştır.
Salut.
Halo.
Allô?
- Halo.
On déleste et on fonce!
Halo Filosu, 090'a yönelme emrini aldık. Fazlalıkları atın ve tam güç verin.
Ici Auréole 2.
Burası, Halo 2.