English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / French → Turkish / Has

Has translate Turkish

2,693 parallel translation
Nous perdons les recettes de la fin de semaine.
İşte hafta sonu hasılatımız da gidiyor.
Chacun fait son deuil à sa manière.
Hepimizin kendine has yas tutma şekli var.
L'odeur des fougères et le souffle de vie venant de la brume les immergeaient... dans une plaine blanche infinie.
Eğreltiotu kokar hayat, nefes hasıl olur sisden sonsuz bir beyaz ova.
Ouais. Je peux garder mes sous-vêtements d'adultes dans le panier en osier.
Aynen, hatta hasır sepetin içine iç çamaşırlarımı koyabilirim.
Elle squatte, elle mendie.
Kendine has bir dünyası, koruma güdüsü vardı.
Chaque génération a sa musique, mais la Tween Wave est merdique selon de nombreux parents.
Her neslin kendine has bir müziği olur ama çoğu ebeveyn Tween Wave'in bok gibi olduğunu söylüyor.
bien qu'éternels rivaux, marchent sur Azuchi pour les vaincre.
Sanada Yukimura birbirlerini hasım olarak gördükleri halde... Azuchi'ye çevirdiler.
C'est très spécifique.
Bu acayip şekilde kendine has.
Et on y a trouvé ça, en plus des nattes, des perles...
Hasır, tesbihler ve kristallerin yanı sıra bunu da bulduk.
Toutes les starlettes has-been possibles et imaginables.
Tanrı'm, aklına gelebilecek her harika yıldız karanlıktan doğar.
Ou la cohorte des has been qui hantent les petites équipes US?
Veya mutsuz bir Amerikan takımının önemsiz biri olarak mı bulur kendini?
Elle a le don de tout gâcher.
Doğru aslında, bir şeyleri mahvetme konusunda kendine has bir yöntemi var.
Bert, cette poubelle est en osier.
Bert, o hasır sepet.
Qu'est-ce qui est en osier?
Hasır da ne be?
C'est de ça que je parle.
Adamın hasısın!
C'est quoi, ça?
Has...
Repose-toi, détends-toi.
Film kısmında hasılat 4 milyar dolar zaten.
This heart of mine has been hurt before
* Şu zavallı kalbim çok kırıldı şimdiye kadar *
Has always
* Vardı *
Has al...
* Vardı *
Has always been.
* Vardı sürekli *
D'une de ces journées, il s'agit.
Özür dilerim. One of those days, it has been.
- Pourquoi vous n'avez rien fait?
Bugüne kadar hasır altı mı ettiniz bunu?
Non, cet homme a un certain style, un certain... talent artistique.
Bu adamın kendine has bir tarzı, bir üslubu var.
Saison 02 Épisode 02 Sabrina Has Money
Çeviri : Lizozom
C'est la moitié de nos revenus.
İyi de bu hasılatımızın yarısı anasını satayım.
- Un couffin en osier?
Hasır beşik mi istiyorsun?
- Un couffin en osier?
Bir hasır beşik mi?
L'honnêteté a ses vertus.
Dürüstlüğün kendine has meziyetleri vardır.
Oh, vous allez encore le voir depuis d'autres bancs de touche l'an prochain, espèce de has-been tricheur!
Göreceksin ama önümüzdeki sene, sahanın diğer tarafından, şiken unutulduğunda.
Lily, tu suggères vraiment que Barney a passé six mois à faire des aller-retour vers Hoboken pour apprendre un style de cuisine particulier à un restaurant qu'il n'aime même pas pour pouvoir gagner un pari qu'il n'a même pas fais pour l'instant?
Lily, Barney'nin henüz girmemiş olduğu bir iddiayı kazanabilmek için hiç sevmediği bir restorana has pişirme tarzını öğrenecek diye Hoboken'a kadar altı ay boyunca gidip geldiğini mi söylüyorsun gerçekten?
Mon métabolisme a une façon particulière d'appréhender l'alcool.
Metobolizmamın içki içerken kendine has işleyişi vardır.
Ecoutez, hum... Je suis sûr qu'il existe un homme qui serait plus à même... d'apprécier vos... charmes particuliers.
Bak, eminim dışarıda senin kendine has cazibeni daha çok takdir edecek biri vardır.
Il semblerait que notre bébé pense que le sommeil c'est pour les faibles.
Michael yüzünden. Görünüşe göre bebeğimiz uykunun zayıf mahluklara has olduğuna inanıyor.
Shit!
Has'siktir!
Merde.
Has'siktir!
Il travaille en solo pour d'hostiles gouvernements du Moyen-Orient, cherchant des actifs prêts à espionner les Etats-Unis.
Ortadoğu'daki hasımlarımız için serbest olarak çalışan, ABD hakkında bilgi verecek varlıkları bulmakla görevli birisi.
Nous les américains avons quelques trucs à nous.
Biz Amerikalıların da kendine has bazı numaraları vardır.
J'espère que ce n'est pas un plan élaboré pour l'aidé à la draguer.
Bu, kendine has bir yakın arkadaş hamlesi olmasa iyi olur.
Opération compacte, sans bureaucratie.
Kendine has operasyonlar, bürokrasi yok.
Je veux pas de couronne de Kwanzaa ou entendre du dreidel.
Kwanzaa Çelengi istemiyorum. Yüzümde, Hanuka'ya has olan dreidel istemiyorum.
Quelqu'un qui connaît les feux, le profilage, les accélérateurs...
Bakın, yangınlarla haşır neşir birisi..... bilerek hasar veren ya da katlayan birileri olabilir.
Dans le village des Schtroumpfs, chacun a un rôle bien défini.
Şirinler Köyü'nde her Şirin'in kendine has bir özelliği vardır.
Équipée d'armes.
Kendine has silahları olan bir araba.
Chacune à son modèle particulier.
Her birinin kendine has bir şablonu vardır.
"Cette journaliste a appris " que Stacee Jaxx et Paul Gill, ce soir-là, ont raflé toutes... "les recettes."
Bu muhabir, Stacee Jaxx ve Paul Gill'in gecenin tüm hasılatını alıp gittiğini öğrendi. "
Comment êtes-vous entrée en contact avec Mikhail, d'abord?
Senin gibi adalı bir kız Mikhail gibi bir teröristle nereden haşır neşir olur ki?
Les médias ont leur source.
Medyanın kendine has yöntemleri var.
Au nom de la parité, on dit que les femmes apportent plus d'humanité dans le travail car elles sont plus à l'écoute de leurs sentiments que nous.
Çoğu zaman kadınların, iş hayatına insani bir yön kattıklarını söyleriz. Kadınlar duygularıyla daha haşır neşirdirler.
( Cat Stevens ) ♪ Morning has broken ♪
Amerikan işçilerini koru!
Il n'y a pas moyen que je laisse... ♪ Blackbird has spoken ♪
Başkalarına geçmesine asla -

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]