English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / French → Turkish / Hold

Hold translate Turkish

1,140 parallel translation
lci, j'exécutais un hold-up sous les traits du commissaire Juve.
Burada, Komiser Juve kılığında silahlı soygun yaptım.
C'est un hold-up.
Bu bir soygundur.
Ceci est un hold-up!
Bu bir soygundur!
C'est un hold-up.
Bu iş çok uzadı.
Si c'est un hold-up, vous faites une grave erreur.
Eğer bu bir soygunsa büyük hata yapıyorsun.
Ce n'est pas un hold-up.
Soygun değil.
Le Russe fou! Je ne l'ai pas vu depuis qu'il s'est fait arrêter pour un hold-up il y a des années.
Birkaç sene Önce bir benzin istasyonu dolandırıcılığından tutukladığımdan beri görmedim onu.
Deux voyages à Genève en mai et six depuis le hold-up.
Mayıs'ta 2 kez Cenevre'ye 6 kez de San Ravi'ye gitmiş.
La banque M.Crown. Le hold-up du siècle.
Bankalar, Bay Crown. Büyük soygunlar.
Alors c'est un hold-up?
Oh, galiba bir soygun, ha?
Ils oublient toutes ces années de vols et de hold-up?
Senelerdir yaptığınız soygunları unutacaklar mı?
- Je sais faire un hold-up, merci.
- Bana nasıl banka soyacağımı anlatma.
Vous avez toujours nié être l'auteur de ce dernier hold-up.
Bu soygunu hep inkar ettiniz.
Avant ses 25 ans, la police de six états le recherche pour hold-up, attaques à main armée et défaut de vignette.
25'ine gelmeden altı eyalette birden polis tarafından saldırı, silahlı soygun ve yasadışı servetiyle bir çıbanbaşı olarak aranacaktır.
J'avais une idée pour un hold-up. Une idée fantastique.
Şey, aklıma harika bir soygun fikri gelmişti.
William Ommers, recherché pour hold-up, attaques à main armée, meurtre et nudisme devant ses beaux-parents.
William Amerz, banka soygunu ve ağır silahlı saldırıdan cinayetten ve kayınları önünde soyunmaktan aranıyor.
"Haut les mains, c'est un hold-up!"
Bu bir soydun. " diyeceksin.
Haut les mains! C'est un hold-up!
- Ellerinizi kaldırın, bu bir soygun.
Fritz, c'est un hold-up et pas un film.
Fritz, bu bir banka soygunu, bir film değil.
Je vais être en retard au hold-up!
Daha yeni girdim. Soyguna geç kalacağım.
Une chemise beige pour un hold-up, quelle cible!
Hayır, bir banka soygununda... -... bej gömlek giyemem. - Neden ki?
Du beige à un hold-up, ça ne se fait pas!
Hayır, güzel değil, bej. Kim banka soyarken bej gömlek giyer ki?
Du beige, à un hold-up, c'est de mauvais goût.
Kimse banka soyarken bej gömlek giymeyecektir. Kötü bir zevk.
Haut les mains! C'est un hold-up!
Herkes ellerini kaldırsın, bu bir soygundur.
On fait un hold-up.
- Banka soyuyoruz. - Bankayı biz soyuyoruz
NOUS faisons le hold-up!
Biz soyuyoruz. Biz soyuyoruz. Hayır, ilk biz geldik.
Vous appelez ça un hold-up?
Buna banka soygunu mu diyorsunuz?
Un cerveau capable de concevoir des hold-up!
İnanamıyorum, orada işleyen bir zihin var.
Haut les mains! C'est un hold-up!
Eller yukarı, bu bir soygundur!
Virgil est jugé pour 52 hold-up et cambriolages et est condamné à 800 ans de prison fédérale.
Virgil Starkwe 52 soygun girişiminde bulunur Ve federal hapishanelerde 800 yıla mahkum edilir.
Il a prévu un hold-up dans un supermarché. Avec le Gorille et son vieil ami Jo.
"Goril" ve eski arkadaşı Jo ile... bir süper marketi soymağı planlıyor.
Il veut faire un hold-up dans un supermarché.
Bir marketi soymağı düşünüyor.
On va faire un hold-up.
Baskın yapacağız.
30 % de hold-up supplémentaires.
Banka soygunlarında % 30 artış.
- Un hold-up dans un magasin.
- Bir içki dükkanı soygunumuz var.
- Nous avons un hold-up.
- Hadi ama, bir soygun var.
Non, c'est un hold-up.
Geldiler.
Je sais pas moi, voies du bétail, fais un hold-up, attaque une diligence.
Hayatta bir amacın yok mu?
Lors du hold-up à l'usine de chaussures de South Braintree, les balles ont été tirées par un Colt 32.
Güney Braintree'deki saldırıda Colt 32 kullanılmamış mıydı?
Les parquets des comtés de Norfolk et Plymouth que je représente vous inculpe, Bartelomeo Vanzetti, d'homicides et hold-up avec la complicité de Sacco et de tiers non identifiés.
Norfolk ve Plymouth bölge savcısı olarak Bartelomeo Vanzetti'yi ve Nicola Sacco'yu, kimliği bilinmeyen 3 adamı iki cinayet ve soygun suçlularıyla itham ediyorum.
Ces crimes ont été commis le 15 avril, à 3 heures de l'après-midi, à Pearl Street, South Braintree, devant l'usine de chaussures Slater Morril où à eu lieu le hold-up sanglant au cours duquel ont été tués Frederick Parmenter,
15 Nisan saat 3'te Kasiyer Frederick Parmenter ve bekçi Alessandro Berardelli Slater Morris fabrikasının önünde kanlı bir saldırıya uğradı ve öldürüldüler.
L'état du Massachussets contre Sacco Nicola et Vanzetti Bartolomeo ici présents, arrêtés le 5 mai 1920 au soir, à Brockton, accusés de double homicide et de hold-up à Pearl Street, South Braintree, le 15 avril 1920, à 15 heures.
Güney Braintree, Pearl Caddesinde gerçekleşen iki cinayet ve bir soygun olaylarında Nicola Sacco ve Bartolomeo Vanzetti bu öğlen tutuklanmış ve resmi sanık durumundadırlar... 15 Nisan günü saat 3'te
Je vous invite à méditer ceci par rapport à ce qui a été dit à propos du hold-up de Braintree.
Güney Braintree'deki saldırının amacı dahil her şeyi düşünmenizi istiyorum...
Je sais qui a fait le hold-up. Tu n'y es pour rien.
Ayakkabı fabrikasına kimin saldırdığını biliyorum, oradaydım.
Vous devez être exécuté pour hold-up et homicide.
Çok acıklıydı. Hırsızlık ve cinayetten idama mahkum edildin?
Un hold-up?
- Yolumuzu mu kesiyorlar? - Evet.
C'est un hold-up!
Bu bir soygundur!
Y a eu un hold-up sensationnel.
Dün akşam muhteşem bir soygun oldu.
J'ai compris! C'est un hold-up.
- Anlıyorum.
Elle a prouvé la participation des deux accusés au hold-up féroce du 15 avril à South Braintree!
Güney Braintree'de olduklarını ispatlamıştır.
"Je sais qui a fait le hold-up de South Braintree."
GÜNEY BRAINTREE'DEKİ SOYGUNU KİMİN YAPTIĞINI BİLİYORUM...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]